But i'm fine translate Turkish
2,175 parallel translation
It's fine, chef, fine, but I have a problem back home.
İyi. Ama memlekette bir sorunum var. Yamağım tutuklanmış.
I did what I could, but Meffert is fine paying more, and he's the little king of all the technology contracts.
Elimden geleni yaptım ama Meffert daha fazlasını ödemeye hazır. Bütün teknoloji ihalelerinin küçük kralıdır.
I mean, I feel like I've given the last five years of my life in return for unimaginable pain and torment but aside from that, I'm fine.
Hayatımın son beş yılını, hayal edilemez... bir acı ve işkenceyle değişmiş gibiyim ama bunun dışında, iyiyim.
Fine, but I'm not gonna try to impress anyone.
Peki, ama kimseyi etkilemeye çalışmayacağım.
Oh, it's not the nicest place I've ever stayed, but we're fine.
Bugüne kadar kaldığım yerlerin içerisinde en güzel olanı değildi ; ancak idare ediyoruz.
Oh. But I'm fine.
Ama iyiyim.
A little bit of hypocrisy is fine, Dad, but I'm the normal one here.
İki yüzlülük yapabilirsin, baba. Ama burada normal davranan, benim.
But I'm doing fine, sweetie.
Ama şu an iyi durumdayım.
I'm feeling a little tired still, but... I think With a little more rest, I'll be fine to Work in the morning.
kendimi hala biraz yorgun hissediyorum, fakat... sanırım biraz daha dinlenmem gerek, sabah çalışmak için daha iyi durumda olacağım.
Look, I... I appreciate that you're concerned, but I'm fine. Just do not call your mother.
Dinle beni düşündüğün için teşekkür ederim.
I'm fine, but your mother is going to be worried sick.
Ben iyiyim ama annen çok feci endişelenecek.
But I'm fine.
Ama şimdi iyiyim.
I know that's probably not what you wanted to hear, but hopefully you'll understand, and if you wanted to talk some more about it, that's fine.
Duymak istediğin şeyin muhtemelen bu olmadığını biliyorum ama umarım anlayış gösterirsin. Daha fazla konuşmak istersen de konuşuruz.
I'm fine, really. But before Dr. Mallard begins the autopsy, I'd like a moment to pay my respects.
Sadece Dr. Mallard otopsiye başlamadan önce saygımı göstermek için birkaç dakikaya ihtiyacım var.
Dear, I know you were very fond of him, and he was a fine man, but... but these things happen, after all, and...
Canım, ona çok düşkün olduğunu biliyorum. Çok iyi bir insandı. Ama artık olan oldu...
We're taking some blood to run the usual tests, but I'm pretty sure they'll come back just fine.
Prosedür gereği olağan testler için kanını analize gönderdik ama kanının temiz çıkacağından adım gibi eminim.
But I'm fine, really understand the situation.
Ama iyiyim, gerçekten durumu anlamak.
All right, fine, but you're telling him. I'm not- -
Tamam ama ona sen söyle.
Well, that's fine, but I'm, uh, less interested in a post mortem than where we go from here.
Çok güzel ama ben ölüm sonrası olaylardan çok bundan sonra ne yapacağımıza bakarım.
No, I'm fine, but I need you again.
Hayır, iyiyim. Ama yine sana ihtiyacım var
That's all fine, but I, uh, I'm more concerned about law and order right now.
Hepsi tamam, ama ben asayişin derhal sağlanması beni daha çok ilgilendiriyor.
He came close but no cigar. I'm fine.
Çok yaklaştı ama olmadı Ben iyiyim.
But I'm just fine with being Jamie Scott's dad and Haley James'husband and father to...
Ama ben sana iyi bir koca Jamie'ye de iyi bir baba olduğumu düşünüyorum. Ve tabii... şeye?
Okay, fine, I will French-braid your hair, but you've got to learn to do this yourself.
Tamam, olur, bu seferlik de saçını öreceğim ama artık şunu yapmayı öğrenmen lazım.
But if you want to turn him in, I'm completely fine with that, too.
Ama eğer şikayet etmek istersen bununla da bir problemim yok.
I'm fine. But G.D.'s been compromised.
Zoe endişelenme ben iyiyim.
My hand kills from when I punched my brother, but he was fine.
Kardeşimi yumrukladığım gün elim beni öldürecekti, ama sonra geçti.
But I'm fine, guys. Really. See?
Ama ben iyiyim çocuklar, gerçekten.
Fine, but I am not going out with him alone.
