But it wasn't him translate Turkish
302 parallel translation
Well, it wasn't much to you, maybe, but it's a lot to him.
Belki senin için bir şey değil ama onun için çok şey.
I offered to give him back the ring but there wasn't anyone else he wanted to give it to.
Yüzüğü ona iade etmeyi teklif ettim ama vermek istediği başka kimse yoktu.
I was in love with him, and I knew it for the first time that night but now he's dead, and I'm not sorry. He wasn't worth it.
Ona aşık olduğumu o gece anlamıştım ama şimdi ölü ve ben üzgün değilim.
No. Somebody may have killed him, but it wasn't Adam.
Tayı vuran Adam olamaz, başka biri yapmış olmalı.
But it wasn't much fun watching him go down.
Ama yere yığılışını görmek eğlenceli değildi.
It wasn't serious with others, but it's different with him.
Diğer sevgililerimi pek ciddiye almazdım, fakat bu çok farklı.
But if it wasn't goodbye for him, it could've been for some of us.
Ama ona veda etmeseydi, bizden birine edebilirdi.
I've known hard times but it wasn't smart to remind him about it
Zor günler geçirdiğimi biliyorum ama bunu hatırlatman aptalcaydı.
It's a pity that the Monsignor wasn't able to come, but you can report this to him.
Monsenyör'ün kişisel olarak bu günahı görememesi üzücü bir durum! Ama siz ona ileteceksiniz!
but it just wasn't true. I took one look at him and he told me about the telegram.
Yüzüne baktım ; bana telgraftan bahsetti.
A body was washed up, but it wasn't him.
Bir cesedi inceledik ama o değildi.
It wasn't very ladylike, but I begged him.
Kadınlık gururuna tersti, ama yalvardım.
It looked very much like him, but it wasn't Jena.
Ona çok benziyordu, ama Jena değildi.
Thornton's got something wrong with him, but it wasn't our doing.
Thornton'un durumu iyi değil ama biz yapmadık.
I tried phoning him to call it off, but he wasn't in all day
Ertelemek için onu aradım ama ulaşamadım. Ofisten çıkmış ve dönmeyecekmiş.
Wasn't the sort of life I'd choose for myself, but it was good for him.
Onunki kendi seçeceğim türden bir hayat değildi, fakat onun için iyiydi.
It wasn't, but we killed him anyway.
Ama değildi, yine de onu öldürdük.
I've seen him too, but it wasn't him!
Ben de onu görmüştüm, o değildi!
Someone accused him but there wasn't any real evidence and it was never brought to trial!
Birileri onu suçlamış ama hiç kanıt bulunamamış. ... ve asla dava açılamamış.
... I kept it for my son, but for him Paris wasn't enough, he left for New York
Oğluma verecektim ama onu da Paris kesmedi. New York'a gitti.
I'd always heard in riding horses, it was the horse that did the sweating, but I wasn't even on him yet, and you could have wrung enough out of me to water the lawn.
Hep duyardım ki ata binerken bütün teri at dökermiş, daha üstüne binmemiştim bile, ama beni sıksanız çimleri sulayacak kadar ter çıkardı.
I said it wasn't easy, but with assholes like him around I got by.
Ama sadece etrafındaki hıyarlarla bu işi yürütebilirim.
But it wasn't him!
Ama gördüğün o değildi!
You know, Al, that $ 5.00 wasn't going to do anything for me, but it'll do a lot of good for him.
Biliyor musun, Al o beş dolar benim için bir şey ifade etmiyordu. ... ama onun için çok şey ifade ediyordur.
It wasn't a serious problem... but he just pulled up, turned his lights on to stop him.
Çok büyük bir şey yokmuş ama kenara çekmeleri için tepe lambalarını açmış.
I'm sure it wasn't him, but I have visions.
O olmadığından eminim ama hayaller görüyorum.
You understand, I knew Harry was lying, saying this wasn't any good but holding on to it like, man, you'd have to break his fingers to get it away from him.
Harry'nin yalan söylediğini biliyordum. Bunun iyi olmadığını söylemişti ama bunu elinden almak için parmaklarını kırmam gerekecek. - Çok komik.
But if it wasn't for him your ass wouldn't be on this bus.
Ama eğer o olmasaydı sen bu otobüste olamazdın. - Nedenini biliyor musun?
But, if it wasn't for him, the centaurs wouldn't be alive now.
