And let's go translate Turkish
6,846 parallel translation
Let's go out into the yard and look for it.
Bahçeye çıkıp arayalım. Dikkatli olun.
Someone knocked out Anthony and let the monk go.
Biri Anthony'i etkisiz hale getirip keşişi bırakmış.
For Christ's sake! You pulled over a stolen car and let the guy go with a warning?
Tanrı aşkına çalıntı bir aracı çektin ve adamı, bir ikaz ile...
Let's you and I go for a stroll.
Önce senle ikimiz bir dolaşalım.
So let's go find her, and when she starts talking, you say "I love you."
Gidip onu bulalım ve konuşmaya başlayınca ona "seni seviyorum" de.
Well, dad, now that you've seen my little corner of the world, let's go have a drink, and you can tell me all about yours.
Baba, hayatımı gördüğüne göre gidip bir şeyler içelim ve bana kendi işinden bahset.
It defies logic, but it is as if a part of me is elsewhere, and it won't let go.
Mantık dışı ama sanki bir yerlerde bir parçam beni bırakmıyor.
- Hey, that's great! Now, now, I'm just gonna let Wanda go home and get ready for baby-making tonight.
Wanda'nın eve gitmesine izin veriyorum, böylece hazırlıklara başlayabilir.
Let's light it up and go together.
Burayı yaktıktan sonra birlikte dışarı kaçalım.
Let's go and talk to them.
Hadi gidip onlarla konuşalım.
If so then let go of your powers and then let's fight as equals.
Eğer öyleyse o zaman güçlerini bırak ve eşit bir şekilde kavga edelim!
And more importantly than, "Let's go work out," is, you know, we're on the road together 46 weeks out of the year, so we eat together a lot, and he's always watching what I eat,
"Hadi antrenman yapalım" dan daha önemlisi Bir yılın 46 haftasında yollardaydık. Hep birlikte yeriz, o da yediğime dikkat etmemi sağladı.
This is when you wipe her slate and let her go.
Bu kısımdan sonra olanları unutturup bırakman gerekiyor.
Let's go somewhere, you and me.
Sen ve ben bir yerlere gidelim.
Now that we're alive and well, let's go see our wives and kids have some water!
Artık güzel güzel yaşayalım. Gidip eşlerimizi ve çocuklarımızı görelim. Su içmek isteyen?
Let's gather all the information we can and go from there.
Toplayabildiğimiz tüm bilgileri birleştirelim ve oraya gidelim.
UM... I'VE GOTTA TRY AND COACH MY TEAM. LET'S GO.
Tamam.Takıma koçluk yapmaya çalışacağım.
Let's get him up to x ray on the third floor, and then we'll determine if he needs to go to surgery or not.
Doktor... özür dilerim, Doktor.
Hurry up and let's go.
Çabuk olun!
Listen, after rehearsal, let's go grab several drinks and get all caught up, yeah?
Provadan sonra bir şeyler içmeye gidip arayı kapatalım mı?
Capp, grab a second line from the engine, inch and 3 / 4 through the front door, let's go.
Capp, araçtan ikici bir hat getir. Bir tam-üç çeyrek, doğruca ön kapıdan. Hadi yürüyün.
Let's go now live to our Madison Ashford, who's embedded with the terrorist family and their captors.
Şimdi terörist ailesiyle ve onları yakalayanlarla birlikte yaşayan Madison Ashford'la canlı bağlantı kuruyoruz.
Snap out of it and let's go!
Kendine gel de artık gidelim!
We had to do budget cuts, and we have to let two people go, and you're my friend, and I couldn't stop it.
- Bütçeyi kısmaya çalışıyoruz ve iki kişinin gitmesi gerekiyordu. Arkadaşımsın ama engel olamadım.
Let's go down to the precinct and make it official.
Karakola gidelim, bu işi resmi bir şekilde halledelim.
I PROMISED MYSELF THE ONLY WAY I WOULD COME BACK IS IF I HAD TELEKINETIC POWERS, AND THAT HAS NOT HAPPENED TODAY, SO LET'S GO.
Buraya ancak telekinetik güçlerim olursa geri döneceğime dair söz verdim ve bu da bugün olmadı, bu yüzden hadi gidelim.
Let's go to the park and drink it.
Hadi parka gidip içelim.
And if you don't let it go, he's never gonna be able to practice it again.
Ve eğer boş verip geçmezsen bu işi bir daha asla yapamayacak.
