English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Don't go out there

Don't go out there translate Turkish

499 parallel translation
Why don't you go down to the morgue and live there, instead of making a morgue out of our home.
Neden evimizi morga dönüştürmek yerine gidip morgda yaşamıyorsun?
If you got a wrong hunch, don't go out there.
İçinde yanlış bir his varsa oraya gitme.
I still don't understand why we have to go all the way out there to look at it.
Neden bütün bu yolu ona bakmak için gitmemiz gerektiğini hala anlamıyorum.
I can't figure this out. This is Pawnee country... and Pawnees don't go after cattle when there's plenty of buffalo.
Bunu anlamış değilim Burası Pawnee yöresi ve Pawnee ler burada bufaloların bol olduğu zaman sığırlarla uğraşmazlar.
Don't you think we owe it to him? Why don't you let me go out there and poke that guy in the nose?
Bir müsaade et de dışarı çıkıp adamın suratına yapıştırayım bir tane!
Don't anyone go out there.
Kimse oraya gitmiyor.
Don't you ever go out there.
Sakın oraya gitme.
But, Doctor, don't go out there.
Doktor, gitmeyin.
If you don't go out there, and tell them that we don't know nothing about this, and get them out of this place, I'm gonna do it myself.
Oraya gidip bu konuda bir şey bilmediğimizi söyleyip onları buradan yollamazsan bunu ben kendim yaparım.
No, Scott, please don't go out there.
Hayır, Scott, lütfen çıkma dışarı.
Dad, don't go out there!
- Dışarı gitme baba!
Don't go out there.
Oraya gitme.
Don't go out there.
Gitme oraya.
Well, why don't you both go out there and make a thorough checkup?
Oraya gidip iyice bir araştırın.
Why don't you go down there and find out?
Niçin oraya inip, kendin keşfetmiyorsun?
You think I'm afraid to go out there and call him down, don't you?
Ondan korktuğumu düşünüyorsun değil mi?
Why don't you and Dog go over there and leave me straighten this boy out?
Neden Dog ile oraya gidip bu delikanlıya açıklama yapmayı bana bırakmıyorsunuz?
- You wanna go out there, don't you?
- Oraya gitmek istiyorsun.
Don't you dare go out there.
Sakın oraya gideyim deme.
Don't go out there!
Gitme!
You want me to go out there, don't you?
Benim oraya gitmemi bekliyorsunuz, değil mi?
I managed to raise some money for the shop... but if I don't get the certified bill there by sundown today... the shop will have to go out of business.
Zar zor dükkan açmak için para biriktirdim..... fakat akşam üzeri bu tasdikli faturayı akşamüzerine kadar götürmezsem..... dükkan kapanmak zorunda kalacak.
You mean you won't go on if I don't go out there with you?
Bu seninle gelmezsem işe devam etmeyeceğim mi demek?
Don't be silly, you can't go out there.
Saçmalamayın, oraya gidemezsiniz.
I don't want you to go out there any more, do you understand?
Buradan daha fazla dışarı çıkmanı istemiyorum, anladın mı?
I just don't want you to go out there, that's all.
Yanımdan ayrılmanı istemiyorum, hepsi bu.
Good grief. There's a whole world outside this little egg box you inabit... and people who don't have to invent all sorts of complicated reasons... for why they go in and out of the front door.
Yaşadığın bu küçük yumurta... kutusunun dışında koca bir dünya ve neden eve girip... çıktıklarına dair her tür karmaşık bahaneyi... bulmak zorunda olmayan insanlar var.
Don't go out there!
Sakιn çιkmayιn!
- I don't think you should go out there.
- Bence dışarı çıkmamalısınız.
I don't know what he's got... but they go in and out of there like a women's relay race.
Neler olduğunu bilmiyorum ama bayanlar takım yarışındaymış gibi girip çıkıyorlar evine.
ShaoIong. Don't go out there.
- Shaolong, dışarı çıkma.
Don't go out there!
Dışarı çıkma!
Don't go out there, you idiot.
O tarafa gitme, seni aptal.
Well, Frank, why don't you go up there and check it out?
Frank, oraya gidip kontrol etsene...
There's a lot of snow and I don't go out much.
Etrafta çok fazla kar var ve çok sık dışarı çıkamıyorum.
Are you sure you don't want me to go in there and just hang out?
Dinle, benim de içeri gelip takılmamı istemediğine emin misin?
Why don't you go out there and mingle, pick someone...
Bu gece dışarı çıkıp biraz cilve yap.
Don't go out there.
Dışarıya çıkayım deme.
Fields, you don't mean to tell me you wanna go out there and get hurt?
Fields, bana yaralanmak istediğini söylemeye çalışmıyorsun herhalde, değil mi?
I don't think you ought to go out there.
- Bence oraya gitmeniz gerekmiyor.
now listen, sandra go to the studio with john john stay there and don't let him out of your sight yeah, sure jerry, we'd better get a move on we only have god knows what else will happen
Şimdi beni dinle Sandra. John John'la benim eve gidin. - Orada kalın.
You don't have to go out there to see that girl.
O kızı görmeye gitmek zorunda değilsin.
I don't want to go out there.
Dışarı çıkmak istemiyorum.
Don't go into the shop - there are objects that could get broken and are valuable - and my room's out of bounds.
Dükkana girme, orada kırılabilecek değerli eşyalar var. Bir de benim odama girmek yasak.
- I don't think I can go back out there.
Oraya tekrar geri dönebileceğimi sanmıyorum.
Don't go out there!
Dışarı çıkmayın!
Don't go out there!
Dışarı çıkmayın sakın!
- Don't go out there, man.
- Dışarı çıkma, adamım.
Well, don't go out there.
Pekala, kimse dışarı çıkmasın.
- Don't go out there, they're shooting.
- Ateş ediyorlar, dışarı çıkmayın.
Don't go, it's quicksand out there.
Sakın! Kum orda çok kaygan!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]