Antidote translate Turkish
1,626 parallel translation
IF YOU CAN NOT FIND THE ANTIDOTE BY THEN,
O zamana kadar, panzehir bulamazsan,
IF I DON'T GET AN ANTIDOTE BACK TO THE TURIN,
Eğer panzehri Turin'lere götürmezsem,
HOW LONG WILL IT TAKE TO MAKE THE ANTIDOTE?
Bir panzehir hazırlamak ne kadar zamanını alır?
SHE WHO CREATED THE POISON IS THE ONLY ONE THAT CAN MAKE THE ANTIDOTE.
Zehiri yaratan kişi, O... panzehirini de O yapabilir.
FLASH GORDON HAS GONE TO PROCURE AN ANTIDOTE.
Flash Gordon bir panzehir bulmaya gitti.
NOW THAT WE'RE ALL ACQUAINTED... YOU WANT THE ANTIDOTE.
artık hepimiz tanıştığımıza göre.... siz panzehiri istiyorsunuz..
WILL THIS BUY ME THE ANTIDOTE?
Bu bana bir panzehir alır mı?
WE COULD TRADE IT IN FOR ENOUGH ANTIDOTE FOR YOU!
bunu sana panzehir almak için kullanabiliriz!
NOW, THE ANTIDOTE.
Şimdi, panzehir.
WHAT WOULD HE THINK OF YOU SELLING ME THE ANTIDOTE WHEN HE PAID SO HANDSOMELY FOR THE POISON?
Onun karşılığını fazlasıyla cömertçe ödediği zehirin... panzehirini bana sattığını duyunca ne düşünür acaba?
THIS IS THE ANTIDOTE.
İşte panzehir.
THE OMADRIANS WILL TAKE THIS ANTIDOTE TO THE OTHER CANTONS.
Omadrian'lar bu panzehiri... diğer kantonlara ulaştırırlar.
I need the antidote
Antidota ihtiyacım var
By antidote you mean... It's in my lab, in a siringe you have to help me get it it's my only hope
Laboratuarımda bir şırıngada, o benim tek şansım almama yardım etmelisin
I'll prepare an antidote to the Ketamine so we can start weaning it off.
Bir ketamin panzehiri hazırlayacağım böylece vaz geçirme işlemine başlayabiliriz.
This visitor managed to drain off the poison and neutralize the rest with the perfect antidote.
Zehri tamamıyla dışarı çıkarmış, ayrıca kullandığı antidot da mükemmel işliyor.
Theoretically, yes, but practically, it really wouldn't be in their best interest to poison their own food supply, regardless of whether our research helped them come up with an antidote or not.
Teorik olarak, evet, ama pratik olarak, bizim araştırmamızdan faydalanıp,.. ... kendilerine bir aşı üretseler bile,.. ... kendi yemek kaynaklarını zehirlemek, onlara pek kazanç sağlamaz.
No, I think the more likely scenario is that they find an antidote that works as a short-term solution to the existing threat, then they work on weaponizing the protein.
Hayır, ben şu an ki durum için bir aşı üretip,.. ... daha sonra bunu silaha çevirip kullanabilecekleri bir ihtimal düşünüyordum.
Only because you've overextended yourself with all these humanitarian efforts and your continued attempts to find an antidote for the Hoffan drug.
Sadece, bütün bu yardımsever çabalarla kendini zorlaman ve bu Hoff ilacına bir panzehir bulma girişimlerin yüzünden.
You gotta get to Jill, see if she has an antidote.
Jill'e git. Panzehir ondamıymış bak.
Don't believe anything else I've told you. We have to get them the antidote.
Önceden söylediklerime inanmayabilirsin ama buna inan, panzehiri götürmeliyiz.
Chuck, whoever goes in there has to be able to make the antidote.
Chuck, oraya giren kişinin panzehiri yapabilmesi gerek. O da benim.
I thought I was getting the antidote.
Zehir mi? Bunun panzehir olduğunu sanıyordum.
Yeah, that's the only way to make the antidote.
Evet. Panzehiri yapmanın tek yolu bu.
Does-does this, does this give us the antidote?
Bunun olasılığı nedir?
She also made an antidote.
Panzehir hazırlamış.
Made two different concentrated elixirs, then she refills the diet pills, one with poison, the other with antidote.
İki farklı konsantre hazırlamış. Sonra diyet haplarının birini zehirle, öbürünü panzehirle doldurmuş.
She would've had to swallow the antidote first to counteract the effects of the poison.
Zehrin etkilerini bertaraf etmesi için önce panzehiri içmiş olmalı.
Although, fortunately, since 9 / 11, we've been stockpiling the antidote.
Neyse ki 11 Eylül'den beri panzehir stoğu yapıyoruz.
After you've completed the drop, we'll meet, and we'll give you the antidote.
İşini hallettikten sonra buluşacağız, ve sana panzehiri vereceğiz.
- Yeah, how do I know there's an antidote?
Evet, bir panzehir olduğunu nereden bileceğim?
I'll start on an antidote.
Panzehir üzerinde çalışmaya başlayacağım.
Once you've dropped the item and I.D.'D the recipient, we will take down the bad guys and retrieve your antidote.
Çantayı bıraktığın ve alıcının kimliğini öğrendiğin zaman, biz de kötü adamları indirip, panzehiri bulup getireceğiz.
He's our only link to tracking down the antidote.
Panzehiri bulabilmemiz için tek bağlantımız o adam.
You find an antidote?
Panzehiri buldun mu?
You tell him there's no antidote?
Panzehir olmadığını söyledin mi?
In such tight quarters, it is highly likely our weapons will do lethal damage and almost certainly destroy any antidote on board.
Bu tür ince zırhlarda, bizim silahlarımız ölümcül hasar bırakacağından dolayı... -... panzehir zarar görecektir.
Where's the antidote?
Panzehir nerede?
That's the antidote.
Bu panzehir.
We'll be able to give you antidote.
Bu sayede sana zamanında panzehir verebileceğiz.
We create the antidote and dissolve it into Scott's stored blood.
Bir panzehir üretip bunu Scott'ın vücudunda eritebiliriz.
I sent Ronon to deliver the antidote even though he was infected.
Ronon da etkilenmiş olduğu halde ilacı onunla gönderdim.
This poison has an antidote.
Bu zehirin bir panzehiri var.
There's no antidote for this poison.
Bunun panzehiri yoktur.
But how are we supposed to find an antidote to a poison that doesn't have a name?
İsmi olmayan bir zehre nasıl panzehir bulacağız?
If luthorcorp has this flower, then they have the antidote.
Eğer Luthorcorp'da bu çiçek varsa, panzehiri de vardır.
The doctors can't help him, but i think luthorcorp owns The lab that makes the antidote.
Doktorlar ona yardım edemiyor ama Luthorcorp laboratuarlarında panzehir yapılabilir.
And that your job requires a certain level of secrecy... But the antidote to this plant could save my friend's life.
Göreviniz gereği bazı şeyleri gizli tutmalısınız ama bu panzehir arkadaşımın hayatını kurtarabilir.
Even if i made a call, we'd never get the antidote here in time.
Eğer arasak bile panzehiri zamanında getiremezler.
This... antidote doesn't exist.
Böyle bir panzehir yoktu.
- This is the antidote.
İşte panzehir.