Defendant translate Turkish
3,321 parallel translation
The court has no choice but to grant the defendant's motion.
Mahkemenin savunmanın talebini onaylamaktan başka seçeneği yok.
The Court finds sufficient evidence to hold the defendant, Esteban Carlos Navarro, over for trial... for the murders of Nikki Cervano... Vanessa Tillman... and Chelsea Bartlett.
Mahkeme, sanık Esteban Carlos Navarro'nun, Nikki Cervano, Vanessa Tillman ve Chelsea Bartlett cinayetlerinden tutuklu yargılanması için yeterli delil olduğunu düşünüyor.
Bailiff! Bailiff, cuff the defendant!
Mübaşir sanığı kelepçele.
And how convenient for the defendant.
Sanık için de biçilmiş kaftan. İtiraz ediyorum.
Found for the defendant, our friend Channing McClaren.
Davalıyı buldum, dostumuz Channing McClaren.
Let the record show that the witness has identified the defendant.
Tanığın davalıyı... teşhis ettiği kayıtlara geçsin.
Did Katrina ever tell you that she had an intimate relationship with the defendant?
Katrina size davalı ile... bir ilişki içinde olduğundan hiç bahsetti mi?
Over the coming weeks, you'll hear from witnesses who will tell you how, like a modern-day highwayman, the defendant stood before you today conspired to halt a Royal Mail train and rob it of more than two and a half million pounds in bank notes.
Önümüzdeki haftalarda şahitlerden tıpkı günümüzün eşkıyaları gibi sanıklar önünüzde duracak Kraliyet Posta Trenine nasıl komplo kurduklarını ve 2,5 milyon sterlinden fazla banknotları nasıl soyduklarını anlatacaklar.
The interests of justice requires you to stay the defendant's execution pending exploration of the newly discovered evidence.
Adaletin menfaati, yeni kanıtlar bulunduğu için idam kararının ileri bir tarihe ertelenmesine delalet eder.
The court rules that the defendant be remanded in custody until the court has reviewed the evidence presented in the charges... ... brought by the prosecution.
Savcılığın iddianamedesinde yer alan delillerin mahkemece daha detaylı araştırılmasına bu sürede sanığın tutuklu olarak yargılanmasına karar verilmiştir...
The court rules that due to the defendant's request for an expert witness the case file be sent to Istanbul... ... that the trial therefore be adjourned for another two months and that the defendant remain in custody for this period.
Bilirkişi istenmesi sebebiyle dosyanın İstanbul'a gidisine bu yüzden duruşmanın iki ay daha ertelenerek yeni bir gün verilmesine bu süre içinde tutukluluğun devamına karar verilmiştir.
I'd like to file my appearance on behalf of the defendant.
Savunduğum müvekkilim adına gelmiş bulunuyorum.
The defendant is willing to submit to home confinement and electronic monitoring through the wearing of a UKG45 administrated ankle device.
Müvekkilim, elektronik cihazlar ve UKG45 numaralı onaylanmış ayak bilekliği gözetiminde ev hapsinde bulunmaya razı olmuştur.
Defendant to see probation for the fitting of a GPS device.
Müvekkil, GPS cihazının takılı olması koşuluyla ev hapsinde bulunacaktır.
The defendant, Uri Denko, and two associates, invaded the home of Boris and Irina Ostrovsky.
Sanık Uri Denko ve iki suç ortağı Boris ve Irina Ostrovsky'nin evini bastı.
When Mr. Ostrovsky still refused to cooperate, the defendant put that gun to the head of Irina Ostrovsky and pulled the trigger.
Bay Ostrovsky gene de kabul etmeyince sanık silahı Irina Ostrovsky'nın başına dayadı ve tetiği çekti.
He was clearly shaken by the defendant's courtroom outburst.
Sanığın salondaki sözleri onu açık bir biçimde sarstı.
Denko's no ordinary defendant.
Denko sıradan bir sanık değil.
The attorney will say the defendant - -
- Avukat sanık- - - Şu anda sanıklar.
Not a good look between a death penalty defendant and the lead defense attorney.
İdam için yargılana biriyle... savunma avukatı arasında hoş olmayan bir bakışma.
Anyway, this was a dream case : a beautiful client, abuse of power, and a defendant with pockets deep enough to pay for my experimental foot reduction surgery.
Her neyse, bu rüyalarımın davasıydı : Güzel bir müvekkil, aşırı güç kullanımı ve deneysel ayak küçültme ameliyatımın parasını karşılayabilecek sınırsız kaynakları olan bir davalı vardı.
Who was the defendant?
Savcı kimdi? Ne?
I'm the defendant in your current suit.
Mevcut davanızdaki davalıyım.
The defendant has admitted to changing the algorithm based on quality, which is the exact subject of this suit.
Yani? Davalı kalite için algoritmayı değiştirdiğini kabul etti,... ki davanın asıl konusu da bu zaten.
