English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bagging

Bagging translate Turkish

318 parallel translation
- He'll be bagging a carpet next.
- Yere halı da atar şimdi bu.
Madam, the chances of bagging an elephant on the moon are remote.
Bayan, Ay'da silah ateşleme ihtimali, sıfıra yakındır.
I started bagging up Gerry's stuff. Couldn't finish.
Gerry'ye ait şeyler var, giysiler filan, toplamaya başladım ama bitiremedim.
- I'm not bagging on it.
- Bunu eleştirmiyorum.
You see the lady bagging out.
Βir kadιn bir şey aşιrιyοr.
Geraldo, you're bagging garbage.
Geraldo, sen çöpü poşetliyorsun.
Okay, we had breakfast, we're washing dishes, we're bagging garbage.
Tamam, kahvaltımızı yaptık, bulaşıklarımızı yıkadık, çöpü poşetledik.
They used to live in peace for years, but now, lately they've been coming over here and bagging people for their island.
Şimdiye kadar barış içinde yaşıyorlardı ama son zamanlarda buraya gelip adaları için insan avlıyorlar.
Are you still brown-bagging it to watch the kid practice?
Hala kardeşinin antremanlarına dışardan dahil mi oluyorsun yoksa?
I think he's bagging the formal action.
Bence balo için kaportayı düzeltiyordur.
For Christ's sake, I'm talking about bagging a Sasquatch!
İsa aşkına, Koca-Ayak'ı yakalamaktan bahsediyorum!
Hey, Corbin, start bagging some crow turds.
Hey, Corbin, karga pisliği toplamaya başla.
Yeah, well, she succeeded in growing a mustache... and bagging groceries for $ 3.20 an hour.
kim o? Hey, Steve.
I'm sorry, girls. I couldn't stand the thought of you bagging me on the bus for two weeks.
Affedersiniz kızlar. 2 haftad ır zaten otobüste kafamı şişirdiniz.
The parole board got me into this halfway house called "The Brewer" and a job bagging groceries at the Food-Way.
Şartlı tahliye komisyonu beni bu yarım eve soktu adı "Biracı" ve bir iş alışveriş mağazasında yiyecekleri poşetliyorum.
- Bagging her beans.
Eski karım Lilith.
Look at that. They're bagging up. They're rising here.
Şuna bak toplanıyor yukarı çıkyor.
Like bagging caged rabbits.
Kafesteki tavşanları vurmak gibi.
We've been bagging her but she's been gagging.
Hava pompalıyoruz ama sürekli kusuyor.
Keep bagging.
Pompalamaya devam.
Keep bagging her.
Hava vermeye devam edin.
Keep bagging him.
Pompalamaya devam et.
You should be bagging more panties than a clerk at Victoria's Secret.
Victoria's Secret'daki tezgahtardan daha çok iç çamaşırı paketleyebilirsin.
Lydia, start bagging him.
Lydia, ona pompa tak.
He's brown-bagging it today.
Bugün kese kağıdıyla gidiyor.
Something about the bagging of the hands.
Ellerin torbaya sokulmasıyla ilgili bir şey.
When you consider how Detective Boone has consistently lied about bagging the hands.
Detektif Boone'u ele aldığımızda ifadesinin başından beri yalan söyledi.
Keep bagging him.
Devam edin.
Got the gel? Okay, get the oxygen hooked up so we can start bagging him.
Tamam, oksijen bağlandı, onu şoka hazırlayabiliriz.
Would you mind taking over the bagging?
Pompayı sen devralır mısın?
Keep bagging him.
Gidelim!
Keep bagging.
Hava vermeye devam.
Resuming compressions. Keep bagging.
Kompresyona devam ediyorum.
Yeah, keep bagging him.
Evet, pompalamaya devam.
Honey, the hourly wage, bagging groceries at the supermarket... ... won't pay for an Eastern college.
Hayatım, süpermarkette paketleme işinin saat ücreti, doğuda üniversitenin parasını ödemez.
- I'll take over bagging.
- Hava vermeye ben devam ederim.
I mean now I'll be spending my time bagging groceries.
Şimdi vaktimi yiyecek paketleyerek geçireceğim.
Brown-bagging it on the lake in February.
Şubat ayında göl kenarında bir şeyler yiyip içmek.
Okay, we're bagging it.
Tamam, bitiriyoruz.
Now I'm bagging, like, 700 grand a year... and I never regretted not learning how to do that calculus derivative stuff.
Şimdi yıllık maaşım 700.000 $. Kalkulüs öğrenmediğim için hiç pişmanlık duymuyorum.
Then suddenly, after a couple hours... it feels like some chick's tea-bagging me, right?
Sonra birdenbire, birkaç saat sonra sanki bir kız beni arkadan zorlamaya başladı, tamam mı?
You should fill her in on tea-bagging.
Sen de onu okşamış olmalısın.
When a woman sucks your balls, she's tea-bagging you.
Bir kadının toplarını yalamasından bahsediyorum.
Give your patient 20 of etomidate and start bagging him.
Hastana 20 etomidate ver ve serum bağla.
- Why are you bagging her. Let's intubate.
- Boru takalım.
Stop bagging.
Pompalamayı bırakın.
- He's bagging groceries.
- Yiyecekleri kese kağıdına dolduruyor.
- It's hard to be smug bagging groceries.
- Yiyecek doldururken kendini beğenmiş olmak zordur.
- We've got a ton of bagging to do here.
- Burada paketlenecek bir sürü şey var.
So I should patrol to avoid any of that... And I'm bagging.
Bu yüzden bundan kaçınmak için ben de devriyeye çıksam... ve paketliyorum.
My kid's brown-bagging it even though I paid for the lunch programme.
Benimki öğle yemeği için para ödememe rağmen her gün evden götürüyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]