Crushing translate Turkish
1,139 parallel translation
After four years, they had a craft tough enough to survive the crushing inferno of Venus :
4 yıldan sonra, ezici Venüs cehenneminde hayatta kalmasını umdukları bir araç yapmayı başardılar :
A crushing header from Smith. And Kilnockie leads Kilmarnock by a goal to nil.
Smith'in bu muhteşem kafa golüyle Kilnockie öne geçiyor.
The ship's weight is crushing those pipes, Chief.
Geminin ağırlığı o boruları eziyor, şef.
My husband's career is definitely a crushing disappointment to me. I'm trapped in suburbia.
Kocamın işi hayatımda tam bir hayal kırıklığı yaratsaydı ve bir kenar mahallede yaşasaydım.
And he will pound this space with all his crushing might.
ve bu alanı tüm vurucu kudretiyle dolduracak.
It's crushing me!
Beni parçalayacak!
God, it's crushing me!
Tanrım, beni parçalayacak!
Once in the right chest... crushing the ribs and passing through the lung.
Birinde sağ göğüsten kaburgaları kırıp, akciğerinden geçmiş.
Crushing all that cower
korkların hepsini eziyor
Crushing all deceivers Mashing non-believers
Tüm sahtekarlıkları eziyor inançsızları lapaya dönüştürüyor
Circle of destruction Hammer comes crushing
Yıkım çemberi çekiç ezerek iniyor
With water you'd miss out on all that skull crushing.
Eğer su olursa ıslanırsın ve kafatasını kırma şansını kaçırmış olursun.
You mean besides the fact that you led me on for the sole purpose of crushing me underfoot?
Sırf kalbimi kırmak için başta bana umut vermen haricinde mi?
John, my life has been one crushing disappointment after the next.
John, Hayatım hep birbiri ardına düş kırıklıklarıyla geçti.
You're crushing my ribs!
Kaburgalarımı kırıyorsun!
Sorry about crushing your body, Flexo.
Sana çarptığım için özür dilerim, Flexo.
She's crushing the ball.
Toplara nasıl da vuruyor!
Tell me about the crushing and the prickly things.
Bana çöküntüden ve batmadan bahset.
The System Lord Cronus murdered my father..... by crushing his symbiote in such a way..... that it allowed the symbiote's blood to mix with that of my father.
Düzen Efendisi Kronos babamı öldürdü,... ortak yaşamının kanının. babamınkiyle karışmasını sağlayarak.
Please, help me out of this! Robert, you're crushing me!
Robert, beni eziyorsun.
In short, she left the shattered o-choko cups at the scenes as messages of the crushing anger she inherited from her father!
Kendi kimliğinizi belirtmek için fincanları bırakıyordunuz. Babanızın izinden gidip Mio-san'ı öldürdünüz ve imzanızı da bıraktınız.
If she wanted to express her crushing anger- -
Babasının gayelerini gerçekleştirmek istiyor- -
But here at the hands of the Athenians, the armies of Atlantis suffered a crushing defeat for the first time, a defeat that was swiftly followed by a natural disaster that laid waste to most of the world completely destroying the islands of Atlantis.
Ama burada, Atinalıların elinde, Atlantis orduları ilk kez... ezici bir hezimete uğradılar, öyle bir hezimet ki, hemen peşi sıra dünyanın çoğu yerini ve Atlantis... adasının tamamını harap eden doğal bir afet geldi.
Now the final crushing.
Şimdi son ezme hareketi.
He lies on top of me, crushing me with his weight, he tries to spread my thighs
Tüm ağırlığıyla üzerimde. Bacaklarımı ayırmaya çalışıyor.
She's crushing the hydrangeas.
Ortancaları eziyor.
You're crushing my spine.
Omurgamı eziyorsun.
The Punch of Crushing Breath :
Nefes Kesen Yumruk :
My God, according to this, this creature contains more then 60 kilos of jaw crushing power...
Tanrım. Böyle bir çenesi varsa, bu hayvan en az 250 kilo olmalı.
I know it's not exactly a crushing blow, but...
Evet, biliyorum, büyük bir darbe değil ama...
They-They said you wouldn't care... because your expectations for a fair deal have been dulled... after years spent at this soul-crushing, less-than-minimum-wage hellhole.
Umurunuzda olmaz demişlerdi. Çünkü adil bir hayat beklentileriniz, bu bunaltıcı, az maaşlı cehennem çukurunda yıllar geçirdikten sonra törpülenmişmiş.
And the incessant picture-taking and crushing self-analysis.
Sürekli fotoğraf çekmesi ve yıkıcı öz eleştirileri.
It's crushing his brain.
- Beynini eziyor.
But be aware, if you say no, you'll be crushing a dream I've had since college.
Ancak eğer hayır dersen üniversite yıllarımın hayalini berbat etmiş olursun.
You're crushing my pelvis!
Kalçamı eziyorsun!
You don't understand the crushing loneliness and greed.
İnsanı yiyip bitiren yalnızlığı ve aç gözlülüğü anlayamazsınız.
You mean besides landing on me and crushing my head?
Ne sorun çıkabilir mi? ! Yani kafamın üzerime inmen ve kafamın ezilmesi dışında mı Bill?
When I'm crushing and killing you, you don't like me.
Yakıp yıkarken beni sevmiyorsunuz.
- A giant, house crushing, a meteor -
- Bir dev, evlerin yıkılması, meteor...
But it's going to look for food at more than 1,000 metres down, where pressure is 100 times that on the surface, crushing the whale's lungs to just one per cent of their volume.
Ama 1,000 metrenin asagisinda basincin yüzeydekinin 100 kati olup balinanin cigerlerini hacimlerinin yüzde birine indirgeyecegi yerde yiyecek arayacak.
But it's going to look for food at more than a thousand metres down, where pressure is a hundred times that on the surface, crushing the whale's lungs to just one per cent of their volume.
Ama 1,000 metrenin aşağısında basıncın yüzeydekinin 100 katı olup balinanın ciğerlerini hacimlerinin yüzde birine indirgeyeceği yerde yiyecek arayacak.
As soon as it finds suitable food, it passes it forward to its powerful crushing claws, which make light work of the soft flesh.
Uygun yiyecegi bulur bulmaz bunu yumusak etteki isiklarin harekete gecmesini saglayan güclü kiskaclarina uzatir.
"Stop! Please! Your ass is crushing my head!"
"Dur lütfen, kıçın başımı parçalıyor"
What a crushing blow to Whitey
Bu Whitey'yi yıkmış olmalı
Your butt is crushing me!
Kıçın beni eziyor!
Or to be... peer-pressured into crushing hundreds of cans of beer on your head for nine years... despite the constant migraines and the expensive C A T scans?
Ya da migren ağrıları çekmene ve pahalı tomografilere rağmen 9 yıl boyunca başınla bira kutularını ezmen için arkadaşlarından baskı görmek.
It's just constantly coming down on me crushing me.
Peş peşe üzerime çöküyor beni parçalıyor.
It's crushing me.
Beni parçalıyor.
Just crushing the grapes.
Üzümleri ezmekle uğraştık.
Seven years I have been gone, under the most crushing conditions... to return as you see me now, ready to renew my offer... but on terms much easier for you than before.
Yedi yıl çok zor koşullarda bulundum... sana teklifimi yenilemek için geri geldim... ama bu sefer kabul etmen daha kolay olan şartlarla.
You were holding her, not crushing.
Sen onu kucaklıyordun, ona zarar vermiyordun.