English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Aggravated

Aggravated translate Turkish

492 parallel translation
But if his condition at the time is aggravated by excessive concentration... he'll have an urge to destroy anything that stands in his way.
Fakat ağır psikolojik baskının tahrik ettiği anlarda... önüne çıkan herşeyi tahrip edebilir.
She said she didn't need my advice, that she was.... - -aggravated by the imponderables of international currency fluctuations- -
O da bana, tavsiyelerime ihtiyacının olmadığını, kendisinin... öngörülemeyen uluslararası para dalgalanmalarının sonucunda, ağarlaşan piyasa...
My boy, you're suffering from a romantic delusion... aggravated by overwork and incessant daydreaming.
Romantik bir aldanmadan dolayı acı çekiyorsun, evlat... aşırı iş yükü ve hayaller kurmak seni yıpratmış.
Well, I aggravated the disease.
Önceden hastalığımın kötüleşmesine sebep oldum.
The main problem concerns childhood inferiority feelings. - - Aggravated by adult experiences.
Asıl sorun çocukluktan kalma aşağılık duygularının yetişkin dönemde dışa vurmasıyla ilgili.
The charges against me were so heavy, and I'd aggravated them so.
İşler bana göre çok ağırdı, ben de ağırlıklarına ağırlık katıyordum.
An emotional disturbance of some duration, aggravated by a severe shock precipitating him into this.
Bir sürelik duygusal çalkantı, Kendisini aniden bu duruma sokan şiddetli şokla ağır bir hale gelmiş.
So the confrontation was aggravated more.
Sonra da aradaki itilaf daha da kötüleşti.
I have a stomach disorder which has been aggravated by this.
Bu durum yüzünden daha da azan bir mide rahatsızlığım var.
The communiqué, now known to the public, that concerns the kidnappings constitutes, for the authors of these offenses, a new attack on established order, additionally aggravated by an extortion attempt on the legitimate government.
İletişim amaçlı bildiridir Son kaçırma olayları ile ilgili. Bu suçların kaynağına varmak için
His illness, aggravated by smoking and alcohol, is to grow worse,
Alkol ve sigaranın ağırlaştırdığı hastalığı daha da kötüleşecekti.
Twelve stolen cars, three burglaries, eight aggravated assaults. And it's not even 8 : 00.
On iki tane çalıntı araba, üç soygun, sekiz silahlı saldırı ve saat daha sekiz bile değil.
I want to denounce my family of aggravated robbery.
Tüm ailemi ihbar etmek istiyom ağır hırkızlık suçundan.
Aggravated?
İhbar edecen?
Why aggravated?
Neden ihbar edecen?
I'm kind of aggravated.
- Biraz sinirliyim, biliyor musun?
Hey boy, that's aggravated grand theft!
Hey evlat! Bu yaptığın nitelikli hırsızlık!
He'll probably gonna tell us Harry and I are guilty of aggravated police avoidance.
Muhtemelen bize benimle Harry'nin polisi kötü bir şekilde atlatmaktan suçlu olduğumuzu söyleyecek. Eh?
Because I handled him on an aggravated assault charge.
Gaspla suçlanıyordu.
Only to survive aggravated body temperature measurement.
Ağırlaştırılmış hava şartlarında hayatta kalmak zorundasınız.
One count of extortion two counts of aggravated assault with a deadly weapon and five counts of assault with the intent to kill.
... bir defa şantaj iki defa silahlı saldırı ve beş defa adam öldürmeye teşebbüsle yargılanıyor.
GRAND LARCENY, AGGRAVATED ASSAULT.
Adam soygun ve silahlı saldırıdan dava açtı.
Aggravated assault?
Aniden kötü bir saldırı mı?
Aggravated assault. ( exhales )
Aniden kötü bir saldırı.
Fraud, extortion, aggravated assault, for starters.
Fraud, beklemede, Acil Saldırı Ekibi, en başta.
You're aggravated, aren't you?
Kızdın değil mi?
Make it "aggravated assault" and I can make bail, in cash, now.
"Tahrik sonucu saldiri" deyin, kefaleti nakit ödeyeyim.
He had breaking and enterings, aggravated assaults.
Haneye tecavüz etmiş, ağır ceza gerektiren suçlar işlemiş.
She might have aggravated him, but she wouldn't have led him to this.
O onu belki canından bezdirirdi, ama böyle bir şeye alet etmezdi.
Making threats, aggravated assault, vandalism amounting to $ 110,000.
Tehdit, Saldırı girişimi, 110,000 dolarlık.. mala zarar.
September'88, aggravated assault, charges dropped.
Ekim 88'de, kasten saldırı düzenleme, dava düştü.
Rape and aggravated sexual battery.
Tecavüz ve cinsel şiddet uygulama.
You bragged that you beat two prior aggravated rapes.
Daha önce iki kişiye tecavüz ettiğini övünerek anlattın.
iii drop accessory to second degree murder to aggravated assault.
2.derece kanıtlrı toplayacağız ağırlaştırılmış cinayet saldırısı için.
Aggravated assault?
Ağırlaştırılmış saldırı?
His name is Bates and he looks a bit aggravated.
Adı Bates biraz çileden çıkmış gibi görünüyordu.
They've aggravated the injury to his renal organ.
Boşaltım sistemindeki yaraları ağırlaştırdılar.
# Aggravated, I stare for days #
* Aggravated, I stare for days *
But it aggravated his toothache.
Ama ses dişini ağırlaştırdı.
Your face gets very pink when it gets aggravated.
Sinirlendiğin zaman suratın kızarıyor.
- OK, I'm aggravated.
- Tamam, ben sinirlendim.
Not now, I'm tired, and aggravated.
- Şimdi değil, hem yorgun hem de kızgınım.
For aggravated assault, breaking-and-entering and grand theft.
- Ciddi saldırı, gasp ve hırsızlıktan.
Irregular procedure, untenable evidence, anonymous witnesses, inconclusive findings aggravated by vague opinion.
Kural dışı bir prosedür, savunulamaz kanıtlar,... isimsiz tanıklar, saçma sapan fikirlerle güçlendirilmiş yetersiz bulgular.
In addition to murder, Poncelet and Vitello face six counts of aggravated kidnapping and one charge of aggravated rape.
Cinayete ek olarak, Poncelet ve Vitello altı kaçırma ve bir tecavüz suçlamasıyla karşı karşıya.
The shot cop - you're getting charged with aggravated assault.
Bir de polis vurulduğu için ağır saldırıyla suçlanırsın.
Michael Gerald Tyson, you have been found guilty of aggravated assault.
Michael Gerald Tyson, ağır saldırıdan suçlu bulundunuz.
Aggravated robbery.
- Ağır soygun.
Malicious mischief, assault, battery carrying a concealed weapon and aggravated mayhem.
Kasten zarar vermek, saldırı, darp ruhsatsız silah taşımak ve ağır yaralama.
See, if I get excited, that's aggravated my condition.
Heyecanlanırsam, kötüleşiyorum.
" Aggravated by a false arrest incident with the FBI.
"Parantez aç, Baltimore Hayvan Sığınağı, Köpek Yakalayıcısı, parantezi kapat." "FBI ile yaşadığı bir tutuklanma olayı vardır."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]