Peki, ama onunla dışarı yalnız çıkmayacağım.
You don't mind dying, that's fine, but your father... I'm going to take him into the woods and I'm going to hurt him real bad before I kill him.
Ölmeyi önemsemiyosun, anladık, ama baban... onu ormanın derinliklerine götüreceğim ve canını güzelce yaktıktan sonra onu öldüreceğim.
I'm sorry, but I won't leave until I know Augusto is fine.
Üzgünüm ama Augusto'nun iyi olduğunu öğrenmeden gidemem.
Well, I'm not gonna wear'em while I'm working. But they work fine at home.
İşteyken takmayacağım tabii ki ama evdeyken işime yarıyorlar.
I am not asking because I need pointers or anything but good Lord knows that I do just fine on my own but....
Erkeksi ihtiyaçlarım olduğu için sormuyorum tanrı biliyor ya, kendi başıma da gayet iyi idare ediyorum ancak...
What's she done to you? Poisoned me... but I'm fine.
- Beni zehirledi ama... iyiyim.
But I'm fine with it.
ama benim için bir sorun yok.
No, George, I'm fine, but I am needed elsewhere.
Aslında hemen tren istasyonuna gitmeliyim. Başka bir yerde bana ihtiyaç var.
But I'm beginning to realize that maybe I don't... which is fine.
Ancak fark etmeye başlıyorum ki, belki de yanımda olmayacaksın ki bu sorun değil.
I mean, isn't this a bit much? I mean, I'm appreciative for her doing this for me, but I'm fine with pizza.
bu sence biraz abartı değil mi? ama benim için pizza yeterli.
Martha Elkin's blood pressure was slightly elevated, but I let her rest and then retook it, and it's, uh, fine, so it should be no problem.
Martha Elkin'in kan basıncı hafif derecede yükseldi ancak dinlenmesini sağlayıp yeniden ölçtüğümde tansiyonu düşmüştü. Yani sorun yok sanırım.
Fine, but, you know, if I can't do my job,
Peki ama, bilirsiniz, işimi yapamayacaksam telefon görüşmesi yapmak zorunda kalacağım.
We may have temporarily lost our protection, but you'll be fine, I promise.
Korumalarımızı, geçici olarak kaybetmiş olabiliriz ama sana bir şey olmayacak, söz veriyorum.
Fine. I will write your dumb paper, but I need something in return.
İyi, aptal ödevini yapacağım ama karşılığında bir şey istiyorum.
Look, I'm not you, but I'm doing just fine.
gayet iyi gidiyorum.
Right now I'm fine, but where would you be if I lost my arm in a rock-climbing accident?
Şu an iyiyim. Ama ya ben kolumu kaybetsem, sen nerede olurdun?
Fine but I got stuck in the lift.
İyi ama asansörde kaldım.
It hurts, but I'm fine.
Ağrım var ama iyiyim.
I envy your father all his fine friends, Lady Stark, but I don't quite see the purpose of this.
Bu güzel arkadaşlıkları sebebiyle babanızı kıskandım Leydi Stark ama bunu yapmaktaki amacınızı tam anlayamadım.
Okay, fine. I'll help you, but at least we should try and estimate the conditions that you'll be under, before you just... zoop off.
Pekala tamam, size yardım edeceğim ama en azından karşı karşıya kaldığınız koşulları değerlendirelim, bir dahaki fırlamanızdan önce.
That's what he said last time, and then I missed my mother's birthday, which was fine, but I care about the pub quiz deeply.
Son sefer de aynısını demişti ve ben annemin yaş gününü kaçırmıştım ki sorun değil, ama Bar Quiz'i cidden önemsiyorum.
Well, I'm not fine as in "fine," but I'm fine as in "you don't have to worry about me."
- "İyi" anlamında iyi sayılmam ama "Endişelenmene gerek yok" anlamına gelecek kadar iyiyim.
I've got a rough weather here but I'm fine now.
Burada sert bir hava var ama iyiyim şimdi.
but i'm fine now 17
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm 401
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i'm not interested 30
but i'm 401
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i'm done 25
but i'm warning you 41
but i'm just saying 30
but i'm not hungry 19
but i'm here 108
but i'm sure 24
but i'm okay 67
but i'm gonna need your help 24
but i'm thinking 25
but i'm done 25
but i'm warning you 41
but i'm just saying 30
but i'm not hungry 19
but i'm here 108
but i'm sure 24
but i'm okay 67
but i'm gonna need your help 24
but i'm thinking 25