English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Children playing

Children playing translate Turkish

208 parallel translation
It would make me most happy to think of you sitting before your own fire with your own children playing near at hand.
Beni en çok, sizi evinizin şöminesi önünde otururken ve kendi yakınınızda çocuklarınız oynarken düşünmek daha mutlu ederdi.
I command you to spin around, like children playing, until your head is dizzy.
Çocuk oyunlarındaki gibi, başınız dönene kadar kendi etrafınızda dönmenizi emrediyorum.
There were some children playing hopscotch on the sidewalk.
Kaldırımda seksek oynayan çocuklar vardı.
Coming over on the launch, I saw some children playing.
Motorla gelirken oyun oynayan çocuklar gördüm.
Or what they call a cemetery here : an abandoned lot with grazing goats and children playing marbles on the paths.
Ya da burada mezarlığa ne denirse terk edilmiş otlanan keçilerin alanı ya da patikada mermerlerle oynayan çocukların alanı.
There are children playing in the water...
Suda oynayan çocuklar var.
Only children playing farmers would do such things.
Yalnızca çfitçileri oynayan çocuklar bu tür şeyler yaparlar.
New cities, homes in the country, your woman at your side, children playing at your feet, and overhead, fluttering in the breeze, the flag of the Federation.
Yeni şehirler, sayfiye yerleri.. ... yanında kadının ayaklarının dibinde oynayan çocukların ve başının üzerinde hafif bir meltemle dalgalanan Federasyon bayrağı.
In a corner of it, some children playing something with some rags.
Muranowski bölgesindeydik. Köşesinde birkaç çocuk oynuyordu.
My children playing overhead.
Çocuklarım yukarıda oynuyorlar.
There's nothing more wonderful than children playing, hearing them laughing.
Çocukların oyun seslerini ve kahkahalarını duymaktan daha harika bir şey olamaz.
And Ramón Franco wouldn't bomb the Palace, because he saw children playing near there.
Ve Ramon Franco bombayı bırakmaktan vazgeçti, çünkü yakınlarda oyun oynayan çocuklar görmüştü.
You should have children playing here.
Burada çocuklar oynamalı.
- The sound of children playing.
- Oynayan çocukların sesini.
The sound of children playing.
Oynayan çocukların sesi.
A dependable wife imagine children playing lousy piano all day long
Sağlam bir eş. Düşünsene bütün gün gürültüyle piyano çalan bir sürü çocuk.
It would be nice to see children playing with these again.
Çocukların bunlarla tekrar oynamasını görmek güzel olurdu.
Children playing and the sun was shining.
Güneş ışıklarının altında çocuklar oyun oynuyordu.
[Children Playing, Laughing]
[çocuk oyun, gülmek]
[Children Playing, Chattering]
[çocuk oyun çılgınca sesler]
You know what Erica did? She left her friend outside while she was playing with the children.
Arkadaşını dışarda bırakmış kendisi içerde çocuklarla oynarken
Grown men playing on the floor like children.
Koca adamlar çocuk gibi yerdeler.
Suppose you manage to arrange it, but I personally won't tolerate in the institution entrusted to me the children of indigent and millionaires sitting on the same bench, talking and playing together.
Bu durumu hallettiğimizi varsayalım, ancak benim şahsi toleransımla emanet, edilen kurumlarda olmaz. Yoksul ya da zengin çocuklar, aynı sırada oturuyor, konuşuyor ve birlikte oynuyor.
Are you, I wonder, still the same big brother almost that you used to be when we were children, playing by the pond in the old garden down there?
Acaba diyorum, siz o göl kenarındaki büyük bahçede kaç yıl beraber oynadığımız aynı ağabeyim misiniz hala?
Children's playground, a reform school, 12 showgirls playing softball!
Çocuk bahçesi, ıslahevi, 12 adet şov kızı beyzbol oynuyor!
Men, women, and children suddenly convinced themselves... that their relatives weren't their relatives at all... so your mind started playing tricks... and reality became unreality.
