Brandt translate Turkish
622 parallel translation
Good evening, Mr. Brandt.
- İyi akşamlar bay Brandt.
A dollar says Brandt wins again.
Bir dolar koyuyorum, Brandt yine kazanır.
CAROLINE : What was the word, Mr. Brandt?
Kelime neydi bay Brandt?
Mr. Brandt?
Bay Brandt?
Now, would you just wait here please, Mr. Brandt?
Burada biraz bekler misiniz lütfen bay Brandt?
Oliver Brandt, sir?
Oliver Brandt mi, efendim?
Brandt and Hastings.
Brandt ve Hastings.
You mean to tell me, Mr. Brandt, that these very intelligent people still like to play with trains?
Bana şunu mu söylüyorsunuz bay Brandt bu çok zeki insanlar hâlâ trenlerle oynamaktan mı hoşlanıyor.
I'm gonna think about that puzzle, Mr. Brandt.
Sorduğunuz bilmeceyi düşüneceğim bay Brandt.
I wonder if you'd be kind enough to tell me where I might find Mr. Brandt's office.
Bay Brandt'in ofisini nerede bulabileceğimi söyleyebilir misiniz acaba?
Mr. Brandt's secretary will help you.
Bay Brandt'in sekreteri size yardımcı olacaktır.
Excuse me, I'm looking for Mr. Brandt's secretary.
Afedersiniz, bay Brandt'in sekreterini arıyordum.
Just waiting for Mr. Brandt.
Sadece bay Brandt'i bekliyordum.
Just waiting for Mr. Brandt's secretary.
Bay Brandt'in sekreterini bekliyordum.
As of today, I am Mr. Brandt's secretary.
Bugün itibariyle, bay Brandt'in sekreteri benim.
I'm looking for Mr. Brandt.
Ben bay Brandt'i arıyordum.
Mr. Brandt took an early lunch.
Bay Brandt yemeğe erken çıktı.
This fellow, George, the one that I just met in there, he used to work for Mr. Brandt.
Az önce içeride karşılaştığım şu adam, George bay Brandt için çalışıyormuş.
"Who could give me better advice to pass along to my nephew than Mr. Brandt?"
"Yeğenime, bay Brandt'ten daha iyi kim nasihat verebilir ki?"
Mr. Brandt, thank you very much.
Bay Brandt, çok teşekkür ederim.
Mr. Brandt.
Bay Brandt.
Mrs. Brandt.
Bayan Brandt.
Sir, if it'll be of any help to you, I know that Mr. Brandt lost lots of money on some stock options.
Size yardımı dokunacaksa efendim bay Brandt'in hisse senetleri yüzünden çok para kaybettiğini biliyorum.
So Mr. Brandt needed money.
Yani bay Brandt'in paraya ihtiyacı vardı.
Have you met Mrs. Brandt?
Bayan Brandt'le karşılaştınız mı hiç?
Well, there he was, replacing some files in Brandt's office.
Brandt'in ofisinde bazı dosyaları yerine yerleştiriyordu.
Confidential accounts that Brandt handled personally.
Brandt'in şahsen ilgilendiği gizli hesaplar.
Now this is when you were still Mr. Brandt's secretary, right?
Bu olduğu sırada siz bay Brandt'in sekreteriydiniz, değil mi?
But Brandt likes to handle some of the individual accounts himself.
Ancak Brandt bazı şahsi hesaplarla kendisi ilgilenmekten hoşlanırdı.
Brandt has been sifting funds from his clients'accounts.
Brandt, müşterilerinin hesaplarından para sızdırıyordu.
Good morning, Mr. Brandt.
Günaydın bay Brandt.
Mr. Brandt.
- Bay Brandt.
Oliver Brandt.
Oliver Brandt.
KLINE : Mr. Brandt, this is Sergeant Kline.
Bay Brandt, ben çavuş Kline.
COLUMBO : Is that you, Mr. Brandt?
Siz misiniz bay Brandt?
Come on up, Mr. Brandt.
Yukarı gelin bay Brandt.
Mr. Brandt, now I've got a puzzle for you.
Bay Brandt, şimdi benim size bir bilmecem var.
Oh, yes, Mrs. Brandt.
Evet bayan Brandt.
I'm Lt. Brandt, Homicide.
Ben Teğmen Brandt, Cinayetten.
I'm Lt. Brandt... we're from Homicide.
- Ben teğmen Brandt cinayet masasındanız.
Then Lt. Brandt handed me a cigarette... lighted it for me and... as I took my first puff, he said... You know, Larkin, that's as involved a statement as I've ever heard.
Sonra teğmen Brandt bana bir sigara verdi benim için yaktı ve ilk nefesimi alırken dedi ki biliyor musunuz, Bay Larkin, bu duyduğum en ayrıntılı ifade.
I'm reluctantly willing to die for the fatherland, but not in a traffic accident. We're late, Brandt.
Ülkem için seve seve ölmeyi göze alırım ama trafik kazasında ölmeyi değil.
Go a little faster, Basserman.
Geciktik, Brandt. Biraz daha hızlı git, Basserman.
I could use a little strudel, Brandt, but we have been here... ja... two hours.
Onu görene kadar bekle. Daha lezzetli bir meyveli turta görmediniz. Biraz meyveli turta alabilirdim, Brandt, henüz buradayken... iki saat
- Christian, how wonderful to see you again!
- Brandt. - Christian, seni yeniden görmek ne güzel!
It's good to see you, Brandt. - Oh no!
Seni gördüğüme sevindim, Brandt.
Listen, now - what's the matter with you, being so near the front, Brandt? What... huh?
Dinle, bak - neyin var senin, Brandt ile ne kadar yakındınız?
- Listen, what are you doing in Paris, Brandt? - My headquarters are there.
- Dinle, Paris'te ne yapıyorsun Brandt?
That would be very nice, Brandt, but I think I must report. Oh, report in the morning.
Bu çok hoş olurdu, Brandt, ama sanırım rapor yazmalıyım.
- Now this is really boring, Brandt.
Beni eve bıraktığın için teşekkürler. - Şimdi bu gerçekten sıkıcı, Brandt.
- Brandt.
Christian!