And the only way to determine whether the defendant's claims are true is to subpoena the evidence.
Davalının iddialarının doğru olup olmadığını tespit edebilmenin tek yolu kanıtlar için mahkeme çağrısı istemek.
Lederer :... That he had her by the legs, and that he raped her after defendant Santana did.
... onu bacağından yakaladığını ve sanık Santana'dan sonra ona tecavüz ettiğini...
Now, the defendant, Officer Mallen, testified that he pepper-sprayed the victim before turning to his stun gun.
Davalı memur Mallen, şok tabancasını kullanmadan evvel,... kurbana biber gazı sıktığına dair ifade verdi.
This wiretap of the defendant speaking with his wife must not be used.
Davalının karısıyla konuştuğu bu telefon kaydı kullanılmamalı.
When Mr. Foster was a defendant, the tap could not be played.
Bay Foster davalı iken, kayıt dinlenemezdi.
But he's no longer a defendant.
Ama artık davalı konumunda değil.
Well, I can't do that without taking a look at the evidence, talking to the defendant...
Delilleri incelemeden ve davalıyla konuşmadan bir şey diyemem. Sağ ol.
Is it true that you sent a text to the defendant Jo-han first? .
Jo-han'a buluşmak için ilk mesajı atan sizdiniz doğru mu?
And did you do the makeup for the defendant on the night in question?
Söz konusu gecede davalıya makyaj yaptınız mı?
It goes to the defendant's state of mind, Your Honor.
Davalının ruh haline gidiyor, Sayın Yargıç.
This is a hearing to determine whether Judge Harrison Creary is prejudiced against the defendant and defense counsel in People v. Gwyneth Van Zanten.
Bu duruşma Yargıç Harrison Creary'nin Halka karşı Gwyneth Van Zanten davasında davalı ve savunma avukatı aleyhine önyargılı davranıp davranmadığını belirleme duruşmasıdır.
If the shoe impression matches the Chicago defendant, that's highly relevant.
Eğer bu izler Chicago'daki davalıya uyuyorsa, oldukça ilgili.
And could you tell me what type of soil was found in the tread of the defendant's shoe?
- Öyle. Peki bana davalının ayakkabısında hangi toprak çeşidinin bulunduğunu söyler misiniz?
And didn't the defendant say he was never - at the concert? - Objection.
- Davalı konsere hiç gitmediğini söylememiş miydi?
Did you see the defendant with the victim, Brandi Colavito?
Davalıyı kurban Brandi Colavito ile birlikte gördünüz mü?
Your Honor, this is evidence collected from the car trunk of the Chicago defendant Troy Mallick.
Sayın Yargıç, bu kanıt, Chicagolu sanık Troy Mallick'in bagajından toplandı.
Now as you can see, trace evidence from the victim's clothing was found in his car trunk, suggesting the Chicago defendant
Gördüğünüz gibi,... kurbanın elbisesinin parça kanıtları arabasının bagajında bulundu, bu da Chicago sanığının...
The Chicago defendant explained this evidence.
Chicago sanığı bu kanıtı açıkladı.
Fruit of the Poisonous Tree argument applies to due process of the Chicago defendant.
Zehirli Ağacın Meyvesi savunması, Chicago sanığının sürecine göre uygulanıyor.
She's using that as exculpatory evidence for a totally different defendant.
Bunu tamamiyle farklı bir sanık için beraat ettirici kanıt olarak kullanıyor.
Yes, but due to the constitutional exclusion, this evidence was never subject to the same stringent analysis as the defendant in Chicago...
Evet, ama anayasal dışlanım yüzünden, bu kanıt asla Chicago'daki sanık için aynı bağlayıcı analiz olamaz.
The witness is pointing to the defendant, Troy Mallick.
Tanık, davalı Troy Mallick'i işaret ediyor.
- I believe that that photo there on the defense table is, in fact, the Minooka defendant.
- Savunma masasının üstündeki fotoğrafın aslında Minooka'daki davalıya ait olduğunu sanıyorum.
- What about the defendant in Minooka?
- Minooka'daki davalıdan ne haber? - Ne olmuş ona?
Mr. Brody, you are quite confident that your defendant in Chicago is the person responsible for this crime.
Bay Brody, Chicago'daki davalının bu cinayetin sorumlusu olduğundan oldukça eminsiniz.
- That was the employer of the defendant in Minooka.
- Bu Minooka'daki davalının çalışanlarından biriydi.
In the matter of The People of the State of Illinois v. Gary L. Kuharski, on the charge of first degree murder, we the jury find the defendant guilty.
Illinois Eyaleti halkının Gary L.Kuharski'ye karşı açtığı davada,... birinci dereceden cinayet suçlamasında,
defendants 18
defense 957
defence 161
defend 23
defensive 17
defend yourself 64
defensive wounds 24
defenseless 20
defense 957
defence 161
defend 23
defensive 17
defend yourself 64
defensive wounds 24
defenseless 20