A bunch translate Turkish
16,079 parallel translation
That's when Possum Breath over here shows up leading a bunch of injured stragglers through the forest.
İşte o sırada şu Sıçan nefesli ormandan geçen bir avuç yaralı başıboşlara liderlik ederken ortaya çıktı.
These scribbles are a bunch of cockamamie balderdash!
Bu karalamalar bir avuç saçma sapan zırvalık!
And where would you even find a bunch of idiots crazy enough to build it?
Ayrıca bunu yapacak kadar çılgın salağı nereden bulacaksınız?
You realize this is a bunch of hogwash, right?
Bunun tam bir saçmalık olduğunun farkındasınız, değil mi?
It's just like following an instructor like a bunch of sheep.
Tıpkı bir grup koyun gibi bir eğitmeni izliyorsunuz.
A bunch of Rinches killing Mexicans back in the day.
Bir zamanlar bir avuç korucu Meksikalıları öldürüyormuş.
I mean, you try sharing a waiting room with a bunch of nervous sheep.
Bir de siz birkaç endiseli koyunla ayni bekleme odasinda durmayi deneyin.
About the worst thing we've had before that was a bunch of anti-nuke yahoos climbing the fences and spray painting the joint.
Yaşadığımız en kötü şey, birkaç cahil adamın telleri aşıp etrafı spreyle boyamalarıydı.
There's a bunch of rope and a shit load of red paint if you wanna get all Home Alone on them.
İpin bir sürü var ve kırmızı boya bok yük Eğer istersen onlara Yalnız hepsi Ev almak.
I don't want to have to go there and tell a bunch of officers or whoever what happened.
Onca polis memurunun karşısına geçip olanları anlatmak istemiyorum.
I went in, I saw a bunch of stuff, the bicycle I had bought myself...
İçeri girince bir sürü eşya gördüm. Kendi aldığım bisiklet oradaydı.
I'm hearing you, Wes, and a bunch of others, uh, jumped Taylor.
Duyduklarıma göre sen, Wes ve diğerleri, Taylor'un üstüne atlamışsınız.
All right, you ready to hang out with a bunch of maniacs?
Peki, bir sürü manyakla takılmaya hazır mısın bakalım?
Where instead of people actually telling their stories, you got a bunch of millionaire metrosexuals who've never done a hard day's work in their life, but they figured out the words and the phrases they can use
İnsanların başlarından geçenleri anlatması yerine hayatlarının bir günü bile zor bir iş yapmamış milyoner bir grup metroseksüel söz konusu.
♪ But by that point a bunch of crumbs have Accumulated at the bottom of the can ♪
Ama o anda kutunun dibinde Bir sürü kırıntı birikmiş oluyor
At my last prison, in Honolulu, a bunch of girls organized a peaceful protest.
Honolulu'daki son cezaevimde birkaç kız barışçıl protesto düzenlemişti.
Uh, just a bunch of girls trying to get him fired.
Bir grup kız onu kovdurmaya çalışıyor.
I mean, for a bunch of mud bunnies and spics.
Yani bir avuç çamur tavşanı ve baharatçıya göre.
Then my mom a few days later, but she'd swallowed a bunch of pills.
Birkaç gün sonra da annemi ölü buldum ama o hap yutmuştu.
Aren't they just a bunch of deadheads?
- Adamlar bir avuç Dead Heads değil mi?
- Lies. They tell you a bunch of fucking lies and you just eat...
Sana bir avuç yalan söylüyorlar ve sen de bunları...
Now there's a bunch of white girls pushing back on us in the TV room.
Televizyon odasında bize karşı gelen birkaç kız var.
They are just a bunch of bozos who failed Police Academy.
Polis Akademisi'ni bitirememiş birkaç mankafa bunlar.
I've been here before, a bunch of times, and this painting was different.
Daha önceden buraya gelmiştim ve bu resim farklıydı.
I've been looking into Carter's disappearance, and I can't find any evidence as to where he was in the hours before his car showed up on that bridge, but there's a bunch of traffic cameras near it.
Carter'ın kayboluşunu araştırıyordum ve arabası köprüye gelmeden önce nerede olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadım ama yakınlarda bazı trafik kameraları var.
Been looking into Carter's disappearance, and I can't find any evidence as to where he was in the hours before his car showed up on that bridge, but there's a bunch of traffic cameras near it.
