Ability translate Turkish
6,227 parallel translation
Oh, imagine how proud I am to have... Raised a son so steadfast in his ability to consistently make the wrong decision.
Mütemadiyen hatali karar verme maharetinde sebatkâr bir evlat yetistirdigim için ne kadar da gurur duydugumu düsünsenize.
All of the disadvantage in this world stems from a person's lack of ability.
Yemek yemezsen vücudun dayanmaz bak. Eskiden beri böyleydi. Hide'nin sezgileri beklenmedik noktalarda kuvvetli.
All of the disadvantage in this world stems from a person's lack of ability.
Tofu zannettim bir an. Off midem fena oldu.
But equally amazing is our capacity to do good, the brain's ability to create empathy, compassion, and connection...
İyilik yapma gücümüzün olması ;.. ... beynin empati, ilişki kurma ve merhamet gösterme kabiliyeti eşit derecede insanı hayran bırakır.
It measures a person's ability to combine logical and creative thinking.
Kişinin, mantığı ile yaratıcılığını birleştirebilme yeteneğini ölçüyor.
These chemicals give us the uniquely human ability to connect with someone, even a total stranger, and empathize.
Bu kimyasallar, tamamen yabancı biri ile bile bağ kurmamızı ve empati yapmamızı sağlayan eşsiz bir yetenek sağlıyorlar.
I realize you've been trying to compartmentalize your life, but it's affecting your ability to do your job. And around here, that kind of thing doesn't go unnoticed.
Hayatını düzene sokup idame etmeye çalıştığını farkettim ama bu durum işini etkliyor ve buralarda, bu tarz bir şey sıkıntı oluşturabilir.
So the frog has developed bizarre-looking flaps and folds that increase the skin's surface area, and therefore its ability to absorb oxygen.
Bu yüzden, kurbağa, bu tuhaf görünümlü kanatların ve kıvrımların gelişimi sayesinde derinin yüzey alanını artırarak, oksijen emme yeteneğini de arttırdı.
The wood frog's ability to survive is truly extraordinary, and that does give us the hope that maybe, in spite of the threats that face them today, frogs as a whole will continue to live on this planet.
Ahşap Kurbağası'nın hayatta kalma yeteneği, gerçekten olağanüstü ve bütün bu tehditlere rağmen, burada karşımızda olmaları, belki bize bir bütünün parçası olarak, gezegende yaşamaya devam edeceklerine dair umut veriyor.
Somebody slipped something into my drink and took away my ability to choose.
Birisi içeceğime bişey karıştırdı ve seçme yeteneğimi aldı.
I mean, you say that that gave you the ability to be who you are, to do what you do, as a direct result of Western wealth.
Ama siz Batı zenginliğinin size kendiniz olma ve yaptıklarınızı yapma hakkı verdiğini söylüyorsunuz.
When we arrived we were frivolous and our ability to live simple, climb together, climb the walls together
Geldiğimizde, basit bir şekilde yaşamak, birlikte tırmanışa gitmek, duvarları aşmak konusunda hemfikirdik.
Not only climb the wall, you also have the ability to fly with your body from it.
Sadece duvarı tırmanmıyorsun, bedenini uçurma yetin de var.
The ability to endure pain is the warrior's true weapon.
Aciya dayanmak bir savasçinin gerçek silahidir.
Ironically, I hired a guy with a similar ability to kill the Avatar myself once.
İşe bakın ki, ben de bir keresinde Avatarı'ı öldürmek için benzer niteliklerde birini tutmuştum.
It has ability to survive.
Hayatta kalma yetenekleri.
To be human... how our connection to each other And our ability to love and sacrifice Transcends our physical forms.
Aramızdaki bağın, sevme ve fedakârlık yeteneğimizin fiziksel yapımızı nasıl aşabileceğini göstermişti.
I resent your ability to take him off me, when I know how to make him
Onu nasıl mutlu edeceğimi biliyorken benden alma kabiliyetine içerliyorum.
I'm studying the effect of negative reinforcement on ESP ability.
Olumsuz pekiştirmenin doğaüstü sezgi yeteneğindeki etkisini araştırıyorum.
Michael has the ability to appear perfectly human too.
Michael'ın da kusursuzca insan formunda görünme yetisi var.
Your ability to multi-task is truly remarkable.
Çoklu işlevselliğin beni benden alıyor.
Former employee with the ability to replicate... Faced off against a man who could move at super speed.
Çoğalabilme yeteneğine sahip olan eski personel süper hızla hareket edebilen adamla çarpıştı.
This will enhance our ability to cut through enemy firewalls to contact Volm reinforcements light-years away. You break it, you buy it.
Düşmanın güvenlik duvarını geçip ışık yılları uzaklıktaki Volm takviye kuvvetleriyle temasımızı kolaylaştıracak olanaklarımızı arttıracak.
- I really miss the ability To be able to ground you.
- Seni cezalandırma yetkimi özlüyorum.
