English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / But there's a problem

But there's a problem translate Turkish

301 parallel translation
But even if it spots a dimming star, there's still another problem.
Fakat kepler bir yıldız karartısı görse bile, Hala bazı problemimiz var.
But if you think about it, there's a problem.
Ama düşündüğünüzde, bir sorun var.
There's no problem renewing your passport but to live here you need a residence certificate.
Vizenizi bir süreliğine uzatabilirim ama burada yaşamak istiyorsanız ikamet izni almanız gerekiyor.
- Yes, but there's a problem.
- Evet ama bir sorun var. - Ne?
For a long time now, there's been no serious trouble... but tonight the police will be everywhere.
Uzun zamandır, ciddi bir problem olmamıştı. Ama bu akşam, her yerde polisler olacak.
But there's no problem without a solution. From the mechanial side. It's a science.
Ama çözülemeyecek sorun da yoktur Mekanik olarak, bu da bir bilimdir.
I hate to disturb you, but there's a little trouble... about Mrs Hudson's papers having been blown overboard.
Sizi rahatsız etmek istemem ama Bayan Hudson'un güverteden düşen belgeleriyle ilgili ufak bir problem var.
Well, he might have a problem but, you know there's not much he can do about it now, is there?
Yani, belki ederdi ama artık yapabileceği bir şey yok, öyle değil mi?
He wanted to go back to America... but there was a problem because he'd been deported.
Bruno Amerika'ya dönmek istiyordu. Ancak sınır dışı edildiği için sorun yaşıyordu.
It's all yours but there's a problem :
Hepsi senindir ancak tek bir sorun var.
But there's a little political problem.
Ama ortada politik bir sorun var.
But there's a problem.
Fakat bir sorun var.
Now, yes, the situation has been allowed... to drift a little off the beaten track, honey... but Oscar and I have come to a mutual understanding... and for the sake of all of our peaces of mind... from now on there's gonna be absolutely no problems.
Evet, durumun hassasiyeti yüzünden... biraz yoldan çıktık hayatım... ama Oscar'la ben karşılıklı bir anlaşmaya vardık. Hepimizin huzurunu sağlamak için... bundan sonra kesinlikle hiçbir problem çıkarmayacağız.
But there's a problem.
Ama bir sorunumuz var.
but there's a slight problem
ama küçük bir sorun var.
Yes, but there's a problem.
Evet, ama bir sorun var.
There's no way to put a nice face on it but battered plants is part of a larger problem as you know the overall problem is called the battering syndrome.
Bunu olduğundan daha güzel hale getirmeme imkân yok. Dayak yiyen bitkiler, bildiğiniz gibi daha büyük bir problemin dayak atma hastalığının bir parçası.
I have the passports, but there's a problem :
Pasaportlar bende ama bir problem çıktı :
Sounds good but there's a problem.
İyi görünüyor ama bir sorun var.
Well, lady, there's not a real big moth problem off the Pacific coast. But if you want one out of cedar, that's fine. I'll start all over.
Pasifik sahilinde büyük bir güve sorunumuz yok, ama sedir olsun derseniz baştan başlarım.
But there's no problem, this car is... armour plated, it has a structure... it's gadgeted.
Ama sorun yok. Bu araba çelik gibi.
But there's a problem.
Ama bir sorun var.
But there's a problem we could solve and yet we don't..
ama bir problem var çözebileceğimiz ama henüz ilgilenmediğimiz..
But there's a bigger problem. He's done something to Barry's mind.
Ben bir gidip bakayim ona.
It's not a real friendly building, but there's no problem with privacy.
Çok içten bir bina değil ama özel hayat sıkıntısı yok.
It takes time, but if there's a problem, I'll find it.
Ama zaman alacak, Ama bir problem varsada açığa çıkacaktır.
- Not yet, Senator. Doctor Kyle's been able to stabilize the Ambassador's condition, but until we know the cause of his problem, there's a very good chance he could die.
Dr. Kyle büyükelçinin hayati işlevlerinin dengelenmesini sağladı ama ne olduğunu öğrenemezsek büyük ihtimalle ölecek.
But there's a problem.
- Evet. Ama bir sorun var.
We're all throwing the dice, playing the game moving our pieces around the board, but if there's a problem the lawyer is the only person that has read the inside top of the box.
Hepimiz zarı atarız, oyunumuzu oynarız taşlarımızı oradan oraya götürürüz, ama bir sorun çıkarsa kutuyu açıp kuralları okumuş tek kişi avukattır.
- But there's a problem.
- Fakat bir sorun var.
But there's a rat problem.
Ama fareler basmış.
Well, all of a sudden, there's a problem with Tartabull's swing, but...
Ansızın Tartabull'un vuruşlarında bir sorun ortaya çıktı ama...
But if there's a problem with the cable, I'm shutting this thing down.
Ama kabloda bir sorun olursa, makineyi durdururum.
They made it to the phone, but there's a problem.
Telefondalar. Ancak bir problem var.
But, there's a problem.
Ama bir sorun var.
We went over budget on some of the items but I don't think there's gonna be a problem.
Bütçenin biraz üzerine çıkmışız ama sorun çıkacağını zannetmiyorum.
But there's a problem with crust reactivity.
Ama yerkabuğunun, yeniden hareketi ile ilgili sorun var.
There was a blockage in the artery, but it's been dissolved.
Atardamarda bir tıkanma fakat problem çözüldü
But there's a bigger problem comin'up.
Ama daha büyük bir sorunumuz var.
But you see, there's a problem.
Fakat, gördüğün gibi ortada bir problem var.
- Yes, but there's been a problem.
- İyiyim ama bir sorunumuz var.
It's very possible they have turned up, but because of the depigmentation, there may have been a problem with identification.
Ortaya çıkmış olmaları mümkün, ama depigmentasyon yüzünden tanınmalarında sorun yaşanmış olabilir.
Maybe there's no problem with the car, but there's a problem with those people.
Belki arabanın bir sorunu yoktur, belki bu insanların bir sorunu vardır.
You two are just adorable together, and it's a wonderful thing to have you here, but I understand there's already been a problem?
İkiniz birbirinize çok yakışıyorsunuz ve sizi burada ağırlamak harika bir şey ama anladığım kadarıyla bir sorun var değil mi?
But what if there's a mistake made by your people?
Peki ya bir problem çıkarsa?
No... but, she's not too interested either, so... really there's no problem there when you think about it... on a certain level.
Hayır... pek umurundaymış gibi de görünmüyor, yani bir açıdan düşündüğünde gerçekten ortada bir sorun yok.
But when I saw your message, I had to contact you... -... to see if there's a problem.
Ama mesajını alır almaz sorun olmadığından emin olmak istedim.
Technically, there's a 30-day qualifying period before I can make it official but with your record I don't think there'll be any problem.
Normalde, bunun resmi olması için, 30 günlük süre gerekiyor ancak senin sicilinde biri için sorun olmayacaktır.
They're great ideas, licenciado... but there's a problem.
Bunlar mükemmel fikirler, Licenciado fakat bir problem var.
The M.E. called it a heart attack but there were problems with the son, Dennis Pearson.
Adı M.E. ve kalp krizi geçirmiş ayrıca oğlu Dennis Pearson ile arasında çok problem varmış.
- I know, but there's a problem.
- Biliyorum ama bir sorun var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]