Carter'ın kayboluşunu araştırıyordum ve arabası köprüye gelmeden önce nerede olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadım ama yakınlarda bazı trafik kameraları var.
Otherwise, you get a bunch of new holes in your face.
Aksi taktirde yüzünde yeni delikler açılır.
Okay, there's a bunch of green wires, grab those.
Bir grup yeşil kablo var, onları tut. Bir tanesi daha sıcaktır, onu kes.
He loved you. I mean, I'm not trying to be mean here, but there aren't exactly a bunch of dudes lined up waiting to date an Earp.
Kabalık etmek istemiyorum ama bir Earp'le flört etmek isteyen bir sürü erkek de sırada beklemiyor.
Him and this other dealer swallowed a bunch of condoms full of Utopium.
O ve diğer satıcı kondomları utopiumla doldurup yutmuşlar.
There's a bunch of theories.
Birçok teori var.
Your kid - - he hid in one of my trucks and machine-gunned a bunch of my men down, and I brought him home, safe and sound, and I fed him spaghetti.
Çocuğun - - kamyonlarımdan birine saklanıp bir sürü adamımı makinalıyla indirdi, ben de onu güvenli şekilde evine getirip, makarnayla besledim.
Take Dorothy, for example, an inner-city school teacher who learns how to ease on down the road, makes friends with lions and robots, and frees a bunch of slaves using... peaceful resistance, i.e... dance!
Dorothy, mesela. Yavaşça ilerlemeyi öğrenen bir varoş okulu öğretmeni aslanlar ve robotlarla arkadaş olup barışçıl direniş yaparak bir sürü köleyi serbest bıraktırıyor. Dans!
Let's write down a bunch of fun things to do, put them in a hat, and pick one out each day.
Bir sürü eğlenceli şey yazıp bir şapkaya atalım ve her gün birini seçelim. - Olmaz.
Missed a bunch.
Çok ders kaçırdım.
Bullshit, Axel... a bunch of people here had the codes.
- Saçmalık, Axel şifreleri bilen bir sürü adam var.
A bunch of people have the wrong codes because I gave you all the wrong codes.
O adamların bildiği şifreler yanlıştı çünkü sana hep yanlışları verdim.
Meaning get them all jammed down one end of this joint, treat them like a bunch of goddamn vermin and then...
Hepsini bu tarafta kıstırıp, onlara lanet olası haşereler gibi davranıp sonra da...
That's not just a bunch of country boys running around in the woods with some guns playing soldier?
Ülkedeki birkaç adamın ormanda silahlarla koşup askercilik oynadığı bir şey değil mi o?
I'm still alive and a bunch of our people aren't.
Ben hâlâ hayattayım ve bizden bazı kişiler değil.
But she has the same scars on her back, and she's got a bunch of old injuries that didn't heal properly.
Ama onun da sırtında aynı yaralar var ve düzgün iyileşmemiş birkaç eski yarası mevcut.
Like a bunch of drunk ferrets gangbanging.
Bir avuç sarhoş deli birbirinin ırzına geçiyor gibiydi.
That guy just jacked a bunch of people so I had to go after him.
Adam birkaç kişiyi soymuştu, peşine düşmek zorundaydım.
I'm the guy who shamed a bunch of other guys and illegally took their cars from them.
Biri sürü adamı küçük düşürüp arabalarını yasa dışı olarak ellerinden alan biriydim.
Did your collections today. Made a bunch of money.
Bir sürü para topladım.
I can do a whole bunch.
Bir sürü aksan yapabiliyorum.
Walk with me, okay? There's a whole bunch of things...
Benimle yürüyebilir misiniz?
Yeah, but we can't just let some man kill a whole bunch of people.
Evet, ama biz sadece bazı adam izin veremeyiz insanların bir sürü öldürmek.
* Let's mess a whole bunch of dwarves up *
# Hadi mahvedelim bir avuç cüceyi #
Always wanted to screw a whole bunch of different women.
Her zaman bir sürü farklı kadını sikmek istemişimdir.
The Barber is coming to slice up Wynonna, and you guys are blubbering like a big bunch of bratty babies!
Berber Wynonna'yı doğramak için geliyor ve siz kocaman şımarık bebekler gibi zırıldıyorsunuz.