But it translate Turkish
319,211 parallel translation
Well, it was absolute murder, but it completely reconfigured the seating arrangements and I got a brand-new colour pallet and...
Şey, bu kesinlikle bir cinayetti. Ancak oturma düzenini tamamen yeniden yapılandırdım. Ve yepyeni bir palet aldım ve...
We were gonna get married, but it was never "the right time" for us, either.
Evlenmek istiyorduk ama biz de sürekli "daha vakti gelmedi." deyip durduk.
But it's Elle, not Annabelle.
Ama o kişi Elle, Annabelle değil.
It was just too much too soon, and I kind of panicked, but it sounds like you might be seeing someone right now.
Kaybeden annemle gidecek. Anlaştık, ne oynayacağız?
I sprayed them until the bottle was empty, but it turned out I wasn't only spraying them.
Şişe boşalana kadar püskürttüm. Ama bir tek onlara püskürtmemişim.
But it will go unremembered.
Ama kimse hatırlamayacak.
I want to, but it's just not that simple.
İsterdim, ama o kadar basit değil.
But it's up to you, Adam.
Ama bu sana kalmış Adam.
Her doctors said that a weak match might take, but it was my call.
Doktorları zayıf bir eşleşmenin denenebileceğini ama kararın benim olduğunu söylediler.
Now, it might take four months or five months, or maybe even double that or even triple that, but it will not take forever.
Bu, dört ya da beş ay sürebilir veya bu sürenin iki ya da üç katı bile olabilir... -... fakat sonsuza kadar sürmez.
It's an odd style, yes, but it doesn't look like a single bird, much less a large number of them.
Doğru, garip bir model ama bırak çok sayıda kuşu tek bir kuşa bile benzemiyor.
Smells awful, but it tastes worse.
İğrenç kokuyor, ama tadı daha kötü.
There is an attachment to be sure, but I don't foresee it clouding her judgment.
Şüphesiz ki bir bağ var, ama bunun onun düşünme şeklini etkileyeceğini ön görmüyorum.
But I'm going to get to the bottom of it.
Ama meselenin özüne ineceğim.
- This is a summary of the evidence we've amassed so far, but we need you to help us prove it.
- Bu... şu ana kadar elimize geçen kanıtların bir özeti, ama bunu kanıtlamamız için sizin yardımınıza ihtiyacımız var.
And, um, Felix and I actually got some serious après-ski cred by the end of it, but Delphine was, like, all business.
Ve, Felix... ve ben aslında... gayet eğleniyorduk... ancak Delphine'in umurunda olan tek şey işti.
No, but Neolution want to sell curated, commercialized evolution to the one percent who can afford it.
Hayır, ancak Neolution ayarlanmış ve reklamlı yapılmış evrimi karşılayabilecek herkese satmak istiyor.
It wouldn't last forever, but if we wanted, we could destroy
Sonsuza dek sürmez, ancak istersek
Not a clue, but whatever we did, I was apparently very good at it.
Hayır ama her ne yaptıysak, görevimi iyi yaptığım ortada.
It might not be a contest, but... you already won my love.
Bu bir yarışma olmayabilir ama sen âşkımı kazandın bile.
Not that it's any of your business, but, uh... it's... it's just not the right time.
Bu sizi ilgilendirmez ama daha vakti gelmedi.
I know it sounds cold, but my father, my mother, that family, whoever they are, I'm not really interested.
Acımasız gelecek biliyorum ama annem, babam, o ailem, her kim iseler umurumda değil.
I understand there's a line, agent Ressler, and that you think he's crossed it, but I disagree.
Bir kırmızı çizgi olduğunu anlıyorum, Ajan Ressler, ve onun bunu aştığını düşünüyorsun ama katılmıyorum.
I wouldn't have a problem, but it's not, it's for Reddington.
Reddington için burdayım.
It sounds heinous, but I'm in.
- Evet, tuhaf karşılamazsanız...
I didn't want to bother you, but I found this hat in my apartment and I thought it might be yours.
Birini evlatlık vermek istemiştim hem de.
And, look, I don't know what it is about Liz, but I am telling you there is something very special about her.
