English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Breadcrumbs

Breadcrumbs translate Turkish

133 parallel translation
And some asparagus with buttered breadcrumbs.
Ve yağlanmış ekmek kırıntıları eşliğinde biraz kuşkonmaz.
They are quite happy with breadcrumbs, ants'eggs and...
Ekmek kırıntıları, karınca yumurtaları...
I'll have to leave a trail of breadcrumbs every time I come in.
Yolumu bulmak icin. ekmek kırıntısı serpmeliyim.
It's like following a trail of breadcrumbs.
Bu sanki ekmek kırıntılarını takip etmek gibi.
Follow the breadcrumbs.
Ekmek kırıntılarını takip et.
Then they would follow the beam like a trail of breadcrumbs.
O zaman ışını ekmek parçalarından oluşan bir yolmuş gibi takip ederler.
They followed the trail of breadcrumbs back to their house.
Ekmek kırıntılarını izleyerek eve döndüler.
He can follow the breadcrumbs, right?
Ekmek kırıntılarını takip edebilir, değil mi?
Breadcrumbs.
Ekmek kırıntıları.
Shouldn't we be leaving a trail of breadcrumbs?
Dönüş yolunu bulmak için işaret falan bıraksak mı acaba?
- Breadcrumbs, ovens, gingerbread house?
- Ekmek kırıntısı, kurabiye ev, fırın?
A trail of breadcrumbs for us to follow, if you're willing.
İzleyebilmemiz için ekmek kırıntılarından bir iz bırakmış. Gönüllü müsünüz?
Can you hand me the breadcrumbs?
Bana krutonları verir misin?
This is a cluster of pigeons fighting over breadcrumbs.
Bu, ekmek kırıntıları için kavga eden bir grup güvercin.
We are laying a dive line, it is a bit like leaving trail of breadcrumbs... to find your way back home.
Kılavuz ip kullanarak dalış hattını belirliyoruz. Sanki, eve geri dönebilmek için... ekmek taneleri bırakmak gibi.
Like Hansel and Gretel, we just followed the breadcrumbs all the way home.
Hansel ve Gratel gibi, eve kadar ekmek kırıntılarını takip ettik.
Maybe she left some breadcrumbs for us to follow.
Belki gitmeden takip edelim diye kırıntılar bırakmıştır.
I had to leave a trail of breadcrumbs along the way, to find my way back.
Yolumu bulabilmekk için yollara ekmek kırıntısı bırkmak zorunda kaldım.
Yeah, well, it's good of it to leave some breadcrumbs for us to follow, eh? .
Ekmek kırıntısı yerine bizi takip etmesi iyi olmuş değil mi?
I should have brought breadcrumbs.
Hemen geliyor. Ekmek kırıntısı getirmeliydim.
Anybody got any breadcrumbs?
Sizde bir parça ekmek var mı?
Or what if old Mr. Potts didn't go to the park every day with his breadcrumbs to feed the pigeons?
Yaşlı Mr. Potts hergün ekmek kırıntıları ile parka gitmese güvercinler nasıl beslenecekti?
But the last six months, guy was leaving corpses like breadcrumbs.
Ama son altı aydır adamımız cesetleri, ekmek kırıntısı gibi bırakmış.
At 7 : 10, coffee cup in hand, she stands by her window and tosses breadcrumbs to the pigeons, and cries over the little girl who never deserved to die.
Saat 7 : 10 da, kahve fincanı elinde, penceresinin yanında ayakta duruyor. Sonra ekmek kırıntılarını güvercinlere saçıyor. Ve ölmeyi asla haketmeyen küçük kızın ardından ağlıyor.
My mom sent me for breadcrumbs.
Annem ekmek almaya yolladı.
And Hansel said to Gretel... let us drop these breadcrumbs... so that together we find our way home.
Ve Hansel Gretel'e dedi ki... bu ekmek kırıntılarını takip edelim... böylece eve dönüş yolunu beraberce bulabiliriz.