Erkekler, kadınlar ve çocuklar birdenbire, akrabalarının gerçek akrabaları olmadığına kendilerini inandırmışlar. Zihnin oyunlar oynamaya başladı ve gerçeklik, gerçeklik olmaktan çıktı.
I'm playing some idiotic children's game, and I'm supposed to stand against this wall, blindfolded, and with my hands tied behind me.
Aptalca bir çocuk oyunu oynuyorum. Duvarın dibinde durmam gerekiyor, gözlerim kapalı, ve ellerim arkadan bağlı.
I've told you about playing with those children before.
O çocuklarla oynamaman konusunda sana daha önce ne dedim.
You've been playing with a lot of children's lives.
Onca çocuğunda geleceği ile oynuyorsunuz.
So you suggest playing children's games.
Çocuk oyunu oynamayı öneriyorsun yani.
Al, the children were playing a game.
Al, çocuklar oyun oynuyordu.
Two beautiful children are playing in the sunlit garden.
Güneşli bahçede oynayan iki güzel çocuk.
Now, I mean, if you'd seen him, you know, playing with his children.
Onu çocuklarıyla oynarken bir görseydiniz.
Some children were playing out back, and I think they broke a window.
Bazı çocuklar dışarıda, arka tarafta oynarlarken sanırım bir camı kırdılar.
Our first information came from some children who were playing in front of the old family home on Long Island Sound.
İlk bilgilerimiz, Long Island kıyılarındaki... ailenin eski evi önünde oynayan çocuklardan geliyor.
Sitting Bull's people will be working. Children will be playing.
Oturan Boğa'nın halkı çalışacak, çocuklar oynayacak.
Do you think the children there will start playing the way we do?
Sence de, oradaki çocuklar aynı bizim gibi oyun oynuyorlar mıdır?
You was children, playing games!
Çocuktunuz, oyun oynuyordunuz!
- With all the children laughing and playing.
- Yani bütün çocuklar gülüp oynarken.
Children had been playing with magnets and iron filings for centuries.
Çocuklar yüzyıllardır mıknatıslar ve demir tozlarıyla oynarlardı.
I mean, you know, we'd visit friends who had children... and immediately he'd be playing with these children... in a way that, you know, we just can't do.
Yani, çocuğu olan misafirlerimiz geldiğinde hemen gelen çocuklarla oynamaya başlıyordu öyle ki, biz bunu beceremiyoruz.
I mean, are we just like bored, spoiled children... who've just been lying in the bathtub all day... just playing with their plastic duck... and now they're just thinking, "Well, what can I do?"
Yani tıpkı bütün gün küvette yatarak plastik ördeğiyle oynayıp "Şimdi ne yapsam" diye düşünen sıkılmış şımarık çocuklar gibiyiz.
Children... Children... are playing on the roof.
çocuklar... çocuklar damda oyun oynuyorlar.
You'll be there one day, playing with the other children.
Sen de bir gün orada diğer çocuklarla oynayacaksın.
No, not really. We feel like children much of the time, even when we're playing.
Çoğu zaman çocuk gibi hissederiz, çalarken bile.
I have to find my children, but two people are playing some game.
Çocuklarımı bulmalıyım, ama iki iri insan bir oyun oynuyorlar.
Think of those children who were playing.
Oyun ekranında her şeyi patlatan çocukları hatırlıyor musun?
She's playing for the children.
Çocuklar için çalıyor.
Seymour, the children are playing in the hole again.
Seymour, çocuklar yine delikte oynuyorlar.
But I went by your house the other day and I could see him there watering his lawn working on his roof playing with his children.
Ama, geçen gün evinizin oraya gittiğimde sanki onu gördüm. Sanki bahçesini suluyor, çatısını tamir ediyordu. Çocukları ile oynuyordu.
When other children were outside playing games, I was doing mathematics problems.
Diğer çocuklar dışarıda oyun oynarlarken, ben evde matematik problemleri çözüyordum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]