Istıfa Çeviri Portekizce
82 parallel translation
Saat gibi çalıştırıyor onları.
Fá-Ios funcionar como um relógio.
Onlar için çalıştığını düşünmelerini sağlıyor.
Fá-los pensar que estamos a trabalhar para eles.
- Son sınıfa geçmek için çok çalıştım.
- Trabalhei a vida toda para isto.
Kafalarını karıştırıp, dikkatlerini dağıtıp ters yönden saldırabilirler.
Confundi-los-á, fa-los-á olhar por cima do ombro... E, talvez, lançar um ataque na direção errada.
Evet, efendim, çalıştırırız.
Sim, fá-los-emos funcionar!
Din adamı olarak hizmet etmeyi başaramadığım yerde askeri olmaya çalıştım.
Se não o pude fazer como Seu padre, fá-lo-ia como Seu soldado.
Onu suyun içinde çalıştır!
Tuan! Fá-lo trabalhar na água!
Kadının "satir" diye inandırmaya çalıştığı ise zavallı, çarpık bacaklı, yaşlı bir maymun.
E ela fá-los acreditar que aquele pobre macaco coxo é um sátiro.
Daha altıncı sınıfa yeni başlamıştı.
Ela estava no sexto ano.
Biz ona Christine'in asıl yüzünü göstermeye çalıştık ve Jessie 2 dakikada yaptı. - Tamam.
Tentamos mostrar-lhe quem a Christine é e o Jessie fá-lo em dois minutos.
Grotto'da 9 : 00'da yer ayırtmıştım, orada mutlu olmasını sen sağla.
Reservei mesa no Grotto para as 21h. Fá-la ir e feliz.
DeWald'ı sıkıştırıp, paniklemesini ve aceleci davranmasını istiyorsun.
Espicaça o DeWald. Fá-lo entrar em pânico. Ele precipita-se.
Sıradan insanlar, üzerinde yaşayıp çalıştıkları toprağın üst sınıfa ait olduğunu fark etti.
Os homens comuns perceberam que as classes altas tinham a terra em que viviam e trabalhavam.
9. sınıfa kadar ergenliğe ulaşmamıştım.
Eu só cheguei à puberdade no 9o ano.
Fısıltıdan yüksek bir ses alarmı çalıştırır.
Tudo o que seja mais forte que um sussurro, fá-lo disparar.
Ona benim bakmam konusunda anlaşmıştık, ve bakacağım, söz veriyorum.
Concordamos que eu tomaria conta dela, e fá-lo-ei, prometo.
Jinny Markem, 10. sınıfa yeni başlamıştı.
Jinny Markem, estava no princípio do 10º ano.
- sadece çalıştır.
- Fá-lo.
Ne yapmaya çalıştığını biliyorum... Bırak şunu!
Eu sei o que é que estão a tentar fa - Parem!
Bir kez birinci sınıfta çalıştın mı, ekonomik sınıfa dönemezsin.
Assim que passamos para a 1ª classe, já não podemos voltar à 2ª.
Bly'i içerden sıkıştırıyor, arkasında olduğunu bilmesini istiyor.
Ele mostra-se a Bly por dentro, fá-lo saber que ele está ali.
Şimdi bayanlar ve baylar size sonraki misafirimi tanıştırmak istiyorum. Yaz tatilinin son gününü kutluyor ve yakında 7. sınıfa geçecek!
Senhoras e Senhores, gostaria de apresentar o meu próximo convidado, a celebrar o seu último dia de férias de verão, brevemente no 7º ano.
Bu iksir onu küçültmek için yapılmıştır, ama renk değiştirmesine sebep olur.
Devia fazê-lo encolher, mas, em vez disso, fá-lo mudar de cor.
Para için yapmıştır...
Fá-lo pelo dinheiro... jogo.. mulheres...
Sonrasında da, Bonita'yi işe alıyor, onu takip ediyor, yolun kenarında sıkıştırıp, silahla vuruyorsun. - İlk cinayetinde kullandığın silahla yapıyorsun bunu.
Contratas a Bonita, segue-la, fá-la encostar o carro e depois alveja-la.
Sonra gitti ve onu 10. sınıfa kadar hiç görmedim. Sadie Hawkins partisinde bana 10 Dolar'lık uyuşturucu satmaya çalıştı.
