English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Briefly

Briefly translate Turkish

1,139 parallel translation
If we can drop our shields briefly, we can beam aboard the serum.
Kalkanlarımızı bir süreliğine indirebilirsek, serumu gemiye ışınlayabiliriz.
When a warship jumps to normal space, it's briefly out of contact because of the energy drain.
Bir savaş gemisi normal uzaya indiğinde, aradaki bağlantı kısa bir süreliğine kesilir. Bunun sebebi enerji kaybıdır.
I must return briefly to Baker Street.
Kısa bir süreliğine Baker sokağına geri dönmeliyim.
Miss Scully. I believe we met ever so briefly.
Bayan Scully, çok ani bir karşılaşma oldu.
We've got to warn them. Vladimir Krushkin- - he was in briefly over lunch,
Arkadaşınız Vladimir Krushkin öğle yemeğine çıkar çıkmaz darbe olmuş sonra tekrar yerine geçmiş.
I've no hopes, except perhaps to be able to speak briefly and honestly to you, for I do not see how that could hurt you.
Belki kısaca ve dürüstçe konuşmak dışında hiçbir beklentim yok ki bunun da sizi üzeceğini sanmıyorum.
They are shadows, as we are shadows, briefly walking the earth, and soon gone.
Onlar da bizim gibi birer gölge. Kısa bir süre dünyada dolaşıyor ve göçüp gidiyoruz.
The doctors who are party members we detain them as briefly as possible.
Parti üyesi doktorları mümkün olduğunca çabuk bırakıyoruz.
Our paths crossed briefly.
Bir iki kez karsilastim.
Please stand by. We are pausing briefly to set one little light.
Lütfen hazırda bekleyin, bir ışık ayarlaması için ufak bir ara veriyoruz.
I am not a Communist. I was only briefly member of party.
Parti üyesiydim ama bana göre bir parti değildi.
We met briefly.
Kısa bir görüşme yaptık.
Deep-level scans have revealed a network of microfissures, minuscule openings which develop briefly each time the field matrix remodulates.
Derin - seviye taramalarının gösterdiklerine göre, mikro çatlaklar her iki süre içinde matrisi kendini yeniden ayarlıyor.
Just briefly, my troubles Get lost in the haze
Kısa bir anlığına tüm dertlerim ince siste kaybolup gidiyor.
- Then I will speak briefly.
- Kısa keseriz o halde.
That's Father Joe Briefly, a pal of mine from St Colum's.
Peder Joe Briefly'di, St. Colum'dan bir arkadaşım.
This tape will provide proof that I have been able... to briefly reverse the flow of time.
Bu kaset zamanı kısa süreli olarak geriye alıp... almadığımın bir kanıtı olacak.
And briefly, I admit, in mine as well.
Ve kısaca, benimkinin de öyle olduğunu kabul etmeliyim.
This morning, briefly.
Sabah biraz yüzdüm.
Briefly.
Bir bakayım.
You may do so, briefly and to the point.
Ancak böyle yapabilirsiniz, kısaca ve amaca doğru.
My husband left me briefly for another woman a few years ago.
- Ne? Kocam birkaç yıl önce, kısa bir süreliğine, başka bir kadın için beni terk etmişti.
They kidnapped and stripped me, examined me briefly, returned my clothes, and dropped me here.
Beni kaçırdılar, soydular ve her yerimi inceledikten sonra kıyafetlerimi geri verip beni buraya bıraktılar.
He spoke about it briefly.
Bundan kısaca bahsetti.
Well, our eyes locked briefly.
Çok geçmeden göz göze geldik.
Oh, sure, I left briefly to take that principal's job in Springfield.
Tabi ki, Springfield'taki okul müdürlüğü işi için kısa bir süre için ayrıldım.
And then the music business, briefly.
Ahh, sonra biraz müzik işi yaptım... Oh?
We did let him run one of the companies briefly, but he didn't do very well at it.
Şu anda şirketlerden sadece birini yönetmesine izin veriyoruz. Ama onu da çok iyi yönettiği söylenemez. Ama, yani, şey...
We met briefly, my name's Pignon,
Kısaca tanışmıştık, adım Pignon,
Yes, that thought did cross my mind briefly.
Evet. Bu fikir aklımdan geçmedi değil hani!
At the agency, after my last promotion, I briefly had that.
Ajanstayken terfi edildiğimde, ben de kısa bir süre böyle yapmıştım.
If any man dared take on an Owens woman he'd live briefly in the euphoria of her love until meeting an untimely death.
Bir erkek bir Owens kadınına tutulursa onun askının büyüsüne kapıldıktan sonra zamansız bir biçimde ölür.
I saw him again. Briefly, a few weeks later, at a concert.
Onu yine gördüm, yaklaşık, birkaç hafta sonra bir konserde.
I'm here today to talk to you briefly about narcolepsy.
Size şimdi narkolepsiden söz edeceğim.
We will adjourn briefly.
Kısa bir ara vereceğiz.
Just because he touched you twice, briefly.
Sadece sana şöyle kısaca iki kez dokunmuş olması ibne olmadığını göstermez.
Briefly.
Kısaca.
Briefly.
Kısacası.
Our patterns merged briefly.
Örneklerimiz birbirleri ile birleşti.
Even hummingbirds have come up to the far north to collect nectar from the bushes that are now briefly blooming within sight of glaciers.
Hatta sinekkuşları bile uzak kuzeyden buzulların içinden yavaşça yeşermeye başlayan çalılıklardaki nektarı toplamak için gelir.
I met him once, briefly.
Bir kez karşılaşmıştık, kısaca.
We knew Anastasia Alexandrovna only briefly, but enough to see that she was a remarkable and kind woman.
Anastasia Alexandrovna'yı çok az tanıyabildik fakat onun çok kaliteli ve çok nazik biri olduğunu anladık.
Ask him to please get a hold of either Larry or me, because we would like to speak to him very briefly... about business.
Ondan benimle veya Larry'yle irtibata geçmesini rica et... çünkü kendisiyle iş hakkında... çok kısa bir görüşme yapmak istiyoruz.
I saw your son so briefly but I found him beautiful.
Oğlunu çok kısa süre gördüm ama çok güzeldi.
We talked briefly on the phone from time to time.
Zaman zaman telefonla kısa görüşmelerimiz olurdu.
Briefly.
Davacıyla hiç görüştünüz mü, Bayan Camaro? - Kısa bir süre.
- Father Briefly!
- Peder Briefly!
- Because if I am right... and I can briefly reverse the flow of time...
- Çünkü eğer haklıysam...
Briefly.
Ne söyleyeceksen şimdi söyle ve kısa kes.
- Briefly.
Haklı mıyım, bayım?
- you used to teach high school briefly.
Coushaine, dosyanda gördüğüm kadarıyla lisede derslere girmişsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]