Alan translate Turkish
46,749 parallel translation
And yet, this wild peregrine falcon looks out onto an ideal habitat.
Yine de bu aladoğanın gözleri ideal bir yaşam alanına bakıyor.
This number of living trees would normally fill two hectares of woodland, but here, they occupy one-tenth of that area.
Bu sayıda canlı ağaçlar normalde 2 hektarlık orman alanı kaplar ama burada, bunun onda biri kadar yer tutuyorlar.
Greening the walls and roofs of our buildings could create a rich and extensive habitat, if we wanted it to do so.
Binalarımızın duvarlarını ve çatılarını yeşillendirmek oldukça zengin ve kapsamlı bir yaşam alanı oluşturabilir tabii, istersek.
Create the space, and the animals will come.
Alan yaratıldı mı hayvanlar da gelecektir.
Calculated Alan Shepard's first space flight, plus a bunch of the Mercury and Apollo missions.
Alan Shepard'ın ilk uzay uçuşunu o hesaplamıştı, ayrıca bir çok Merkür ve Apollo görevininkini de.
You're at the top of your field, you have a great girlfriend.
Alanının zirvesindesin. Harika bir kız arkadaşın var.
We're pairing the most brilliant minds in medicine with the most brilliant minds in technology.
Tıp alanındaki en zeki beyinleri teknoloji alanındakilerle bir araya getiriyoruz.
I believe Ryan Hamilton suffered a focal injury to his memory center from his car accident.
Ryan Hamilton'da araba kazası kaynaklı, hafıza merkezini hedef alan odaksal yaralanma sorunu olduğunu düşünüyorum.
Neurostimulation creates an electromagnetic field that will interfere with the pacemaker and cause it to malfunction.
Nöro stimülasyon elektro manyetik alan oluşturuyor. Kalp pilini etkileyerek arızaya neden olabilir.
Just checking the fiber array is positioned over the hippocampus.
Hipokampüsün üzerinde yer alan fiber dizilişi kontrol ediyorum.
Today we have proven that this public elementary school knowingly put its own students'health at risk by using a food vendor that provided absolutely zero food choices that met with FDA nutritional standards.
Bugün, ilköğretim devlet okullarının FDA besin standartları onayını alan yiyecekleri temin etmeyen yemek tedarikçileri kullanarak kendi öğrencilerinin sağlığını bilerek tehlikeye attıklarını ispatladık.
Now, we may think that it was a bit irresponsible of a father to take their son along into a war zone.
Bir babanın oğlunu savaş alanına götürmesinin sorumsuzluk olduğunu düşünebiliriz de.
After proving himself on the battlefield,
Savaş alanında kendini kanıtladıktan sonra
We'll find out on the battlefield.
Bunu savaş alanında anlarız.
When historians wrote about Commodus suspending this war, they often said that he was eager to rush back to Rome, because he wanted to enjoy life in the city. That he had some interest in luxury and debauchery that kept him off the battlefield.
Tarihçiler, Commodus'un bu savaşı bitirişini yazarken sıklıkla şehir hayatını özlediği için ve onu savaş alanından uzak tutan lükse ve sefahate ilgi duyduğu için, aceleyle Roma'ya dönmek istediğini ifade ettiler.
By staging 14 days of games and starring as a gladiator,
14 gün sürecek bir müsabaka düzenleyen ve kendisi de gladyatör olarak görev alan Commodus
I recreated the campsite where we first met.
- Tanıştığımız kamp alanını yeniden yaptım.
Well... if we're rubbing genitals on things, that's where I shine.
Eşyalara cinsel organımızı sürtüyorsak orası benim ustalık alanım.
He's attracted the attention of both federal and local authorities in multiple jurisdictions over the last six years, in connection with eight other murders.
Her iki federalin de dikkatini çekti. Ve birden fazla yetki alanında yerel makamlar Son altı yıldır, bağlantılı olarak
Who else wanted Joaquin Pereya dead because he made a lucrative breakthrough in the field of cultured meat?
Joaquin Pereya'nın öldürülmesini kim istemişti ki Kültürlü et alanında kârlı bir gelişme var mı?
That narrows it down.
Alanı bayağı sınırladık.
Everything about Kirby's exactly the same as the magician on the poster that he wants to be.
Kirby'nin her şeyi, posterde yer alan, benzemek istediği büyücüyle aynı.
You will have limited sensation below your level of injury.
Vücudunun hasar alan yerin altındaki kısmını hemen hemen hiç hissedemiyorsun.
