Audience laughing translate Turkish
92 parallel translation
[audience laughing] He never went over as good with the boy dummy. Boy dummy?
Erkek kukla ile bunun kadar başarılı değildi.
I could hear the audience laughing... while I was attending the baby.
Çocukla ilgilenirken seyircilerin kahkahalarını duyuyordum.
[AUDIENCE LAUGHING]
O bir düşman.
[AUDIENCE LAUGHING]... my first guest you'll agree with me that he's destined for greatness, in one way or another.
Sanırım bu geceki ilk konuğumla tanıştıktan sonra onun ne kadar büyük biri olduğu konusunda bana katılacaksınız. Öyle ya da böyle.
[AUDIENCE LAUGHING] Is there anyone here from Clifton?
Aranızda Clifton'lu var mı?
Once you fall below a certain level, they exile you to Passaic. [AUDIENCE LAUGHING]
Belli bir seviyenin altına düştüğünüzde sizi doğrudan Passaic'e sürgün ederlerdi.
Don't get me wrong. But they did also return me to the hospital as defective. [AUDIENCE LAUGHING]
Yanlış anlamayın ama beni de hastaneye arızalı diye geri göndermişler.
[AUDIENCE LAUGHING]
... sen dokuz yıldır ölüsün " derdim.
Blond, beautiful, intelligent, alcoholic... [AUDIENCE LAUGHING]
Sarışın, güzel, zeki, alkolik.
[AUDIENCE LAUGHING AND APPLAUDING]
Ama garajın içindeyken.
While the other kids were off in the woods sneaking cigarettes I was hiding behind the house with my fingers down my throat. [AUDIENCE LAUGHING AND APPLAUDING]
Diğer çocuklar..... ağaçların arasında gizlice sigara içerken ben evin arkasında saklanıp parmaklarımı boğazıma sokardım.
And I'm the one who tied him. [AUDIENCE LAUGHING]
Onu bağlayan benim.
Right now Jerry is strapped to a chair somewhere in the middle of this city. [AUDIENCE LAUGHING]
Jerry şu anda şehrin bir yerinde bir sandalyeye bağlı vaziyette.
And then they come in Monday... ( audience laughing )... say, " Boy, am I glad to be back here.
Pazartesi günü ise, "Buraya geldiğime öyle memnunum ki."
( audience laughing ) Don't laugh, the warden threatened to change the locks.
Gülmeyin, çok ciddiyim, müdür kilidi değiştirmekle tehdit etti beni.
Los Angeles is bigger than Rhode Island. [Audience Laughing]
Los Angeles Rhode Island'dan büyüktür.
[Audience Laughing ] [ Jane] I'm terribly sorry.
Gerçekten üzgünüm. Tamiri için gereken masrafı öderim.
[Audience laughing] The grover mouse is here.
- Fare Grover burada.
- [Audience Laughing]
İşim neredeyse bitti.
- [Audience Laughing]
- [Seyirci Kahkahaları]
- "[Scatting ] - [ Audience Laughing ] [ Nasally] Yeah, but white guys, see, they drive a car like this." [Scatting]
Tamam, peki beyazlar nasıl kullanır?
- You wanna live high on a dime - [Audience Laughing]
Çok hızlı yükselmek mi istiyorsun?
- # # [Drums ] - [ Audience Laughing ] Let's get it on. [ Cackling]
Haydi başlayalım.
[AUDIENCE LAUGHING] You certainly made him look like a boob.
Budala gibi görünmesini sağladınız.
I know he's a real farm boy,'cause I saw him at the bar with a couple of pigs. [Audience laughing]
Tam bir köy çocuğu olduğunu biliyorum çünkü dün gece onu bir barda domuzlarla içerken gördüm.
Look! So, you muhammad Ali, huh? [Audience laughing]
Muhammed Ali sensin demek.
You know what I'm talking about. ( AUDIENCE LAUGHING )
Hangi köpekten bahsettiğimi biliyorsunuz.
[Audience laughing ] PAUL : [ Singing] Why all the talking?
Neden hepsi birden konuşuyor?
( AUDIENCE LAUGHING ) God bless you, sweetheart.
Tanrı korusun... Tanrı seni korusun, tatlım.
I may be boring, but at least I didn't lose my virginity when I was 28 ( AUDIENCE LAUGHING ) to a woman who looks like Ronnie fucking Corbett.
Belki sıkıcıyım ama en azından bekaretimi 28 yaşımda Ronnie Corbett'e benzeyen bir kadınla kaybetmedim.
( AUDIENCE LAUGHING ) You know it gives me a headache if it's too hard.
Çok sert olduğunda başım ağrıyor biliyorsun.
( AUDIENCE LAUGHING )
Siz John diyebilirsiniz.
Is the audience laughing?
Seyirciler gülüyor mu?
[audience laughing] It's your laugh, mate, it's not mine.
Senin kahkahan dostum, benim değil.
[audience laughing ] [ carnival waltz music playing]
BOLS HİKAYESİ
[AUDIENCE LAUGHING] Except there was this one kid. Poor kid.
Bir çocuk hariç, zavallı çocuk benden korkardı.
[AUDIENCE LAUGHING AND CHEERING]
Bir geceliğine kral olmak ömür boyu budala olmaktan iyidir.
( audience laughing ) I mean, you know, you think to yourself, you say,
Sonra da o günlerde kendilerini mahvederler.
( audience laughing )
- Bilmem ki.
- The audience were laughing.
- Seyirciler gülüyordu.
[Audience Laughing ] [ Dick] Be careful when you open the refrigerator, Jane.
Buzdolabının kapağını açarken dikkatli ol Jane.
- And even a hungry audience is better than a deaf one. - [Laughing Continues]
Aç seyirciler bile, sağırlardan daha iyiydi.
But for a real demonstration, we're pumping our studio audience full of my patented laughing gas.
Ama gerçek bir gösteri için, seyircilerimiz solusun diye stüdyomuza benim patentli kahkaha gazımı pompalıyoruz.
- I had no hope of being elected. - [Laughing ] - [ Audience Applauding]
Çünkü birkaç hafta öncesine kadar seçilme umudum yoktu.
She's in the audience, laughing at you.
İzleyiciler arasında sana gülüyor.
She's in the audience, laughing at you.
İzleyiciler arasında, sana gülüyor.
( audience laughing ) What's your problem, sister?
Sorun ne, kızım?
[AUDIENCE LAUGHING]
.
So, you've gotta talk him round, offer your flrst-born... ( AUDIENCE LAUGHING )
Futboldan falan bahsedin.
( AUDIENCE LAUGHING )
Bir penguen! Orada duruyor.
( AUDIENCE LAUGHING ) She's nervous.
Heyecanlı.
laughing 2659
laughing at me 19
audience 151
audience laughs 37
audience member 16
audience cheering 34
audience applauding 18
laughing at me 19
audience 151
audience laughs 37
audience member 16
audience cheering 34
audience applauding 18