Şans eseri Çeviri Portekizce
636 parallel translation
Bu deneyi, şans eseri, eski bir Almanca kitapta buldum.
- Podia não saber. Encontrei a experiência por acaso num velho livro alemão.
Şans eseri hayattayım.
Eu estar vivo não é culpa deles.
Hepiniz morga, benim eski kimlik kartımın ortaya çıktığı gece şans eseri gittiniz, öyle mi?
Vocês foram à morgue na noite em que a minha identificação desapareceu?
Şans eseri, bu zamana kadar bizi atlattınız.
Até agora tem tido sorte em nos ludibriar.
Ziyaretinin nedeni, şans eseri transit mektupları değil miymiş?
A tua visita inesperada não estará ligada, por acaso, com os livre-trânsitos?
- Şans eseri Kaptan.
Por acaso, capitão.
Dün sabah, şans eseri... bir mahkûmun, adı saklı eski düşmanının... soluğu İngiltere'de aldığını duydum.
Então, ouvi por acaso, ontem de manhã, que um velho inimigo de um certo condenado, cujo nome não necessito referir, soube que ele estaria em Inglaterra.
Şans eseri o gece Nick Adams da oradaymış.
Mas acontece que o Nick Adams estava lá naquela noite.
Ben sana şans eseri geldim.
- Encontrei-me consigo por acaso.
Sizce bu yoldan şans eseri mi geçiyorduk?
Foi por acaso que aqui viemos?
Onların başarabileceği şans eseri güvende oynamak.
Que acabem com a chance deles conseguirem descer.
Sesimizi mi duydu yoksa yanımıza şans eseri mi geldi bilmiyorum.
Não sei se o alemão nos tinha escutado e se foi por acaso que tinha vindo por ali.
Şans eseri beklenmedik unsurla tablomun ihtiyaç duyduğu katkıyı sağladınız.
Por pura casualidade contribuiu com o elemento indispensável... que a minha pintura precisava.
- Şans eseri sanırım.
- Com sorte!
Biliyorsun, şans eseri kente gelebildim.
Sabes que estou aqui por sorte.
Şans eseri sizi içeriden gördüm.
Por acaso, vi-o lá de dentro.
En derin dostluklar, genellikle şans eseri gerçekleşen buluşmalardan doğarmış.
A amizade profunda geralmente vem com uma reunião de sorte.
Şans eseri Accra Akıl Hastanesi'nin önünde dünkü törenden General'in kurmaylarını buluyoruz.
Mas, por um acaso incrível, é diante do Hospital Psiquiátrico de Accra... que encontramos o Estado-Maior.
Kötü bir şans eseri 5.000 dolarlık sezonun ilk koşusunda tren parasına kadar düşmüştüm ve son bir gayretle ölümcül bir hata yaparak bire üç veren Cinnabar'a oynamıştım.
Tive uma rajada terrível de azar... comecei a temporada com $ 5.000... perdi quase tudo... e cometi o erro fatal de querer recuperar tudo de uma só vez... apostando três por um num cavalo chamado Cinnabar.
Şans eseri, Toby bakıcısıyla evde idi.
Felizmente, o Toby ficou com a ama.
Tamamen şans eseri seçildim.
Renouart mandou o sargento sortear. Fui escolhido por mero acaso.
Bir şans eseri, senin o gece nerede olduğuna bir tanık bulabilirim.
Felizmente, posso fornecer um álibi sobre o teu paradeiro naquela noite.
Bu öğleden sonra şans eseri senin özel hesabına rastladım, o broş iki sent bile etmez.
Eu dei uma olhadela na sua conta particular hoje... e esse broche não vale dois centavos.
Şüpheleri asıl casusumuzdan uzaklaştırmak için yarattığımız... var olmayan yemimiz George Kaplan, şans eseri kanlı canlı bir yeme dönüştü.
O nosso inexistente e armadilha, George Kaplan, foi criado para desviar as atenções do nosso agente real, acabou por se tornar uma armadilha com vida.
Senin ve Lolita'nın isimlerini tamamen şans eseri kullandım... aklıma ilk gelen onlardı.
O teu nome e o de Lolita foram usados por puro acaso... só porque era conveniente!
Meraklanma bayan. Şans eseri ben buradayım. Sen mi?
- Não se preocupe, felizmente cheguei.
Şans eseri bulduğumu söyleyelim.
Vamos dizer que tive sorte.
Bu mesafeden vurmak şans eseri olur.
Um tiro a esta distância seria um golpe de sorte incrível. - Eu sei.
Tamamen şans eseri.
- Acho que foi sorte.
Kaptan, bir şey bulmaları tamamen şans eseri olacak.
Capitão, vai ser uma sorte eles encontrarem algo.
Ama kimse bir başarıyı şans eseri olarak görmemelidir.
Ninguém deve saber que um sinal dá certo por acaso.
"Şans eseri" Ne korkunç!
"Por acaso" é horrível.
Bir ay önce MKT'de trenden çalınan ve şans eseri, tekrar geri aldığımız miktar ile aynı.
O mesmo foi roubado do comboio MK e T o mês passado, que tivemos sorte de apanhá-lo.
Hiçkimse, ama şans eseri ben hariç
Ninguém a não ser Por coincidência, eu
Ev yapılır, gitmek üzere olan rüyalardan,... şans eseri ile de gerçek olmayacaklardan.
O lar deve ser donde se vem E para sonhos de destino Os quais, com alguma sorte Nunca serão realidade
Şans eseri, zaman geçirecek bir şey buldum.
Felizmente, encontrei algo para me ajudar a passar o tempo.
Bu sadece şans eseri olamaz.
Não é apenas por acaso.
Porsche arasında Şans eseri, sürücüler yaralanmadı.
Felizmente, os pilotos escaparam ilesos.
Bugün şans eseri farkına varmadı.
- Foi apenas por sorte que hoje não descobriu!
Müthiş bir şans eseri polis Maldene Square'i buldu
Foi devido a um golpe de sorte que a polícia investigado em Maldene Square.
İşte dediğim gibi, afrika heykelleri ve onları şans eseri şeyde bulduk -
Bem, refiro-me a cabeças africanas, nós arranjámo-las em... - Bimini.
- Bu daireyi nasıl buldun? - Şans eseri.
- Como descobriste este apartamento?
- Şans eseri yarasız atlattım.
- Felizmente, escapei sem ferimentos.
Şans eseri o gün uçak gemileri denize açılmıştı. Limanda değillerdi.
Felizmente para os americanos, os porta-aviões estavam em alto mar nesse domingo.
Auchinleck savaşın kaderini. ve kati sonucu belirleyecek olan El Alameyn'i şans eseri seçmemişti.
Não foi por acaso que Auchinleck escolheu El Alamein para a batalha decisiva em território egípcio.
Sonra şans eseri Chas Chandler'a rastladım. Onu tanımıyordum, sadece Animals'da çaldığını biliyordum.
Dei de caras com o Chas Chandler, que não conhecia, mas sabia que era um dos "Animals".
Öyle mi? Peki hiç şans eseri kediniz var mı acaba?
- Não preciso, tenho namorada.
Ama şans eseri yaşıyorum.
Mas isso não é culpa deles.
Şans eseri.
Tem que ser por acaso.
İşin içine şans unsuru karışmadığı sürece hiçbir sanat eseri tamama ermez.
Nenhuma obra de arte está acabada até que o factor sorte intervenha.
Herhalde bunu da sans eseri üstümüze atmislardir.
Culpam-nos disso para nos dar sorte, acho.