English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Distinction

Distinction translate Turkish

731 parallel translation
A distinction is needed precisely because we are true siblings.
Özellikle de öz kardeş olduğumuz için bu ayrım gerekli.
Murders of great men, murders of little men, just to show we make no distinction.
Büyük adamları öldüreceğiz, küçük adamları öldüreceğiz,... cinayet konusunda fark gözetmediğimizi göstermeliyiz.
It's the same in my country, only we call it class distinction.
Benim ülkemde de böyle ama biz buna, "sınıf ayrımcılığı" deriz.
Can a man of your distinction bear the thought of living off his wife?
Sizin gibi biri karı parası yemeye nasıl katlanabilir?
- Whose pathetic distinction is the number of male children she contributes to the very state which holds her in bondage.
Kadınları, içinde esir tutuldukları ülkeye verdiği erkek çocukların sayısına göre değerlendiren zavallı ayırımı...
A surgeon of great distinction.
Çok yetenekli bir cerrahtır.
It's a distinction that he should want to paint her.
Onu resmetmek istemesi bir ayrıcalıktır.
His main claim to distinction, of course, was the unnecessarily brutal murder of a young bride.
Ona şöhretini sağlayan şey, kuşkusuz, gereksiz yere genç bir gelinin vahşice öldürülmesiydi.
- Yeah. Of all the men I've ever met, I had to fall for a strong, silent man of distinction.
Tanıdığım erkekler arasında hep güçlü olanlara âşık oldum.
Put a highball in the other hand and he'd look like a man of distinction.
Anlayan bir insan edasıyla bakıyor ve çok hızlı içiyor.
At some point we forgot that distinction.
Gün geldi bu farkı unuttuk.
This distinction is based on the concept of value.
Bu ayrımlardan biri de kararın getireceği şeyin fayda mı yoksa zarar mı olduğudur.
- And a certain kind of distinction.
- Ve belirli bir çeşit ayrıcalık.
They entrusted us with the pilot service as a distinction.
Bizlerin değerini fark edip ilk servis hizmetine atadılar.
The law makes no such distinction, Sire!
Efendimiz, kanunu değiştirecek güç var mı?
In America, for instance, there's no barrier of class distinction.
Amerikada örneğin, sınıf farkı diye bir engel yok.
- This is a class distinction, not an ethical problem.
- Bir tür sınıf ayrımı, etik bir sorun değil.
I make no distinction between my fellow men.
Vatandaşlarım arasında ayrım yapmam.
I think the Empress's distinction carries more weight than her mother-in-law's affront.
Sanırım İmparatoriçenin mümtaz kişiliği kayın validesinin küstahlığını affettirmiştir.
I may be a bit old-fashioned, but it seems to me there is still a distinction between politics and, well, the field you're in.
Biraz eski kafalı olabilirim ama bence hala, politika ile sizin sektörünüz arasında bir fark var.
Don't you make a distinction between the two, Major?
İkisi arasından sizce de fark yok mu, Binbaşı?
But 160 million other people can claim the same distinction.
Fakat kalan 160 milyon aynı ayrıcalığı talep edebilir.
Class distinction?
Sınıf farkı mı?
Of course, you do lack my air of distinction.
Elbette, bendeki şeytan tüyü sende yok.
Speaking as a bartender, what's the distinction between the two?
Bir barmen olarak değerlendirirseniz, aradaki fark nedir?
During the period I was rendering that service, we had the distinction of being the only parking lot ever to be proclaimed a disaster area.
Bu hizmeti verdiğim dönem süresince, şimdiye kadar bir felaket alanı olarak duyurulmuş tek park alanı olma ayrıcalığına sahip olduk.
Good taste, good clothes, refinement, distinction.
İyi zevk, iyi giysiler, zarafet, farklılık.
I make no distinction between the two.
İkisi arasında bir fark görmüyorum.
We have now achieved the dubious distinction of making our own major catastrophes both intentional and inadvertent.
Şimdi ise, kendi, önemli felaketlerimizi yaratmanın ihtiyari veya gayriihtiyari belirsiz ayrımına varmış bulunmaktayız.
George Harrison, the scouse of distinction.
George Harrison, seçkinliğin diğer adı.
" This verbal class distinction by now should be antique
" çoktan tarih olmalıydı bu sözel sınıf ayrımı
Now I'm going to give you the one man who not only speaks for that flag, but has fought for it with distinction and now represents it with honor.
Şimdi huzurlarınıza... sadece bu bayrak adına konuşan birini değil, ayrıca o bayrak için de onuruyla savaşmış... birisini gururla takdim ediyorum.
You hold no one in awe, making no distinction between man and man.
Kimseyi kayırmazsın ve insanlar arasında ayrım yapmazsın.
They keep that distinction, darling, even in France.
Sevgilim bu ayırım Fransa'da bile var.
An artist should be above such distinction.
Bir sanatçı bunları aşmış olmalıdır.
Do you make any distinction between the mysterious principles of knowledge and those of love?
Bilginin ve sevginin gizemli ilkeleri arasında bir fark gözetir misiniz?
It seems Rolf makes the same distinction.
Rolf'ten bir farkın kalmamışa benziyor.
Distinction :
Okul birincisi ;
Shame and norm control are two phenomena of life in society whose interaction is taken for granted by everyone Polos tries to get out of it by making a distinction between'aischrón'and'kakón'.
Utanç ve norm kontrolü, toplumsal yaşamın birbiriyle etkileşimi herkes tarafından sorgulanmadan kabul edilen iki fenomenidir. Polos,'aischrón've'kakón'arasında bir ayrıma giderek bunun dışına çıkmaya çalışır. 'Aischron'a bakarsanız ;
That's the distinction that's being made here.
İşte burada yapılan ayrım budur.
So now Callicles denies Polos this distinction and says it's not valid, he can't use double standards, there's only one standard : physis!
Callicles ise, Polos'un bu ayrımına karşı çıkar ve bunun geçerli olmadığını, burada çifte standart kullanılamayacağını,.. ... sadece tek bir standart olduğunu söyler :'Pyhsis'!
Now, there is a dubious distinction.
Bak işte orası biraz şüpheli.
There is no distinction in that.
Bu bir ayrıcalık değil.
Even Leningrad. I have degrees in history of art and chemistry and a London University diploma, with distinction, in advanced criminology.
Sanat Tarihi ve kimya bölümlerinden dereceyle mezun oldum ve Londra Üniversitesi'nden de Gelişmiş Suçlar alanında dereceli diplomam var.
It's a unique distinction. Enough.
Eşi bulunmaz bir mevki.
It proves we've made a clear distinction to separate us.
Düşmanla aramızdaki ayrımları gayet net çizdiğimizi kanıtlar.
Well, I bear that distinction, yes.
Evet, ben oyum.
You've won great distinction
Sen acayip ünledin.
She smiled to excess, but she chewed with real distinction.
Güldü mü ağız dolusu gülerdi. Lokmayı çiğneyişi bile bir başkaydı.
- Distinction...
Sarsılmaz bir azme sahip olanlara, beni bir izmarit gibi atanlara.
Shut up, man of distinction.
- Kes sesini, züppe.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]