Ele desaparece e nunca mais o vi... até ao décimo ano, quando me tentou vender um saco de erva... no baile da Sadie Hawkins.
Jamie'yi bu işe karıştırma. Anneni bu işe karıştırma.
Deixa o Jamie fora disto, deixa a tua mãe fora disto, decide o que queres e fá-lo.
Sinirleri yıpranana kadar onu sıkıştır.
Fá-lo enervar-se.
İç işlerini sıkıştırmasını söyle.
Fá-lo convencer o OPR.
Evet, konsantrasyon ve alıştırmayla çalıştırabilirler, ama John Sheppard, o doğuştan yetenekli.
Sim, com aplicação e treino, mas o John Sheppard fá-lo naturalmente.
Kanıtlara göre siz ve Kinsey birkaç hafta önce onun yerinde kapıştınız, bu da sizi cinayet için bir şüpheli yapar.
E dado o facto de você e o Kinsey terem andado à pancada na casa dele há umas semanas, fá-lo parecer a pessoa certa para a morte.
Jonesy onu oraya hapsediyor, Dönme dolabı çalıştırıp döndürmeye başlıyor.
O Jonesy tranca-o aqui dentro, põe-na a andar e fá-la andar à roda.
Bardaki geceyi hatırladın mı, belki bir gün sınıfa ders vermekle ilgili bir şaka yapmıştın.
Lembraste daquela noite o bar, quando fizeste aquela piada sobre um dia ensinares o curso?
Karıştırmazdım ama önceki gün onu senin yatağında gördüm.
E fá-lo-ia, mas encontrei-a na tua cama no outro dia.
Çalıştır!
Fá-lo funcionar.
Altıncı sınıfa gidiyorken, heceleyen arı rolünde finale kalmıştım.
No sexto ano, fui finalista no concurso de soletração da escola.
Belki tüm sınıfa ulaşamamıştım, ama öğrencilerimden bir tanesi bana içini döküyordu.
Talvez não tenha passado a mensagem à turma toda, mas uma aluna ouviu-me.
O zaman ben Yobi'yi sınıfa götürüp arkadaşlarıyla tanıştırayım.
Então poderia levar Yobi à classe e apresenta-la ao resto.
ama 9. sınıfa kadar başlamamıştım.
Mas só comecei no 9º ano.
Ve 1967'de MacNamara ıstıfa etti.
Em 1967, McNamara demitiu-se.
Sınıfın en arkasında oturan ve 9. sınıfa kadar defterine Şirinler'i çizen tuhaf kız rolünü o zaman sağlamlaştırmıştım.
Solidificou o meu papel de menina estranha que sentava no fundão desenhando Smurfs até o 1º ano.
Bunu en iyi Roma yapmıştı.
Roma fá-lo como uma grande ópera.
Onlar için çalıştığına inandırmalısın.
Fá-los crerem que trabalhas com ele.
Bir keresinde, yedinci sınıfa giderken, eteğim sıkıştı...
Uma vez quando estava no sétimo ano, a minha saia prendeu-se no...
Köprünün altında keçileri kandırıp kendisi için çalıştırıyor.
Ele atrai cabras para debaixo da ponte e fá-las trabalhar para ele.
Çalıştırırsan çalışır, o yüzden çalıştır, buna değersin.
Funciona se o fizeres funcionar, então fá-lo funcionar, tu mereces!
Ne yapmaya çalıştığın belli.
Sei o que estás a fa...
Çalıştır şunları.
Fá-los suar.
Biraz daha derine gir, iyice sıkıştır partnerini, bağırt kızı ileri geri, yan yana, doruğa ulaş ve boşal içine eteğine falan her yere, daha derine gir, yaptığının cezanı çekene kadar.
Escava mais fundo, agarra a anca da tua parceira, fá-la gritar, de volta para a frente, lado a lado, inclina o boné e vem-te lá dentro, as meias dela para baixo, a saia para cima, escava mais um pouco até teres sucesso. "
Sadece... kırpıştır.
Fá-las piscar.
Bana 3. sınıfa giden bir çocuk anlatmıştı.
Um aluno do terceiro ano contou-ma.