Can't you do something translate Turkish
735 parallel translation
Well, Dan, I'd like to keep them but I can't pay you out of my pay yet because well, there's something I sort of wanted to do.
Dan, elbiseler bende kalsın isterdim... ama sana maaşımdan ödeyemem çünkü... yapmak istediğim bir şey var da. Diyordum ki...
I won't ask again for something you can't do.
Senden bir daha yapamayacağın bir şey istemeyeceğim.
Can't you do something?
Ama onlar çete.
Don't take no nerve to do something, ain't nothing else you can do.
Başka şansın yoksa, bir şeyi yapmak için cesaret gerekmez.
Talking's something you can't do judiciously unless you keep in practice.
Ara sira pratik yapmazsa insan akillica konusmayi beceremez.
Why can't you do something at Washington?
Washington'da bir şeyler yap.
He wouldn't even get out of the cab if there was anyone around. Do you think there's something we can do?
Etrafta birileri varsa taksiden inmezdi.
Doctor, isn't there something you can do?
Doktor, yapabileceğiniz bir şey yok mu?
Doctor Merrivale can't you do something for him?
Doktor Merrivale, onun için bir şey yapamaz mısınız? Bu gece odasında onunla birlikte kalabilirim.
Can't you make up your mind to do something?
Bir şey yapmaya karar veremiyor musun?
- Can't you do something? - It's too late.
- Bir şey yapamaz mısınız?
Isn't there something you can do to get this?
Bunu yayından... Ben gazetelerin patronu değilim, Tony.
Dr. Blucher, can't you do something with her?
Dr. Blucher, Ona bir şey söyleyemez misiniz?
If you do something I don't like I'm gonna jump and when I land it'll hurt.
Hata yaparsanız, öyle bir atlayacağım ki üzerinize, canınız yanacak.
Calloway, can't you do something about Anna?
Calloway, Anna konusunda birşeyler yapacak mısın?
Isn't there something you can do about it, Nikki?
Sen ne yapmayı düşünüyorsun Nikki?
Can't you do something?
Bir şey yapamaz mısınız?
If you don't pull me out of this swamp of boredom, I'm gonna do something drastic.
Beni bu can sıkıntısı batağından çekip almazsan bir delilik yapacağım.
Isn't there something you can do about it?
Bunun için bir şeyler yapabilir misin?
I discovered a long time ago you can't make a woman do something she doesn't wanna do.
Eğer istemiyorsa bir kadına zorla bir şey yaptıramayacağını uzun zaman önce keşfettim.
Can't you do something to increase the metabolic rate?
Metabolik hızını arttırmak için bir şey yapamaz mısın?
If you can't afford me on your income, do something about it.
Eğer buna gücün yetmiyorsa buna bir çare bulmalısın.
Look, isn't there something you can do?
Bakın, yapabileceğiniz bir şey yok mu?
Can't you do something to help me?
Bana yardım edemez misiniz?
But you're asking me to give up something I've wanted all my life, ever since I was a child, and I can't do it!
Fakat sen benden hayatım boyunca istediklerimden vaz geçmemi istiyorsun. Çocukluğumdan beri istediklerimden, bunu yapamam.
I'm trying to make do with something that doesn't belong on a submarine... and you can't install a new valve spring if you ain't got it.
Bakın, birincisi, ben bu işi bir denizaltıda asla bulunmayan parçalarla halletmeye çalışıyorum! İkincisi, eğer elinizde supap yayı yoksa değiştiremezsiniz!
If you don't like it, you can do something about it.
Eğer onu beğenmiyorsan, onunla ilgili bir şeyler yapabilirsin.
Can't you do something?
Bir şey yapamaz mısın?
Well, dear, can't you do something about it?
Bu konuyla ilgili bir şeyler yapamaz mısın?
Can't you do something?
Yanlış bir şey yapabilirsin.
That's something you can't pay for, no matter what you do or how hard you try.
Ne yapsan da, ne kadar denesen de bunun bedelini ödeyemezsin.
Well, I can't approve this evening something you may do tomorrow.
Yarın yapacaklarınızı bugün onaylayamam.
I do have a heart that might conk out on me at any moment, and you can't walk hand in hand with death without, well, feeling something.
