But i'm translate Turkish
258,493 parallel translation
Now, I didn't get much, but he asked her to c...
Pek duyamadım ama ondan istediği şey mu- -
- It's just ironic that you won't ask me to do whatever it is because you're worried I'll judge you, but I'm judging you now for not trusting me, and that hurts.
- Seni yargılayacağım diye korktuğundan o şeyi benden istememen çok ironik çünkü şu an bana güvenmediğin için seni yargılıyorum ve çok inciniyorum.
- Well, I made six Dolphin Dollars plus 20 real ones from some weirdo who wanted me to ladle cheese straight into his mouth. All right, papi, thank you so much, but I still need help attracting customers over there. Ew.
- Altı Yunus Doları ve bir de ağzına peynir doldurmamı isteyen bir manyaktan 20 gerçek dolar kazandım.
But the point is that I was mad because you made me see who I really am, and I was shocked to see what I have become.
Gerçekte olduğum kişiyi görmemi sağladığın için öfkelendim demek istiyorum. Nasıl bir insana dönüştüğümü görünce de çok şaşırdım.
I'm sorry we're late, but at least we're here for the end of the game.
Kusura bakma, geciktik. Ama maçın sonuna yetiştik bari.
It really makes me feel guilty... that I'm having these thoughts about my boss, but your uncle is practically living at my workplace.
Patronum ile ikisi hakkında kafamda bu şeyleri kurup durmak beni acayip suçlu hissettiriyor olsa da oppa, amcanız resmen bizim dükkânda yaşar oldu.
I knew I would never get to him. I knew it all, but all I could do was keep going.
Ulaşamayacağımı biliyor olsam da, çok iyi bilmeme rağmen benim ilerlemekten başka bir çarem yoktu.
- Show me proof. I'm pathetic myself to be swayed by this, but I thought two grown-ups wouldn't team up just to tease me.
Böyle bir şeye aslında kanmamam gerekse de iki yetişkin adam bana eşek şakası yapmak için birlik olacak da değiller sanırım.
So much for giving you two room. I'm in trouble myself, but so are you.
- Ben benim, sen de sen.
You told me not to keep anything from you, but this, I still did.
Senden bir şey saklamayacağımı söylemiş olsam da yine de sakladım.
I don't know what door will open, but I won't let go of you.
Hangi kapıyı açmam gerektiğini bilmiyor olsam da elini asla bırakmayacağım.
I am sorry, but can you... side with me just once?
Özür dilerim ama bir defaya mahsus benim tarafımı tutamaz mısın?
I'm sorry, but please look into my eyes.
Özür dilerim ama gözlerime bakabilir misiniz?
( I met him again by chance in 1997... ) ( but he got away from me yet again. )
O adamla 1997'de yeniden karşılaştım. Tekrar kaçtı ve onu yakalayamadım.
I knew I'd never get close. I knew it but all I knew to do was to keep going.
Ulaşamayacağımı biliyor olsam da, çok iyi bilmeme rağmen benim ilerlemekten başka bir çarem yoktu.
Since you gave me the sword, I requested your audience numerous times. But you, my king and brother-in-law, only instructed me to fight at yet another border.
O kılıcı kabul ettikten sonra defalarca huzura kabul edilmeyi talep etmiş olsam da hem kralım hem de eniştem olan sen utanmaksızın hudut boyunca dolanıp durmam için haber gönderdin bir tek.
He invited me to the ballet, but I didn't realize that.
Beni bale resitaline davet etti ama anlayamadım.
I'm just making an educated guess about you, but I'm allergic to cats.
Tahminlerime dayanarak söyleyeyim, kedilere alerjim var.
So... I guess real religion is about knowing we're not perfect - but trying to be better.
Sanırım gerçek din, mükemmel olmadığımızın farkına varmak ve daha iyi olmaya çalışmak demek.
I'm not saying you have to ask my permission, but you could have talked to me about it before you said it was okay.
İzin alman gerektiğini söylemiyorum ama tamam demeden önce benimle konuşabilirdin.
I thought I was getting better at it, but clearly I'm not.
Bu konuda kendimi geliştirdiğimi düşünüyordum ama yanılmışım.
I appreciate the offer, but if things don't work out with you two, I'm swooping in on her like a vulture.
Teklifini takdir ediyorum, fakat eğer ikiniz anaşamazsanız, Bernadette'in üzerine akbaba gibi atlarım.
But, Benjamin... I'm making you that soup... in my heart.
Sana o çorbayı yapıyorum kalbimde.
Okay, but I'm gonna need your help.
Tamam, ama yardımına ihtiyacım olacak.