With a small block v8 sporting a jaunty 210 horsepower and the ability to carry up to 22 future presidents, it would take quite a few mods to turn this little gem into a real, live snowplow.
210 beygir üreten küçük bloklu V8 motoru ve geleceğin 22 başkanını taşıma kapasitesiyle,... bu küçük cevheri gerçek bir kar küremesine çevirmek için bir kaç modifikasyon gerekecekti.
They have a new ability.
Yeni bir yetenekleri var.
'We are being told that'these metal men are known as Cybermen, but'unlike the accounts we have on file, they now have the ability to fly.
Siberler olarak bilinen bu metal adamların dosyalarımızdaki bilginin aksine uçabilme yetenekleri olduğu söylendi.
Some werewolves have an ability.
Bazı kurt adamların bir yeteneği olur.
Just know that everyone like us, everyone with some kind of supernatural ability is on the dead pool.
Şimdilik, bizim gibi olan herkesin, doğaüstü güçleri olan herkesin... -... ölüm havuzunda olduğunu bil yeter.
Through talent and ability?
Yetenek ve becerinle mi?
Your ability to enter and leave without repercussion.
Hiçbir sorun yaşamadan oraya girdin ve çıktın.
Yes, but being 90 % kid myself, I have an ability to get into the minds of children.
Evet ama % 90'ım çocuk olduğundan onların akıllarına girme yeteneğim var.
The students - - those with no natural ability who, with enough practice and training and a grand coven-approved mentor to show them the path, can eke out a modicum of witchly power. Will...
Öğrenciler, doğal yetenekleri olmayan büyük cadı meclisinin onlara atadığı bir öğretmen ile çalışarak ortaya az miktarda cadılık büyüsü çıkarabilenler.
SMACK... Soldier, minus ability, coordination and knowledge.
Yeteneği, koordinasyonu ve bilgisi olmayan asker demektir.
He's taking out sites where... data would be stored long-term and the ability to distribute it on-line, so maybe the bomber's got a secret he doesn't want getting out and he's willing to blow up the city to erase it.
Nereleri patlatıyor? Verinin uzun süre saklanıp online dağıtalabileceği yerleri. Bombacının açığa çıkmasını istemediği bir sırrı olmalı.
NOT EVEN A LITTLE. YOU'VE ALWAYS HAD THE ABILITY DEEP DOWN.
İçinde bir yerlerde daima bu yeteneğe sahiptin.
I've heard the legends about Guru Laghima's ability to fly.
Guru Laghima'nin uçabilme kabiliyeti hakkında efsaneler duymuştum.
I wasn't sure I could. Only one other airbender in history had the ability.
Sadece bir hava bükücü bu kabiliyete sahipti
Zaheer unlocked the ancient airbending ability of flight.
Zaheer tarihi bir hava bükme yeteneği olan uçmayı ortaya çıkartmıştır.
About your ability to control your face.
Yüzünü kontrol etme yeteneklerin konusunda.
Lovell University is changing its admissions policy from need blind to need aware, which means a student's ability to pay will be taken into consideration.
Lovell Üniversitesi kabul ilkelerini değiştiriyor. Öğrencilerin mali durumunu öğrenmek istiyorlar. Yani öğrencinin ödeme yapabilme durumu, kararları etkileyecek.
Our whole approach is to demonstrate our ability and willingness to use force, so that we don't have to.
Yaklaşımımız güç kullanmak zorunda kalmamak için güç kullanma yeteneğimizi ve isteğimizi göstermek.
"However, despite their inherent ability, it is not in their nature to fight."
Fakat bu kabiliyetlerine rağmen dövüşmek doğalarında yoktur. "
So they inherit this great ability, but they don't want to use it.
Yani genlerinde bu yetenek var ama kullanmak istemiyorlar.
And to continue your ongoing training. We're testing the speed of your mind by pushing your ability to multitask.
Ve yeteneğini çoklu göreve zorlayıp zihninin hızını test ederek süregelen eğitime devam etmek.
Put smoke pots up and down both sides of the street, reduce their sight lines, limit their ability to see us.
Sis kutuları koyun ve sokağın iki tarafını da denetim altına alın. Bizi görme yeteneklerini sınırlayıp görüş hatlarını azaltacağız.
Love destroys our judgment, our ability to see clearly.
Sevgi, yargı gücümüzü ve açık bir biçimde görme yeteneğimizi yok ediyor.
What did he say? Something about your uncanny ability to show profits in a down economy.
- Bu düşen ekonomideki senin esrarengiz yeteneğinle ilgili bir şeyler.
With the ability to cause spontaneous combustion upon tactile contact.
Dokunduğu şeyleri havaya uçurma yetisine sahip olan biri.
You have an amazing ability to help people.
Senin insanlara yardım edebilen harika bir yeteneğin var.
I have the ability to return to you all that you have lost, Hayley.
Sana kaybettiğin her şeyi geri verebilme yetim var Hayley.