Kalbim her an tekleyebilir ve hiçbir şey hissetmeden ölümle kol kola yürüyebilirsin.
Something that requires courage and persistence... that you have to do all-out, where you can't turn back halfway.
Cesaret ve devamlılık gerektiren elimden geleni yapıp yarıda bırakamayacağım bir şey.
Can't you do something about all this dust?
Bu tozlar için bir şey yapamaz mısın?
If you can't find something to do, I'll find something for you.
Yapacak işin yoksa ben sana bulurum.
Well, can't you do something about it?
Yapabileceğin bir şey yok mu?
Either you do something or they will, and I can't say I blame them.
Siz bir şeyler yapmazsanız onlar yapacak, ve haksız olduklarını da söyleyemem.
I can't do any of the puzzles, and I'll tell you something else.
Hiçbir bulmacayı yapamıyorum, ve başka bir şey daha söyleyeceğim.
Can't you do something about the humidity, Hector?
Bu rutubet meselesi için bir şey yapamaz mısın Hector?
Are you willing to admit that we can do something you can't?
Bizim yapabildiğimiz bir şeyi yapamayacağınızı kabul mü ediyorsunuz?
That's something I can't do for you any more than I can go to the barber for you, which you can also use.
Sizin yerinize provaya gidemem ki. Berberinize bile ben gideceğim neredeyse.
Do you forget it? It's something you can't forget. – So what can you do?
Sizin gibi birinin köyde ya da çevre bölgelerde müzevir komşularının olması günümüzdeki gibi bir şey miydi?
You better do something... before President Hayes decides you can't handle this territory.
Bir şey yapsan iyi olur... yoksa Başkan Hayes bu bölgeyi idare edemediğine karar verecek.
Well, Mr Doesn't Matter, I hope you can do something.
Peki Bay Önemli Değil. umarım bir şey yapabilirsiniz.
Can't you do something with that dress? - Huh?
- istemem - bu elbise ile hiç bir şey yapamayız.
- Kid, cowboying is something you do... when you can't do nothing else.
- Benim de tüm istediğim bu. - Çocuk, kovboyluk eğer yapacak başka bir şeyin yoksa tercih edilecek bir iştir.
Isn't there something you can do?
Yapabileceğin bir şey yok mu?
- Isn't there something you can do?
- Yardımcı olamaz mısın?
Well, did you ever stop to wonder if maybe you couldn't do something about the way you live, because you can, friends.
Yaşam şeklinizle ilgili yapabileceklerinizi düşündünüz mü? Çünkü bir şeyler yapabilirsiniz dostlarım.
Well, you know, it ain't every day you can do something for a fellow American.
Öbür taraftan da insan hergün bir iyilik yapamaz.
can't you see me 22
can't you see 340
can't you understand 52
can't you wait 18
can't you guess 22
can't you hear me 48
can't you talk 16
can't you tell 117
can't you smell it 16
can't you 596
can't you see 340
can't you understand 52
can't you wait 18
can't you guess 22
can't you hear me 48
can't you talk 16
can't you tell 117
can't you smell it 16
can't you 596
can't you feel it 34
can't you read 58
can't you hear it 44
can't you see i'm busy 35
can't you see it 39
can't you sleep 32
can't you hear 28
can't you do it 19
can't you see that 128
can't you understand that 28
can't you read 58
can't you hear it 44
can't you see i'm busy 35
can't you see it 39
can't you sleep 32
can't you hear 28
can't you do it 19
can't you see that 128
can't you understand that 28
can't you go any faster 25
can't you just 33
do something 1341
do something about it 43
do something else 33
do something for me 27
can't complain 101
can't talk now 20
can't see 24
can't wait to see you 28
can't you just 33
do something 1341
do something about it 43
do something else 33
do something for me 27
can't complain 101
can't talk now 20
can't see 24
can't wait to see you 28
can't 831
can't help it 46
can't wait 291
can't see anything 20
can't sleep 141
can't talk 79
can't it wait 76
can't talk right now 23
can't breathe 68
can't hear you 109
can't help it 46
can't wait 291
can't see anything 20
can't sleep 141
can't talk 79
can't it wait 76
can't talk right now 23
can't breathe 68
can't hear you 109