Cup of coffee translate Turkish
3,307 parallel translation
Three dollars for a cup of coffee?
Bir bardak kahve üç dolar mı?
To sit around, just the two of us having a cup of coffee, reading the paper.
İkimizin baş başa oturup kahvelerimizi içerek gazete okuduğumuzu.
I'm gonna go get a cup of coffee.
Gidip kahve alacağım.
Ron and I are going to get a cup of coffee and talk things out.
Ron ile birer kahve içip, meselelerimizi konuşacağız.
Four minutes for a cup of coffee?
- Bir fincan kahve dört dakika mı oldu?
Oh, well, so he just opened the gate by himself, had a little cup of coffee, came home and closed the gate?
Yani tek başına koca kapıyı açtı, bir fincan kahve içti, sonradan da eve gelip kapıyı mı kapattı?
What does a cup of coffee prove?
Bir fincan kahve neyi ispatlar ki?
Tell you what, why don't you put on some clothes and have a cup of coffee with the officer outside while we take a look around here for a little bit?
Bak ne diyeceğim, biz buraya bir göz atıncaya dek niye sen de üzerine bir şeyler giyip dışarıdaki memurla bir fincan kahve içmiyorsun?
Well, I thought that maybe you and I should have a cup of coffee.
Oturup birer kahve içmeliyiz diye düşünmüştüm.
I'll take that cup of coffee now, please.
Şu an bir bardak kahve alabilirimsen iyi olur.
- I was gonna steal a cup of coffee.
Belki bir fincan kahve çalardım.
And a cup of coffee too.
Şuna kahve verin de içsin.
- Can I at least get a cup of coffee?
En azından kahve alsam?
We could both use a cup of coffee.
Bir fiıncan kahve fena olmaz.
Would you like a cup of coffee?
Bir fincan kahve ister misiniz?
- Lunch, breakfast a bit of cake with a cup of coffee.
Kahvaltı, öğle yemeği, kahve ile kek de olur.
If you have time for a cup of coffee while you're in town,
Bir bardak kahveye zamanın varsa.
Oh. You want me to uh, make you another cup of coffee, Miss Fortenberry?
Bir kahve daha koyayım mı, Bayan Fortenberry?
I could use a cup of coffee.
Bir fincan kahve içebilirdim.
Or I could make us a cup of coffee and we'll have a chat.
Ya da, birer fincan kahve hazırlarım, oturur sohbet ederiz.
- Maybe have a cup of coffee?
- Belki birer kahve içeriz.
Can you spare a cup of coffee for a new neighbor?
Yeni komşun için bir fincan kahvelik zaman ayırabilir misin?
Cup of coffee?
- Kahveye gelsene.
When we get to town, I will make you a real cup of coffee along with the best supper you've ever eaten.
Kasabaya vardığımızda, sana gerçek bir fincan kahve yapacağım ve şimdiye kadar yediğin en iyi akşam yemeğini yiyeceksin.
I left him a cup of coffee this morning.
Sabah bir bardak kahve bile bıraktım yanına.
In that case, you'll have to pop inside. I'll make you a cup of coffee.
Öyleyse gel de, sana kahve yapayım.
Just a cup of coffee.
Sadece bir fincan kahve.
Can I fix you a cup of coffee?
Size kahve yapabilir miyim?
Could I trouble you for a cup of coffee?
Bir fincan çay için seni zahmete sokabilir miyim?
Cup of coffee would be great.
Bir fincan kahve iyi olur.
Routine? Oh, yeah, sure. No, my morning routine is a cup of coffee,
Tabii canım, benim sabah rutinim de zaten bir bardak kahve mammografi ve va-Jane'ımda kameradır.
You... Wanna go next door, get a cup of coffee? Oh, um...
Yandaki kafeye gidip birer çay ya da kahve içmeye ne dersin?
Would you like to go grab a cup of coffee?
Benimle kahve içmek ister misin?
I can figure out how to make a cup of coffee.
Bir fincan kahvenin nasıl yapılacağını çözerim.
I've been working at this kiosk, day in, day out, for 20 year now, and in that time, I sold over 100 cup of coffee.
Sabahtan akşama kadar bilfiil 20 yıldır bu kafede çalışırım ve bu süre zarfında 100 fincandan fazla kahve sattım.
All right, I'm gonna go get a cup of coffee.
Pekala ben bir fincan kahve içeceğim.
I'm getting tonya a cup of coffee.
Tonya'ya kahve götürüyorum.
He just stopped for a newspaper on his way to get a cup of coffee, and he found the eyes.
Gazete ve kahve almak için gelmiş ve gözleri bulmuş.
For every cup of coffee he sells, he gives a cup of coffee to a child in need.
Oldukça iyi bir insan çıktı. Sattığı her kahve başına ihtiyacı olan çocuklara da bir kahve veriyor.
You wouldn't be the first guy to go out for a cup of coffee and never come back.
Demek istediğim kahve almak için dışarı çıkan ve bir daha hiç gelmeyen ilk kişi sen değilsin.
You can get any drug you want in there. What you can't get's a decent cup of coffee.
Burada istediğin her tür uyuşturucuyu bulabilirsin ama düzgün bir bardak kahve bulamazsın.
I'll bring you a cup of coffee.
Ben size bir kahve getireyim.
What do you know about government business now get me a cup of coffee
Sen ne anlarsın zaten bu devlet işlerinden? Hadi git bana bir kahve getir.
- Do you want a cup of coffee?
- Kahve ister misin?
And then you and me are gonna grab a cup of coffee, and you're gonna tell me how a guy named Dov ended up as a police officer.
Daha sonra ikimiz gidip birer kahve içip nasıl olur da adı Dov olan biri gidip polis olur bana onu anlatacaksın.
Well, just know I'd planned on doing, like, 15 minutes of humorous small talk before asking you this, but you want to get a cup of coffee with me?
Şey, aslında bunu söylemeden önce 15 dakikalık eğlenceli bir konuşma yapmayı planlamıştım, ama benimle bir kahve içmek ister misin?
Well, I wouldn't book a flight to monte Carlo, but you can go for a walk, get a cup of coffee, maybe go shopping...
Monte Carlo'ya falan uçmanı tavsiye etmem ama yürüyüşe çıkabilirsin kendine bir fincan kahve alabilirsin alışverişe çıkabilirsin...
Let's discuss this over a cup of Grampa's coffee.
Büyükbabanın kahvesinden bir bardak iç de öyle konuşalım.
- We found a cup of steaming coffee... on top of some half-finished paperwork on Marsden's desk.
- Evet, bir şey... Marsden'ın masasında yarım kalmış evrak işiyle dumanı tüten bir fincan kahve bulduk.
A cup of my special, much-loved coffee for my special, much-loved wife.
Çok sevdiğim özel karım için, çok sevdiğin özel kahvemden bir fincan!
Let me make you a cup of coffee.
Sana kahve yapayım.