English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Actually i do

Actually i do translate Turkish

2,930 parallel translation
I'm starting to wonder what you clowns actually do.
Siz palyaçoların neye yaradığını merak etmeye başlıyorum.
Okay, Sondra, I know that you're upset, and I actually don't blame you, but I don't think we should do anything rash here.
Sondra, üzgün olduğunu biliyorum, seni de suçlamıyorum doğrusu ama acele karar vermeye hiç gerek yok bence.
I don't actually do criminal defense.
Aslında suç savunması yapmıyorum.
Actually, yes, I do.
Aslında... Evet, doğru.
Actually, just FYI, if you do go through with this, you can be pretty much absolutely positive I will never, ever, ever, ever have sex with you ever.
Ama bilgin olsun, eğer bunu yaparsan kesinlikle emin olabilirsin ki seninle asla ve asla asla birlikte olmam
I've actually got a lot to do.
Yapacak çok şeyim var.
Chances to know that we can actually do something with our lives if I make it to Battle of the Year.
Yılın Savaşı'nda başarılı olabilirsek, hayatımızda bazı şeyleri gerçekten başarabileceğimize inanabileceğimizi sağlayan bir şans.
Unless you actually do think I'm a jerk.
Ama yavşak olduğumu düşünüyorsan başka.
I bet Lena could actually do that.
Bahse varım Lena bunu gerçekleştirebilir.
Actually, there's one more thing I need to do.
Aslında yapmam gereken bir şey daha var.
I do, actually, I love books.
Evet, kitaplara bayılıyorum.
Oh no, I can't do that, actually.
Hayır, bunu kabul edemem.
Look, I want Jeremiah to go to Princeton because he wants to go to Princeton... and I actually think he'd do great there....-.but if he doesn't get in to Princeton, if he gets in to another school -..
Dinle, Jeremiah Princeton'a gitmek istiyorsa ben de onun oraya gitmesini istiyorum. Aslına bakarsan orada faydalı olacağını düşünüyorum... Princeton'a ve ya başka bir okula giremeyebilirse bile,
I actually do.
Gerçekten.
Now, you know there's no way I can actually do that from here.
Hayır, buradan üflememin hiçbir yolu yok.
It might be a bullet wound, though, actually, because I'm dodging bullets all day long in what I do.
Aslında bu bir kurşun yarası olabilirdi, çünkü yaptığım işte gün boyu mermilerden kaçıyorum.
Joey, actually, I do like photographs.
Joey, aslında fotoğrafları severim.
Yes, we did... and I was actually saying, that I just do not want to interfere in any negative way in your relationship... which, is already...
Evet tanıştık ve az önce ben de diyordum ki ilişkinize negatif anlamda müdahale etmek istemem. Yeterince karışık zaten.
No, I do not drink, actually.
Hayır, içki içmem genelde?
- Actually, I do. - Okay.
- Hayir, istiyorum.
Well, actually, I do.
- Aslında biliyorum.
Well, if you do anything remotely funny, I might actually save it.
Eğer komik bir şey yaparsan muhtemelen kaydetmiş olacağım.
Why do you insist on listening to the words you're putting into my mouth rather than the ones I'm actually saying?
Niçin benim gerçek söylediğimi dinlemek yerine.. sözcükleri ağzıma tıkamaya ısrar ediyorsun?
You know, I actually do want to go through with it just get it out of the way.
İçeri girmeyi gerçekten istiyorum fakat içerisi çok ıssız.
It's actually better if I do it myself.
Kendi başıma yaparsam daha iyi olur.
See, actually, I do.
Aslında biliyorum.
Do you actually think I'm capable...
Benim gerçekten yapabileceğimi...
Well, I actually do live in a fairly large house right now.
Aslında, ben de şu an... oldukça büyük bir evde yaşıyorum.
I do have a question about it, actually.
Aslında onunla ilgili bir sorum var.
If God had wanted us to do that, he wouldn't have invented TripAdvisor, would he? What am I actually supposed to do?
- Tanrı böyle yapmamızı isteseydi, TripAdvisor'ı yaratmazdı, değil mi?
I have a big problem to solve actually, you do!
Çözülecek büyük bir sorunum var aslında, SEN çözeceksin
I was actually wondering if maybe we could get together and do lunch again today.
Bugün tekrar buluşup bir öğle yemeği yapar mıyız diye merak ediyordum.
Actually, I do.
Aslında evet.
Actually, I finally do.
Aslında sonunda anladım.
- I actually do.
- Ben aslında yapmak.
Actually, I make up to $ 800 these days, so yeah I do sometimes call that "lunch".
Aslında bu günlerde $ 800 kazanıyorum, yani arada o "yemek" denilen şeyi yapıyorum.
I really do have to go make a call because I'm actually close to being late.
Bir telefon görüşmesi yapmam lazım çünkü gerçekten geç kalmak üzereyim.
I do, Fred, actually.
Aslında istiyorum Fred.
I mean, surprisingly, I actually do.
Saşırtıcı da olsa, gerçekten istiyorum.
This may sound silly to you, but I actually believe that what we do here helps make people's lives a little bit better.
Bu saçma gelebilir size, ama aslında burada ne inanıyorum biraz daha iyi bir hayat olmasına yardımcı olur.
- I do, actually.
- İstiyorum aslında.
Actually, I do.
Aslında, evet.
Actually, Guy, do you mind if I quickly grab you for two minutes?
Guy, iki dakikan var mı?
I do, actually.
Var aslında.
What do I do when I actually see Donna?
Donna'yı gördüğümde ne yapacağım?
Actually, I do. And I wanna look my best.
Ve ona iyi görünmek istiyorum.
Actually, I think I do know where Korra needs to go to get into the spirit world.
Aslında, sanırım Korra'nın Ruhlar Dünyası'na girmek için nereye gitmesi gerektiğini biliyorum.
I actually love the name Howard. I do.
Aslında Howard adını severim.
- Actually, I do.
- Aslında, var.
Yeah, I do, actually.
- Evet.
I think it really is a testament to how many people actually did love Sound City and do love that Neve console and want to be part of history.
- Bence bu Sound City'i ve Neve Konsolu'nu ne kadar çok.. .. insanın sevdiğinin ve bu tarihin.. .. bir parçası olmak istediğinin..

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]