Ama eğer o olmasaydı, şu anda Centaurlar hayatta olmayacaklardı.
I know it looked like him but it wasn't. Go home, son, for the love of God.
- Tanrı aşkına, evine git.
Oh, but it wasn't the fall that killed him.
Ölüm sebebi düşmesi değildi.
Yeah, but, you know, it wasn't always easy to be nice to him.
Evet ama sana karşı sürekli nazik olmak pek kolay değildi.
Maybe it was always a stupid thought, but... I just figured if I could sit Crais down and talk to him, I'd convince him I wasn't the murderer he thinks I am.
Belki her zaman aptalca bir düşünceydi, ama... eğer Crais'le oturup konuşabilseydim, onu düşündüğü katil olmadığıma ikna edebileceğimi farkettim.
The thermostat wasn't turned down but I told him it was busted so now you and I have separate fridges.
Termostat'ı kapatmamıştı ama ben bozuk dedim. Şimdi ikimizin de birer buzdolabı oldu.
I cried and I cried and I hated you, and when that little shitbag... asked me out, and I was too tired to fight him off- - it wasn't rape, because I said okay, but it wasn't far off!
Senden nefret ettim. O küçük bok çuvalının baskılarına dayanamadım. Tamam dediğim için bir tecavüz değildi, ama onun gibi bir şeydi!
Horse's hair wasn't singed, but it killed him.
Atın kılına zarar gelmedi, ama o öldü.
i had just lost my husband, not a saint, but i loved him, and i wasn't ready to lose both him and my son... so i accepted it.
Zaten kocamı kaybetmiştim, belki bir aziz değildi ama onu seviyordum, ve onun üstüne bir de oğlumu kaybetmeyi göze alamazdın... yani kabul ettim.
He knew it was me who had him beaten up but he wasn`t angry.
Onu benzetenin ben olduğunu biliyordu. Ama kızgın değildi.
It wasn't a big fight, but... I didn't know my mom would come see him.
Büyük bir kavga değildi, ama annemin onu görmeye geleceğini bilmiyordum.
And when I went back to the cellar, the doctor was gone. I guess I shoulda spent more time lookin'for him, but my heart wasn't in it.
Sanırım onu aramaya daha çok zaman harcamalıydım, ancak gönlüm buna razı değildi.
Pacey, this wasn't my idea. I didn't ask him to do it, but you know Dawson.
Bu benim fikrim değildi. Ben istemedim. Ama Dawson'ı tanırsın.
She gave him head, but her heart wasn't in it.
Ağzına aldı ama kalbiyle, içten gelerek yapmadı.
It's supposed to be lucky, but it wasn't for him.
Uğur getirirmiş, ama ona getirmedi.
It wasn't what I wanted, but now I want to grow old with him.
Belki istediğim şekilde olmadı ama şimdi onunla yaşlanmak istiyorum.
Well, Abby says she gave him gent, but it wasn't charted.
Abby ona Gentamicin verdiğini söyledi.Ama dosyada yazılı değil.
Believe me, it wasn't easy to get him to agree to it... but in the end, a little sweet talk, a couple Excedrin PMs, he finally caved.
Buna kolay kolay ikna olmadı. Ama sonunda tatlı dilim ve iki "Excedrin PM" sayesinde pes etti.
Man, I told him to call the cops, but he said it wasn't worth it.
Ona polisi ara, dedim ama değmez, dedi.
But it wasn't working out, so I dumped him.
Onunla yürütemedik ilişkimizi. Bende ayrıldım ondan.
Looked a lot like him. But, I mean, it wasn't him.
- Çok benzeyen
I told him it wasn't his fault or mine. We were enemies at war time, but friends now.
Savaşta düşmandık, şimdi dostuz.
It looked like him, but it wasn't him.
Ona benziyordu ama o değildi.
but it wasn't 208
but it's ok 45
but it's over 138
but it 307
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's ok 45
but it's over 138
but it 307
but it's okay 243
but it's hard 35
but it's mine 36
but it's not too late 21
but it's not easy 20
but it's funny 23
but it's not bad 18
but it didn't work 94
but it's not a big deal 20
but it's not 463
but it's cool 35
but it's 672
but it's worth it 73
but it's not working 36
but it's the truth 86
but it's not your fault 28
but it didn't work 94
but it's not a big deal 20
but it's not 463
but it's cool 35
but it's 672
but it's worth it 73
but it's not working 36
but it's the truth 86
but it's not your fault 28