Death row translate Turkish
931 parallel translation
The guard Nibet serves his night duty at the prison of Sante, the death row, where was Fantomas.
Gardiyan Nibet, Sante Hapishanesindeki gece nöbetini tutacaktı. Fantomas'ın olduğu ölüm hücrelerinde.
Each was on death row.
Hepsi ölüm mahkumuydu.
Ironically, two years later, ends up on death row in Malaysia.
Adalaylı şekilde, iki sene sonra, Malezya'da idam edildiği yazıyor.
You say the last time you trusted a woman... you ended up on death row.
En son bir kadına güvendiğinde ölüm cezasına çarptırıldığını söyledin.
Death row again.
Anında idam cezası.
death row, state prison.
Eyalet Hapishanesi, Ölüm Hücresi.
death row, state prison.
Ölüm hücresi, eyalet hapishanesi.
death row, state prison.
Ölüm Hücresi, Eyalet Hapihanesi
death row, state prison.
Ölüm Hücresi, Eyalet Hapishanesi.
death row, state prison.
Gideceği yer, Eyalet Hapishanesi, Ölüm Hücresi.
death row, state prison.
Eyalet Hapishanesi, Ölüm Hücresi
death row, state prison.
Ölüm hücresi, Devlet hapishanesi.
death row, state prison.
Ölüm hücresi, Devlet Hapishanesi.
death row, state prison.
Ölüm Hücresi, Eyalet Hapishanesi
death row, state prison. The irony :
Eyalet Hapishanesi, Ölüm Hücresi
death row, state prison.
Gideceği yer : Eyalet hapishanesi, ölüm hücresi
death row, state prison.
ölüm hücresi, Eyalet hapishanesi.
Dr. Richard Kimble. death row, state prison.
Dr. Richard Kimble gittiği yer ölüm hücresi, Eyalet Hapishanesi.
death row, state prison.
Ölüm Hücresi, Devlet Hapishanesi.
death row, state prison.
gittiği yer ÖIüm Hücresi Devlet Hapishanesi.
death row, state prison.
Gideceği yer Ölüm hücresi, Eyalet Hapishanesi.
From Death Row
'Ölüm Hücresi'nden.
From Death Row.
Ölüm Hücresi'nden.
But what harm would it do if I used a criminal from death row?
Bunu ölüm hücresindeki bir cani üzerinde deneseydim ne zararı olurdu ki?
The second floor is death row.
İdam mahkumları ikinci katta kalır.
Death row has its own routine.
Bu arada idam mahkumlarının rutin hayatı sürer.
I figure I'm on death row, but I don't know how I got here or why.
Ölüm hücresinde olduğumun farkındayım ama buraya nasıl ve neden geldiğimi bilmiyorum.
You'll help me right into death row.
İnfaz edilmeme neden olacaksın.
This is easily seen along death row... that leads to the electric chair.
Bu, elektrikli sandalyeye giden ölüm sırasında kolayca görülebilir.
As for hearing Celestine Madeiros, who at the moment is on death row, I must conclude that it is of no relevance.
Ölüm sırasını bekleyen Celestine Madeiros'u dinlemenin dikkate alınmaması gerektiği kanaatine vardım.
Nobody got hurt but the guy that was supposed to get hurt... and nobody on anything I ever did ended up on death row... which is more than I can say for some I know.
Zarar görmesi gereken kişiden başkası zarar görmedi ve hiç kimse yaptığım iş yüzünden ölüm cezası almadı. Beni tanıyanlar için bundan fazlasını söylememe gerek yok.
Now, I don't enjoy driving anybody to death row.
Ben diğer polislere benzemem.
But when the guards led him down death row to the execution chamber, DeSilva seemed nervous and totally disoriented.
Ama gardiyanlar onu infaz odasına götürdüklerinde DeSilva gergin ve kafası karışık görünüyordu.
A man on death row is in a continuous battle with time and bureaucracy.
Sırası gelen adam prosedür ve zaman arasında sürekli bir mücadele içine girer.
On death row, Why'd you let me go? You tell me.
Bu ölüm kavgasında, beni niye bırakacaksın?
So this is death row?
Yani ölüm hücresi mi bu?
Because of the laws outside, our villagers are on death row.
Dışarda ki yasalar yüzünden, Köy sakinleri burada çürüyüp gidecek.
From death row to the electric chair, fried meat on prime time.
Elektrikli sandalyede, dünyanın gözleri önünde kızardı.
- What is your function on death row?
İdam yolculuğunda senin fonksiyonun nedir?
Listen, Curry, if it weren't for the take on that bank job that put me on death row, you wouldn't have a business.
Dinle, Curry, beni idam sehpasına götüren banka işini almış olmasaydık bugün işin olmazdı.
All around our country, they got guys on Death Row for murdering one, two, three guys.
Ülkemizin her yanında, bir sürü adam ölüm cezası alıyor... bir, iki, üç adam öldürdükleri için.
I... I'm playing a prison guard on death row.
İdam mahkûmları hücresinde bir gardiyanı oynuyorum.
My husband's on Death Row.
Çünkü kocam ölüm infazını bekliyor.
Ain't you supposed to be on death row?
Senin ölüm hücresinde olman gerekmiyor muydu?
No, I ain't supposed to be on death row.
Hayır, ölüm hücresinde olmam gerekmiyor.
I put her on death row years ago!
Yıllar önce onu ölüm hücresine kapatmıştım!
We're goin'there... to break out all them guys on death row.
İdamı kesinleşmiş bütün adamları oradan çıkarmaya gideceğiz.
Hey, death row people!
- Hey, idam mahkumları. - N'aber dostum?
I'm on my way to death row.
Ölüm listesinde sıradayım.
For two years in a row this day of mourning has had a pall cast over it by the death of a panda, more irreparable — according to the newspapers — than the death of the prime minister that took place at the same time.
Bir pandanin ölümü ; bu agit günü üstüne, art arda iki yil, bir kara örtü firlatmisti, biçare birakan... hem de ne biçare... – gazetelere göre - o siralar ölen basbakanin ölümünden de fazla...
They want to put me back on death row.
Beni idam edecekler.
rowley 37
rowan 122
row your boat 22
rowena 60
rowntree 17
row seat 22
death 1004
deaths 27
death penalty 21
death threats 22
rowan 122
row your boat 22
rowena 60
rowntree 17
row seat 22
death 1004
deaths 27
death penalty 21
death threats 22