An affair translate Turkish
4,662 parallel translation
Two hours drinking coffee alone doesn't sound like much of an affair.
Arabada tek başına kahve içmesi ilişkisi olduğunu göstermiyor.
We know that while you were married to your wife... You were having an affair with Stacy Moore that produced a baby girl. Her name is Emma Riggs.
Evli olmanıza rağmen Stacy Moore adında bir kadınla ilişki yaşadığınızı ve bu ilişkiden Emma Riggs isimli bir çocuk doğduğunu biliyoruz.
Fitz having an affair isn't new information for the American people.
Fitz'in ilişkisi Amerikalılar için yeni bir haber değil.
First she's accused of an affair with the President, then she gets duped by real mistress jeannine Locke, and now this.
Önce Başkan ile bir ilşkisi olduğu idda edildi. Arkasından Başkanın gerçek metresi... jeannine Locke tarafından aldatıldı. Şimdide bu.
" A timeless love, an affair so bright.
" Zamansız bir aşk, apaydınlık bir görüntü
I think Adam was having an affair.
Bence Adam'ın bir ilişkisi vardı.
And according to the PI, Peri was hoping Titus was having an affair.
Dedektif'e göre Peri, Titus'un onu aldatmasını ümit ediyormuş.
You saying you stabbed Clennon because he was having an affair?
Clennon'ı ilişkisi olduğu için mi öldürdüğünü söylüyorsun?
I called him out because he was having an affair.
İlişkisi olduğu için ona bağırdım.
Sam Clennon, the man you had an affair with in Afghanistan, was found dead, murdered in his home two nights ago.
Afganistan'da ilişki yaşadığınız Sam Clennon, İki gece önce evinde öldürülmüş halde bulundu.
Yes, Sam and I were involved, but it wasn't an affair.
Evet Sam'le birlikteydik ama bu bir ilişki değildi.
Are you having an affair?
Biriyle bir ilişkin mi var?
Well, the librarian... she was having an affair.
Kütüphanecinin bir ilişkisi varmış.
She thought he was having an affair, and she was right.
Kocasının ilişkisi olduğunu düşünüyordu, ve haklıydı.
Sweetheart, it wasn't an affair.
Tatlım, aramızda bir ilişki yoktu.
A revelation that Moira Queen once had an affair with Malcolm Merlyn became the sole focus of the prosecution's cross.
Moira Queen'in bir ara Malcolm Merlyn ile ilişki yaşadığının ortaya çıkması davacı avukatının tek hedefi hâline geldi.
Do you really think dad was having an affair?
Cidden babamın bir ilişkisi olduğunu düşünüyor musun?
She totally suspects we're having an affair.
Aramızda bir ilişki olduğundan şüpheleniyor.
People think we're having an affair.
Millet ilişkimiz olduğunu düşünüyor.
Brian's having an affair.
Brian'ın bir ilişkisi var.
Looks like they were having an affair.
İlişki yaşıyorlarmış gibi görünüyor.
The mere hint of an affair would set that guy off.
Sadece bir ilişkisi ipucu belirleyecekti off bu adam.
I had an affair with his mom, Cassy, while his father was in Iraq, and I got pretty close with Rory.
Babası Irak'tayken, annesiyle bir ilişkim vardı, Cassy ile, ve Rory ile epey yakınlaştık.
He had an affair with another woman who has big fake ones like her.
Başka bir kadınla ilişkisi oldu. Şununki gibi silikonları olan bir kadınla.
- Yes, but this Dr. DeLaney, he was having an affair with Dani?
- Evet, ama Dr. DeLaney,... onun Dani ile ilişkisi vardı.
So either he's the world's worst speller, or he's having an affair and using us to hide it.
Ayrıca dünyanın en kötü imlasına sahip yada bir ilişkisi var, ve ilişkisini gizlemek için bizi kullanıyor.
You and Rita had an affair. No, we didn't.
Olmadı, saçmalama.
Are you having an affair?
Bir ilişkin mi var?
I'm... I'm having an affair.
Benim başka biriyle ilişkim var.
More like an affair.
- Daha çok gönül macerası gibi.
Would you be okay if you found out Sean had an affair?
Sean'ın bir ilişkisi olduğunu anlasaydın, sorun olur muydu?
You can dig through my brain as much as you want, but the truth of the matter is it was an affair of the heart.
Beynimi istediğin kadar kurcalayabilirsin ama işin aslı bu bir gönül ilişkisi.
You had an affair with Shales?
Shales ile ilişkin mi vardı?
Duckie doesn't know this, but my husband had an affair.
Duckie bunu bilmiyor ama kocam beni aldattı.
Are you having an affair with the king?
Kral ile bir ilişkin var mı?
It's not an affair ; it's more.
Bir ilişki değil ; ondan daha ilerisi.
Larry thinks you're having an affair with Walden.
Larry senin Walden'la aşk yaşadığını düşünüyor.
Her mother had an affair, got pushed out.
Annesi babasını aldattı ve evden kovuldu.
Are you having an affair?
İlişki mi yaşıyorsunuz?
Yes, he is having an affair - an affair of the mind!
Evet, zihinsel bir ilişki yaşıyorlar!
You have an affair with that cop?
O polsle ilişkin mi var yoksa?
He always thinks that we've an affair
Seninle ilişkimiz olduğunu düşünüyor.
Are we having an affair?
Biz gerçekten bir ilişki yaşıyor muyuz?
We're having an affair.
Bir ilişki yaşıyoruz.
Look, I don't exactly have a great track record when it comes to men, but if this is about your husband having an affair, why are you taking a bullet? - Tell him to move his ass in here.
Bak, iş erkeklere gelince tam olarak parlak bir geçmişim yok ama kocan bir ilişki yaşadı diyeyse tüm bunlar neden sen kendini öne atıyorsun ki?
Like you didn't tell me about having an affair with a married professor.
Tıpkı evli profesörünle yaşadığın ilişkiyi söylememen gibi.
Are you having an affair?
- Başka biri mi var?
I thought you were having an affair.
Bir ilişkin var sanmıştım.
- I know now I can. - Are you having an affair?
- Şimdi güveniyorum.
You and Dr. Malone having an affair?
- Dr. Malone'la ilişkiniz mi vardı?
She's been out east with her family, I sent her an Updike, she sent me The End Of The Affair.
Ailesiyle birlikte doğuya gitti, ben Updike kitabı gönderdim o da bana Zor Tercih filmini gönderdi.