Yapma, gitar çalan bir penguen olduğunu görmüyor olamazsın. Tavanı boyatsak fena olmayacak.
I mean, I have to ask Emma first, but she pretty much does whatever I tell her. It's awesome.
Annenizle yalnız başınıza zaman geçirmek o kadar mı travmatik bir şey?
I'm shocked. He wasn't here too. But good news, I found you an apartment and this one has an ice rink in it.
Senin profesyonel hokey oyuncusu senin de profesyonel oyuncunun gururlu kardeşi olman için kendini paralayan tek kişi.
But everyone survived, and the world got a good tongue twister out of it.
Ama herkes kurtuldu ve bundan bir tekerleme çıktı.
But if those two can't keep it in their stretch pants, I'm leaving.
Taytlarını atmak üzereler. Ben gidiyorum.
I think it's great that we have a loving, consensual relationship in our bunker, but let's try to keep it PG.
Bence sığınakta karşılıklı rıza olan bir ilişki olması güzel ama şuna yaş sınırı koyalım.
♪ It's dark, but you know what to do ♪
Zor ama ne yapacağını biliyorsun
- Yeah, I mean, got to give it back in the morning, but, uh...
- Evet, yani, sabah vermek zorundayım ama...
It took a while, but... I'm kind of happy where we are now.
Biraz zaman aldı ama... şu andaki halimizden memnunum.
I don't want to be, but every time I look at you, I think of you with that other guy and it hurts.
Kızgın olmak istemiyorum, ama sana her baktığımda seni ve diğer adamı düşünüyorum ve bu acı veriyor.
It's nice to meet you, but you have to go.
Tanıştığıma memnun oldum ama gitmen gerek.
You can't clear the debris with live power lines, but you can't cut the power because her HEPA filter, it'll stop working.
Elektrik hattı canlıyken molozu kaldıramazsınız fakat HEPA filtre yüzünden elektriği de kesemezsiniz... -... çalışmayı durdurur.
But for her it turned into acquired aplastic anemia.
Fakat onun için sonradan kazanılmış aplastik anemiye döndü.
But they do understand the electrocution concept, and with each piece of debris you remove it becomes more dangerous, so stay on your toes.
Fakat elektrik çarpması kavramını anlarlar ve molozlardan çıkarttığınız her parçayla daha tehlikeli hale geliyor yani hazırlıklı olun.
But in case it does...
Ama olursa...
Yeah, but the line is red-hot, and it's right up against the bubble.
Ama hat kıvılcımlı ve tam baloncuğun üstünde duruyor.
We knew this was a possibility, but you'll be able to break through it.
Bunun olabileceğini biliyorduk ama kırıp dışarı çıkabileceksin.
I-I appreciate it, but... I don't think it'll help.
Teşekkür ederim, ama yardımı olacağını sanmıyorum.
I get it, but...
Anladım, ama...
But... does it have to be him?
Ama... o olmak zorunda mı?
It's killed thousands of them. But we've identified a rare endangered monkey species called the Humboldt Capuchin whose show no ill effects from the virus ; We believe it is immune.
Fakat hastalık belirtisi göstermeyen, nesli tükenmekte olan Humboldt Capuchin denilen nadir bir maymun türü tespit ettik ; bağışıklığı olduğuna inanıyoruz.
- I hate to ask, but if it's the same offender, what makes you think Katie's still alive?
- Sormak istemezdim ama eğer aynı suçluysa Katie'nin canlı olduğunu düşündüren nedir?
The counselor wants me to keep a journal, so I am, but I don't really think it's helping.
Terapist günlük tutmamı istiyor ve tutuyorum, ama pek işe yaradığını sanmıyorum.
Look, I know it's hard to think outside the box when you're in a box, but think about the moves.
Böyle bir yerde farklı düşünmenin zorluğunu biliyorum, ama ne yaptığını bir düşün.
Drinking blood can be dangerous, but we shouldn't rule it out.
Kan içmek tehlikeli olabilir, yine de dikkate almalıyız.
but it wasn't 208
but it's ok 45
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it's ok 45
but it's over 138
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18