Applaud translate Turkish
613 parallel translation
Meanwhile, all Paris ran to the theatre of Grand Treteau to applaud the famous actor Valgrand in drama "The bloody Stain".
Bu sırada tüm Paris, Grand Treteau Tiyatrosuna "Kanlı Leke" adlı dramada rol alan ünlü aktör Valgrand'ı alkışlamaya akın ediyordu.
Applaud.
Alkışlayın.
No, but seriously, you really shouldn't applaud all of us because everything we've done we owe to Flo.
Hepimizi alkışlamanıza gerek yok çünkü yaptığımız her şeyi Flo'ya borçluyuz.
Do not forget them and applaud the lies of fanatical intolerance.
Bağnaz zihniyetlere ve yalanlarına müsaade etmeyin.
If I had my hands free, I'd applaud.
Ellerim boşta olsaydı alkışlardım.
A performance that his party no doubt will applaud.
Şüphesiz kendi partisi bu haberleri alkışlıyordur.
Applaud, you stewbum!
- Alkışlasana, seni salak!
And as for your father from what you've said I'm sure he would applaud such a collaboration.
Ve eminim ki anlattığın baban böyle bir işbirliğini alkışlayacaktır.
Be innocent of the knowledge, dearest chuck, till thou applaud the deed.
Sen masum bilmezliğinle kal, bir tanem. İş bitirilince alkıışlarsın...
I would applaud thee to the very echo that should applaud again.
Öyle alkışlarım ki seni ; dünyayı tutar alkışlarımın sesi.
But I tell you, they won't wait till the end, they'll applaud in the middle!
İzleyici gösterinin sonunu beklemeyecek, ortasında alkışlamaya başlayacaklar!
Minor awards are for such as the writer and director, since they merely construct a tower so that the world can applaud a light which flashes on top of it.
Küçük ödüller, yazar ve yönetmen gibileri için olanlardır.. .. çünkü onların işlevi, sadece üstünde parlayan ışığı.. .. bütün dünya alkışlayabilsin diye bir kule inşa etmektir.
I've listened backstage to people applaud.
Kuliste insanların alkışlamalarını dinledim.
I mean applaud, give us some compliments
Yani alkış tutun ve komplimanlarda bulunun.
I can't take it away from you. I can't even applaud you properly.
Onu artık senden bende alamam Seni doğru dürüst alkışlayamam bile.
What do you want me to do, applaud?
Ne yapmamı istiyorsun, alkışlayayım mı?
Now the ladies applaud their bayonet charge
Süngüler takılıyor, kadınlar alkışlıyor
I'll applaud you and come backstage.
Seni alkışlayacağım ve kulise geleceğim.
I'd like to salute and applaud an illustrious guest who is... honoring us with his presence.
... varlığıyla bizleri onurlandıran ünlü misafirimizi selamlamak ve alkışlamak istiyorum.
Must I applaud too, Alberto?
Alberto, ben de alkışlayayım mı?
While I applaud your independence and admire your combative spirit... I'm afraid I fail to see where defendant herein has transgressed the legal bounds... which are the constitutional right of all citizens.
Bağımsızlığınızı ve savaşçı ruhunuzu takdir etmekle birlikte korkarım davalının, her yurttaşın anayasal hakkı olan yasal sınırları ihlal ettiğini görmekte zorluk çekiyorum.
We applaud that spirit, we admire it, we believe in it, but we must get her out of there.
Bu ruhu alkışlarız, ona hayran oluruz, ona inanırız, fakat aynı zamanda onu oradan çıkartmalıyız.
Applaud for the kid you liked the best.
En beğendiğiniz çocuğu alkışlayın.
Spectators applaud.
Burada da "seyirciler alkışlar," yazıyor.
They applaud.
Herkes alkışlasın!
Now begin all to applaud.
Ve burada, tabii ki herkes beni alkışlıyor.
Here, all visitors will begin to applaud.
Burada herkes alkışlıyor!
The underworld will applaud for centuries!
Yeraltı dünyası yüzyıllarca alkışlayacak!
Don't worry if our public seems cold, we never applaud.
Dert etmeyin, nadiren alkış tuttuğumuz için, halkımız soğuk tavırlı görünebilir.
You see, they applaud him.
Bakın alkışlıyorlar.
You don't know how it feels, Mel, when they all applaud and whistle.
Alkışları ve ıslıkları duyunca insan neler hissediyor bilemezsin.
It is Number Two you should applaud.
Alkışlanması gereken biri varsa o da 2 Numara'dır.
Good people, let us applaud a citizen of character.
Köyün iyi insanları, izninizle yurttaşımızı alkışlayalım.
No one has to tell an old Aberdeen pub-crawler how to applaud, Captain.
Kaptan, Aberdeenli bir bar müdaviminin alkış tutmasını öğrenmesine gerek yok.
I love to hear an audience applaud, but you can't take an audience home!
Seyircinin alkışını seviyorum, ama seyirciyi eve götüremem!
I have to applaud to your prophetic vision.
Geleceğe dair kehanetlerin alkışı hak ediyor.
When you swing at the gallows I'll applaud you.
Merak etme, seni içeri attığım için, yeterince alkışlanacağım.
Applaud, applaud.
Alkış, alkış, alkış.
They didn't applaud him either!
Onu alkışlamadılar da!
Do not applaud me, I'm a modest man.
Alkışlamayın, Ben mütevazi biriyim.
For the masses disagree, they applaud the actions which foreshadow their coming liberation.
Kitleler karşı çıktığından gelen özgürlüklerinin habercisi olan eylemleri alkışlarlar.
Be innocent of the knowledge, dearest chuck, till thou applaud the deed.
Bilmesen daha iyi sevgili yavrum, eylem bitince alkışlarsın.
I would applaud thee to the very echo that should applaud again.
O zaman var gücümle alkışlardım seni.
Does anyone want to applaud?
Alkışlamak isteyen var mı?
You hav e thronged here tonight to applaud the men who prepare heav en on earth for you.
Yeryüzünü sizin için cennete çevirecek... insanları alkışlamak için bu gece burada... bu kalabalığı oluşturdunuz.
I applaud your emancipation.
Bu kusursuz bağımsızlığın karşısında müthiş bir hayranlık duyuyorum.
Some started to applaud, others greeted us, and applauded.
Bir kısmı alkışlamaya başladı, diğerleri bizi selamladı, ve alkışladılar.
You don't have to applaud!
Alkışlamak zorunda değilsiniz.
So applaud it and cheer it
Alkışlayın bravo sesleriyle
And yet I know people who applaud men like Strawhorn.
Ama yine de Strawhorn gibi adamları alkışlayan insanları tanıyorum.
They only pretend to applaud my song.
- Bunlar insafsızdırlar.