English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Broad

Broad translate Turkish

3,235 parallel translation
You don't want to push me around in broad daylight on this thing, do you?
Güneşin ortasında beni taşıyıcı ile götürmek istemiyorsundur, sanırım?
You can't go now, not in broad daylight and without water.
Şimdi gidemezsin. Güpegündüz hem de suyun olmadan.
I got to be responsible for every broad who takes off?
Kaçıp giden her kadından ben mi sorumlu olacağım?
Oh, that picture of your husband and that broad.
Kocanın ve o hatun hakkındaki resimden bahsediyorsun?
A baby goes missing in broad daylight.
Gündüz vakti bir bebek kayboluyor.
It's broad daylight.
Günün tam ortası.
Caps a guy in broad daylight, few hours later, he's chillin'on the corner with his boys.
Güpegündüz birini öldürdü. Birkaç saat sonraysa arkadaşlarıyla takılıyor.
Yeah, broad daylight. Lincoln park.
Evet, gündüz vakti, Lincoln Park'ta.
This is the biggest manhunt for a century, and you're strutting around in broad daylight.
Bu yüzyılın en büyük insan avı ve sen gün ışığında volta atıyorsun.
She considers herself broad minded and liberal.
Kendini açık fikirli ve hürriyetçi olarak tanımlıyor.
He's got some other broad up there?
Orada piliçlerle beraber mi oluyor?
I mean, it's broad daylight.
Yani, ortalık hala aydınlık.
Mr Broad found him just before breakfast.
Bay Broad onu kahvaltıdan hemen önce buldu.
They fooled us in broad daylight.
- Nasıl yani? Bizi aptal yerine koydular.
Hewasn'twiith a broad.
Fahişeyle birlikte değildi.
I met the broad two days ago.
İki gün önce tanıştım,
I know, but Mrs. McCluskey is a tough old broad.
Biliyorum, Bayan McCluskey sert bir yaşlı kadın.
Nine-year-old brother was right there in the front lawn in broad daylight.
Dokuz yaşındaki erkek kardeşi hemen oradaymış çimenliğin önünde ve güpegündüz olmuş.
We get a solution of broad-spectrum antibiotics. Stick it in an IV bag marked for prednisone.
Geniş spektrumlu antibiyotiği bir seruma katıp üstüne prednizon yazacağız.
Broad-spectrum antibiotics haven't had any effect.
Geniş spektrumlu antibiyotikler henüz etki etmedi.
"I will take you away with me in broad daylight."
Güpegündüz seni alıp, gideceğim.
His broad was in the pool when her guy got wasted.
Adamın kadını havuzdaymış, harcandığında.
We seem to be in sync on the broad strokes of the deal.
Anlaşmanın genel hatları üzerinden geçiyorduk.
His car was broad-sided by a truck.
Arabasına bir kamyon yandan çarptı.
I clock this old broad staring at Katie's ass like it's a Christmas ham.
Sonra bir baktım bu yaşlı karı, Katie'nin kıçını kesiyor.
Magnus, you crazy broad.
Magnus, seni deli kız.
The broad strokes.
Devlet işleri.
- It's high risk. It takes time to remove both eyes, and it was done in a car park in the middle of broad daylight.
İki gözü de çıkarmak zaman alır hem de güpegündüz bir otoparkta.
It happened in broad daylight.
Güpegündüz kaçırdı.
Some broad with real bad luck.
Fahişe için gerçek bir kötü şans.
Is there anything someone as broad-shouldered as you can do?
Omuzları seninkiler kadar geniş olan başkaları da var mıdır acaba?
In a broad sort of way different large societies could be termed as individualistic or collectivist and you get very different people and different mindsets and I suspect different brains coming along with that.
Geniş bir bakış açısıyla, farklı büyük toplumlar bireyci ya da kolektivist olarak adlandırılabilirler ve bu toplumlardan çok farklı insanlar ile çok farklı zihniyetler elde edersiniz ve tahminim bu toplumlardan farklı beyinlerin ortaya çıkacağıdır.
And finally, a broad social perspective.
Son olarak, geniş bir sosyal bakış açısı.
Got'em just to hand over a girl to a pedophile in broad daylight, Annie.
Onlar, güpegündüz kızı bir sübyancıya teslim etmişler, Annie.
Well, you know, it's Central Park, broad daylight... kind of thing scares tourists away.
Central Park'ta güpegündüz. Böyle şeyler turistleri korkutuyor.
This broad is just a plain whack-adoo.
Bu kadın tam bir deli.
I can't.... I just can't catch a break with this broad, can l?
Bu kadınla bir şansım olmayacak, değil mi?
Waikiki, broad daylight, a shootout on the beach?
Waikiki'de güpegündüz plajda silahlı çatışmalara girmeler...
But only because it'll be nice to have a broad on a stakeout.
Ama sadece gözetime kız götürmek hoş olacağı için kabul ediyorum.
High risk of taking another person in broad daylight.
Gün ortasında bir kişiye daha saldırmak büyük risk.
It is the manly, incredibly masculine, huge, broad-shouldered, hairy-chested Ferrari.
Erkek gibi, inanılmaz erkeksi kocaman, geniş omuzlu, kıllı göğüslü Ferrari.
Father Logan suffered two blows to the head, the first with something flat and broad.
Peder Logan'ın kafasına iki darbe inmiş. İlk darbe yassı ve geniş bir aletle yapılmış.
Danny, I'm in broad daylight, surrounded by a sea of blue.
Danny güpegündüz, etrafım polislerle çevrili durumda.
They'll be copulating here in broad daylight before long.
Neredeyse gün ortasında gözümüzün önünde düzüşecekler.
This afternoon, two Ark officers were shot in broad daylight on sycamore boulevard.
Bu öğlen gün ortasında iki Ark memuru Sycamore Bulvarı'nda vuruldu.
I mean, broad strokes purposes, sure.
Yani, belli başlı amaçlar, tabii.
That broad ain't getting away with ruining your life.
Bu karı senin hayatını mahvetmekten vazgeçmeyecek.
For 20 bucks, you can get a broad, A silk suit and a steak the size of a fat baby.
20 papele bir hatun bir ipek takım elbise ve koca bir biftek alabiliyorsun.
Swell-lookin'broad.
Güzel bir hatundu.
Make sure he's on broad spectrum antibiotics.
Geniş spektrumlu antibiyotik verelim.
There are five broad categories- -
- 5 kategori var- -

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]