Okay let's see, peas, breadcrumbs... oh I forgot the corn!
Pekala bakalım, bezelye, galeta unu...
Sorry, Gretel, I left all my breadcrumbs back at the office.
Üzgünüm Gretel, ekmek kırıntılarımı büroda bırakmışım.
You leave a trail of breadcrumbs, no surprise when the crow comes calling.
Arkanda ekmek kırıntıları bıraktığında, karganın peşinden gelmesi süpriz olmaz.
That's why... You should have marked your way with breadcrumbs.
Bu nedenle yolunu ekmek kırıntılarıyla işaretlemen gerekirdi.
As soon as I heard you'd freed yourself, I laid out the breadcrumbs... and waited for the wolf to come knocking.
Serbest kaldığını öğrendiğimden beri yere ekmek kırıntıları serip kötü kurdun kapımda belireceği anı bekledim.
Jacinta left a trail of breadcrumbs.
Jacinta ekmek kırıntılarından iz bıraktı ardında.
And you know what the breadcrumbs could lead to.
Ve bu kırıntıların ne sonuçlar verebileceğini de biliyorsun.
It's made of breadcrumbs.
Ekmek kırıntılarından yaptım.
I made another swan with breadcrumbs for you.
Sana ekmek kırıntılarından bir tane daha kuğu yaptım.
Meanwhile, Emerson Cod was once again keeping his eye on them in the hope that the forensic breadcrumbs from Dwight's motel room would not lead the Norwegians back his way.
Aynı zamanda gözleri, söylediğinden daha çok şey bildiğine inandıkları Emerson Cod'ın üzerindeydi. O sırada, Emerson Cod bir kez daha onları gözetliyor, ve Dwight'ın odasındaki adlî kırıntıların Norveçlileri tekrar yoluna çıkarmamasını umuyordu.
So, now the car is leaking oil, and we can follow the oil trail like breadcrumbs.
Araba yağ sızdırıyor şimdi ekmek kırıntısı gibi yağın izini sürebiliriz.
You followed the breadcrumbs right to us.
Ekmek kırıntılarını bize kadar takip ettiniz...
We found Aban's house, but we can't tell... if we're finding clues or breadcrumbs.
Aban'ın evini bulduk, ama bazen ipucu mu buluyorum yoksa ekmek kırıntısı mı, söylemek güç.
"No longer pecking at the breadcrumbs " of the thirteenth tribe. | Of the thirteenth tribe.
"Artık onüçüncü kavmin ekmek kırıntılarını didiklemeyeceğiz."
Nice of them to leave us a trail of breadcrumbs.
Bize takip edecek kırıntılar bırakmaları büyük incelik.
We'll chase the breadcrumbs to find him.
Onu bulmak için ekmek kırıntılarını takip edeceğiz.
They've been leaving breadcrumbs for us.
) | Ölüm Atlısı ( Corey ) Bulmamız için arkalarında ekmek kırıntıları bırakıyorlar.
I'm tired of begging breadcrumbs from the university and giving them the patents to my ideas.
Üniversitenin kırıntıları ile yaşamaktan ve fikirlerime patent vermelerini yalvarmaktan bıktım artık.
If you don't mind, before you go if you can leave me some wheat breadcrumbs...
Eğer sakıncası yoksa, Gitmeden önce... Ben terk olsaydı...
Breadcrumbs on the top.
Üstünde ekmek kırıntıları vardı.
like breadcrumbs leading back to safety.
Tıpkı masaldaki, yol bulmaya yardımcı olan kırıntılar gibi...
We down to breadcrumbs here.
Önümüzde sadece kırıntılar kaldı.
I'm starting to think we should have brought breadcrumbs.
Yanımızda ekmek kırıntısı getirmeliydik diye düşünmeye başladım.
They placed the breadcrumbs.
Bir kaza eseri buraya gelmedik.
MacPherson put decoys and bogus informational breadcrumbs...
Biraz karışık.
bread 219

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]