English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Apricots

Apricots translate Turkish

126 parallel translation
It could be if we could find a man who still has some dried apricots.
Elinde hala kurutulmuş kayısı olan bir adam bulsaydık olabilirdi.
- We have dried apricots.
- Kurutulmuş kayısılarımız var.
You have dried apricots.
Kurutulmuş kayısınız mı var?
I will send a man to pick up the apricots.
Kayısıları alması için bir adam gönderirim.
Those things were under the apricots.
O şeyler kayısıların altındaydı.
If I could give him some apricots.
Ona biraz kayısı verip veremeyeceğimi.
- Over apricots.
Kayısılar hakkında.
And olives, apricots, and grapes.
Zeytin, kayısı ve üzüm.
Pears, pineapples, peaches, apricots, plums, mango, litchis.
Armutlar, ananaslar, şeftaliler, kayısılar, erikler, mangolar.
Your kisses taste like apricots... sweet.
Öpücüklerin kayısı gibi... tatlı.
And then in a month or so, we'll be able to pick the apricots.
Ayrıca, bir aya kalmaz kayısıları toplamaya başlarız.
I have over 800 trees, full of apricots.
Kayısılarla dolu sekiz yüzün üzerinde ağacım var.
Shall we gather the apricots together at my farm in Méjean, Paulette?
Mejanne'daki çiftliğimde kayısıları beraber toplayalım mı, Paulette?
Apricots are never on any diet I ever ate.
Hiçbir diyette kayısı yoktu.
This gives this poor-but-proud people A useful jar for apricots, plums and stock cubes.
Böylece bu yoksul ama mağrur insanlar kayısı, erik ve et suyu tabletlerini saklayabiliyor.
But, if it should become one, I have found that the best thing to do is just think about canning apricots.
Ama eğer o duruma gelirse yapılacak en iyi şeyin kayısı konserveleme olduğunu anladım.
Apricots?
Kayısı mı?
Well, for some reason, apricots just seem to work best.
Bir nedenden dolayı en çok kayısı işe yarıyor.
Julia what do you say we try canning some of them apricots?
Julia biraz kayısı konservesi yapmaya ne dersin?
I sure did enjoy them canned apricots last night.
Dün gece konserve kayısılar çok lezzetliydi.
We've got dried peaches, dried apricots...
Kurutulmuş şeftali ve kayısı...
And you're telling me it's gonna have trouble finding its way into my canned apricots.
Ve siz kalkmış bu şeyin konserve kayısılarıma sızmasının zor olacağını söylüyorsunuz.
Bananas, coconuts, apricots. No, that's all sweet.
Muz, hindistancevizi, kayısı.
Listen, Papet... we already have too many plums, peaches, apricots.
Dinle, Papet zaten yeterince erik, şeftali ve kayısı ağacımız var.
My apricots dried up. They're the size of small peas.
Kayısılarım kurudu, bezelye gibi oldu.
- She wants her apricots. - [Crying Continues]
Kayısı istiyor.
She loves her apricots.
Kayısıyı çok seviyor.
There! She wants her apricots.
Evet, kayısılarını istiyor.
She wants her nice, delicious apricots.
Lezzetli kayısılarını yiyecek.
You taste like apricots.
- Şeftali tadındasın.
You still taste like apricots.
Hâlâ şeftali tadındasın.
I was selling my apricots at the market.
Pazarda kayısı satıyordum.
What's more, I almost had to pay them to take my apricots!
Üstelik, kayısılarımı alsınlar diye neredeyse üste para verecektim.
I've got dried apricots, almond paste, sauerkraut candy.
kuru kaysılarım, badem ezmem ve şekerlemelerim var.
Back in Canada, we used grapes, but, uh, I go for potatoes, apricots, whatever's to hand.
Kanada'da, biz, üzüm için kullanırdık. Ama şimdi patates, kayısı, her ne halt olursa.
I got some grapes and apricots.
Üzümler, kayısılar.
Neolos... Well, I've killed so many, so many ways... Apricots, muffins, those little things that keep your shirt together instead of buttons.
Neolos... şey, ben birçok kişiyi birçok yolla öldürdüm... kayısılar, muffinler, düğmeler yerine gömleğini bir arada tutan şu küçük şeyler.
Um, apricots soaked in honey?
Ballı kayısı?
Quite why, no one knows, because it stops them tasting of apricots... and makes them taste like honey, and if you wanted honey, you'd just buy honey instead of... apricots.
Aslında kimse niye bu kayısı tadını bırakıp bal tadını almak istediğimizi bilmiyor. Yani bal isterseniz, sadece gidip alırsınız, kayısı almazsınız.
I invented a stuffing recipe with apples and apricots and you gave it to The New York Times.
Elma ve kayısılı bir tarif icat ettim ve sen onu New York Times'a verdin.
- Does it need more apricots?
- Daha kayısı ister mi?
- Don't forget the apricots.
- Kayısıları unutmayın.
Sour apricots after you're pregnant with Young Lee's baby?
Bir, sadece bir!
Uh, she - she should also eat two apricots.
Uh, ayrıca - - ayrıca iki tane kayısı yemeli.
Got to get these apricots to McGuire.
Şu kayısıları McGuire'ye götürmeliyim.
Very good, apricots!
- Armut! - Aferin, çok iyi.
A flan with apricots, or even plain.
Kaysılı turta veya sade.
Sister Agnes'body has been kept intact by, uh, by apricots.
Rahibe Agnes'in bedeni kayısı sayesinde sağlam kalmış.
grapevines, apples, apricots, plums, avocados, mangos, pears, figs, and walnuts.
Turunç, zeytin... fındık, yenidünya... asma, elma... kayısı, erik, avokado... mango, armut, incir, ceviz.
We'll do the wedding in peaches and apricots.
Ve düğünü şeftali ve kayısılar arasında yapacağız.
And we'll do the wedding in peaches and apricots.
Ve düğünü şeftali ve kayısılar arasında yapacağız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]