This is nice, but I think, uh, we're making people uncomfortable.
Bu güzel ama sanırım insanları rahatsız ediyoruz.
Nice view, Iron Man, but I'm guessing that's not why we're here.
Manzara güzel Demir Adam fakat buraya bunun için gelmediğimizi sanıyorum.
I'm sorry, Your Majesty, but it's time to go.
Üzgünüm Majesteleri fakat artık gitme zamanı.
But I have to do this.
Fakat bunu yapmak zorundayım.
A world without Avengers is a problem, but I'm not sure this is the solution.
Dünya'da Yenilmezler'in olmaması bir sorundur fakat çözümün bu olduğundan pek emin değilim.
I get what we're doing here, but I don't like fighting my friends.
Burada ne yaptığımızı anlıyorum fakat dostlarımla kavga etmekten hoşlanmıyorum.
This is, like, totally embarrassing, but I'm really still a big fan.
Bu gerçekten çok utanç verici fakat ben hala sizin büyük bir hayranınızım.
Uh, I was gonna ask you why you took off like that, but now my questions are more about the scary-looking machine.
Ben de size niye bu şekilde ayrıldığınızı soracaktım fakat şimdi daha çok bu korkutucu makinayı merak ediyorum.
But if you think I'm going to just let you undo my registration disks, you're wrong.
Ama kayıt disklerimi etkisizleştirmenize izin vereceğimi düşünüyorsan çok yanılıyorsun.
But if I want the job done right, I'll have to do it myself.
Fakat eğer işin doğru şekilde yapılmasını istiyorsam bunu kendim yapmalıyım.
I'm cycling through every frequency I can, but the shield's still holding.
Uygulayabildiğim tüm frekansları uyguluyorum fakat kalkan hala dayanıyor.
But the truth is, I'm better because you're my friend.
Fakat gerçek şu ki, sen benim dostum olduğun için ben daha iyiyim. Tony...
But I'll be overlapping my maternity cover so you won't even notice I'm gone.
Çalışan, bebekli bir anne olacağım. Bu nedenle, gittiğimi bile farketmeyeceksiniz.
I wanted to bring it up in the interview, but I didn't want to sound too creepy.
Aslında ropörtajda bundan bahsetmek istiyorum. Ama yalakmışım gibi gözüksün istemiyorum.
I'm sensing a "but."
Devamında bir "ama" seziyorum sanki.
I can't be responsible for whatever changes you are going through, but I love you and I will always be there for you.
Seni neyin değiştirebileceğinden sorumlu değilim. Ama seni seviyorum ve senin için daima buradayım.
Look, I'm not saying I'm right, but I love you and I'm worried.
Bak, haklı olduğumu söylemiyorum ama seni seviyorum ve endişeleniyorum.
But I should be getting you flowers.
Ama asıl benim sana çiçek almam lazım.
I know you're doing this because you love her, but will you stop now?
Bunu, onu sevdiğin için yaptığını biliyorum. Şimdi duracak mısın?
I think I've been trying to blame everyone except myself, but actually it's it's about me, and my relationship with Lia my relationship with myself.
Sanırım kendim hariç herkesi suçlamaya çalışıyordum. Aslında konu... konu benimle alakalı. Lia ile olan ilişkim ve...
But I think that now I'm able to talk about it and... and name it, I feel really sure it won't ever happen again.
Ama artık bu konu ve istediğiniz konu hakkında konuşmaya hazırım. Bu durumun bir daha asla yaşanmayacağına eminim.
Well, I'd love to help, but erm... alcohol and mental health issues, they don't really mix.
Yardım etmeyi isterim ama alkol ve zihinsel sağlık sorunları iyi bir karışım değil.
I'm sorry to call you again, but Ellen Rooney just turned up for an interview.
Seni yeniden aradığım için özür dilerim. Ellen Rooney'nin görüşmesi için seni rahatsız ettim.
I didn't say anything, but I hope that this is the last I hear from her and I hope I won't have to call you again.
Bir şey söylemedim. Ama umarım onun sesini bir daha duymam. Seni bir daha aramayacağımı umut ediyorum.
I can just about deal with her taking credit for everything that I've done, but I won't have her blocking everything I'm going to do.
Yaptığım her şeyden onun itibar kazanmasından hoşlanmıyorum. Gerçi yapacaklarımı engellemesine de izin vermeyeceğim.
Kay thought that David and I were having an affair, but we weren't.
Kay, David ilişki yaşadığımı düşünüyormuş. Ama böyle bir şey yok.
I'll do it, but tell me where she is.
Yutacağım ama nerede olduğunu bilmek istiyorum.
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i'm done 25
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i'm done 25