And it's not my place to let it go for him, which is why you're gonna have to come clean to him.
Ve bunu onun yerine boş vermek benim haddime değil. Bu yüzden kendini temize çıkarman gerekecek.
Louis has us, he's not gonna let it go, and there's nothing we can do to stop it.
Louis'in elindeyiz, bırakmaya da niyeti yok ve bizim de onu durdurmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
What's the same is Hardman wouldn't have let it go, and Gerard won't let it go.
Aynı olan şey, Hardman bu işin arkasını bırakmazdı ve Gerard da bırakmayacak.
Since he's confessed, I canna let him go, but perhaps one hour in the pillory and one ear nailed.
İtiraf ettiği için onu serbest bırakabilirim. Belki de boyundurukta bir saat geçirebilir. Bir kulağı çivilenerek.
Let-Let's go for a walk and-and-and see if we find a new restaurant.
Şimdi bir yürüyüşe çıkalım ve bakalım yeni bir restoran bulabiliyor muyuz.
Let's continue to be adults and go see some adult entertainment. - Mm-hmm?
Hadi olgun olmaya devam edelim, gidip biraz yetişkin eğlencesi izleyelim.
Now, let's bury it and go. Well, if this is Kenya, who's with Amanda back in Defiance?
Eğer bu Kenya ise, Defiance'da Amanda'nın yanındaki kim?
Let it go, friend. He's not good enough for her, and vice versa!
Boş ver, o kadın o adama çok fazla!
Donnie, sabotage that thing and let's go!
Donnie, şu şeyi boz da gidelim.
But sometimes in life, it's better just to let things go and know that you learned something.
Ama hayatta bazen işleri oluruna bırakmak daha iyidir, bunu öğrendin.
Get a girl's hair wet and they never let it go.
Saçları ıslak kızımız işin peşini hiç bırakmıyor.
Let's get the hell out of this town and go get our own. Yes!
- Hadi bu kasabadan çıkıp, kendi evimize gidelim.
Let's go kidnap my neighbor's dog and tell them we don't have it.
Haydi komşumun köpeğini kaçırmaya gidelim ve onlara köpeğin bizde olmadığını söyleyelim.
And if you don't let it go, he's never gonna be able to practice it again.
Ve eğer peşini bırakmazsan, bir daha bu işi yapamayacak.
Let's go and get a wet nurse right now.
Hadi hemen gidip ıslak hemşire bulalım.
Let's go out and celebrate.
Hadi gidip kutlayalım.
Let's just get to the party. - Build this toy and go.
- Oyuncağı tamamlayıp yola koyulalım.
And now, let's go over homework.
Artık ev ödevlerinize dönebiliriz.
And I wouldn't miss it for the world. - Let's go. - Good.
Ben de bunu hayatta kaçıramam.
My ringtone is Let It Go, and you know that'cause you threaten to beat me every time it rings.
Benim zil sesim "Let It Go" sen de çok iyi biliyorsun çünkü her çalışında beni dövmekle tehtit ediyorsun.
Um, well, let's just go back and... review them again.
Sayfaya geri gidip tekrar gözden geçirsem iyi olacak.
Look, being in love is amazing, and when you have it, it's terrifying to let it go, but sometimes the best chance you have of staying together is by being apart for a while.
Bak, aşık olmak sahip olduğun zaman harika bir şey gitmesine izin vermek ise çok korkunç. Ama bazen beraber olmak bir süre ayrı kalmaktan geçiyor.
Let's finish lunch, and you'll go talk to him.
Öğle yemeğini bitirelim ve Onunla konuşacaksın.
and let's face it 86
and let's see 20
and let's be honest 43
and let's not forget 25
and let's get out of here 22
let's go 38372
let's go to sleep 67
let's go for a ride 63
let's go for a walk 104
let's go to work 92
and let's see 20
and let's be honest 43
and let's not forget 25
and let's get out of here 22
let's go 38372
let's go to sleep 67
let's go for a ride 63
let's go for a walk 104
let's go to work 92
let's go home 949
let's go outside 100
let's go to bed 131
let's go out 111
let's go eat 87
let's go together 123
let's go for it 73
let's go then 86
let's go now 128
let's go again 111
let's go outside 100
let's go to bed 131
let's go out 111
let's go eat 87
let's go together 123
let's go for it 73
let's go then 86
let's go now 128
let's go again 111