Oh, in medicine, we try to avoid the term "killed it."
Tıp alanında "canına okumak" gibi cümleleri kullanmamaya çalışıyoruz.
He tried talking about it to the agent who recruited him,
Onu işe alan ajana konuşmaya çalıştı,
And the crew that took'em down made off with six figures.
Ve onları alan altı mürettebat altı rakamla sonuçlandı.
So, it is the one from the... storage area, in the basement.
Yani, o da... Depo alanı, bodrumda.
If, like you, their office numbers were now... prepaid mobiles, then surely the area codes would be easy enough to spot.
Sanki senin gibi ofis numaraları şimdi... Önceden ödenen cep telefonları, o zaman kesinlikle alan kodları Yerine girecek kadar kolay olurdu.
DIY-ace hypnotist of the medical field.
Tıp alanındaki yegane hipnozcu.
My specialty. Eve, you're with me.
- Oyalamak, benim uzmanlık alanımdır.
Some sort of Lewis Carroll inspired, extra-dimensional magical safe designed to keep the Eye of Ra from falling into the wrong hands.
Lewis Carrol'dan esinlenmiş, yeni bir boyutta yer alan büyülü bir kasa Ra'nın Gözü'nün yanlış kişilerin eline düşmesine engel oluyor.
I-I was in a little bit of a hurry to get you your beer, so I parked in a handicap spot.
Peki. Sana bira almak için biraz acelem vardı, bu yüzden engelli alanına park ettim.
- Well, I know that, but... - No, no, no. I'm lucky, I can still get around, but there are people in such bad shape, going to the store is their entire day.
Ben şanlıyım, hala etrafta dolaşabiliyorum, ama markete gitmesi bütün gününü alan zor durumda olanlar var.
That spot changes... everything.
Bu alan her şeyi değiştirir.
Pretty soon, radiation outside the blockade area will be detected.
Çok yakında abluka alanı dışındaki radyasyon tespit edilecek.
Team ♪ 1, go in immediately and confirm the job path.
- Ekip 1, hemen gidip iş alanını oluşturun.
Team 1 has entered into the job area.
1. Ekip, çalışma alanına girdi.
You provide laughs for the deceased on their way to the next life, after all.
Sonraki hayatlarına yol alan merhumların gülmelerini sağlıyorsun.
The debtor is living a much better life than us, who lent her the money!
Borç alan vatandaş borç veren vatandaştan daha gıcır bir hayat yaşıyor!
I was grilling squid when it caught on fire, so I had to blow it out.
Kızaran kalamarın alev alan bacağına üflediğimden oldu.
You and I... are rest stops they dwell with... in their long, long lives.
Bizler sadece upuzun ömürlerinde kısa süreliğine yer alan insanlarız.
It's like my mouth is a city engineering project. "It's like my mouth is a city engineering project."
"Ağzım inşaat alanı gibi."
It means, Trollhunter, that there's never been a human to bear the mantle before.
Daha önce bu görevi alan bir insan olmadı demek Trol Avcısı.
Sacred proving grounds for Trollhunters past, present, and future, reduced to mockery.
Geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki alay konusu hâline getirilen Trol avcıları için kutsal deneme alanı.
But maybe my friends are the reason I'm the only one here still... breathing?
Ama belki de burada hâlâ nefes alan tek kişi olmamın sebebi arkadaşlarımdır.
Gumm-Gumms were mostly disorganized tribes of savages, taking orders from Orlagk, the Gumm-Gumm Warlord.
Savaş Efendisi Orlagk'tan emir alan dağınık kabileler hâlinde yaşayan vahşilerdi.
It's my jurisdiction.
Yetki alanım olduğundan burası.
The second time in nashua, we used dynamite from a construction site shed.
Nashua'daki ikinci seferde inşaat alanındaki barakadan dinamit kullandık.
Perhaps Blackhand kept you safely away from the battlefield.
Belki de Blackhand sizi savaş alanından uzak tutmuştur.
Yep, from the Latin, solaris, meaning, "Derives its power from the sun or sol."
Evet, Latince solaris'ten geliyor. "Gücünü günesten yani sol'den alan" anlaminda.
Man : Scientists believe the electromagnetic field around the earth is being affected by the supernova from the dying star, hamil.
Bilim insanları dünyanın etrafındaki manyetik alanın ölen yıldız Hamil'in süper novasından etkilendiğini söylüyorlar.