English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Dull

Dull translate Turkish

2,537 parallel translation
A dog doesn't care if you're rich or poor... clever or dull, smart or dumb.
Bir köpek sizin zengin ya da fakir, akıllı ya da aptal becerikli ya da beceriksiz olduğunuzu umursamaz.
You know, your narrow-minded attitude is getting rather dull, dude.
Senin bu yarı ukala tavırların arada bir çoğalıyor di mi?
Very dull, no doubt.
Çok sıkıcı kuşkusuz.
But if it's shaky, look at me, or out of focus, or any way not 100 %, I'm going to chop off your goddamn head with a dull knife.
Ama... eğer iyi çıkmazsa, bana bak ya da yüzde yüz ilgimi çekmezse o lanet kafanı kör bıçakla keserim.
It's going to be a long, dull ride!
Uzun, sıkıcı bir yolculuk olacak.
I think mathematics must be dull.
Bence matematik sıkıcıdır.
- I picked a dull job, but compared to yours -
- Donuk bir meslek seçtim, ama seninkiyle karşılaştırınca -
You would call him dull, no doubt, but he smiled whenever he saw me, and we could've built a life on that.
O'na sıkıcı diyebilirsin, şüphesiz, beni ne zaman görse gülerdi. Bunun üstüne bile bir hayat kurardık.
The weather is dull and I wasn't in a good mood.
Hava çok kasvetli ve ben de hiç havamda değildim.
How dreadfully dull.
- Çok kötü.
I settled for that shriek, those dull vacant eyes, the boiled cabbage stench of her. And why?
Avazı çıktığı kadar bağırmasına, o donuk, boş bakışlarına haşlanmış lahana gibi olan leş kokusuna razı geldim.
I'm just saying... if we needed a bargaining chip, do you think... a sharp stick in that dull limey would help us out?
Diyorum ki pazarlık yapmak için biri lazım olduğunda bu sıkıcı İngiliz işimize yaramaz mıydı?
- It's a bit dull.
- Biraz soluk gibi.
- It's still too dull.
- Bu da soluk.
Green Knowe must have seemed very dull. After such exotic beginnings. Would you do your own sugar?
Böylesine egzotik bir başlangıçtan sonra Green Knowe çok sıkıcı gelmiş olmalı.
Or was I just understudying for Alex While you and him went though a dull patch?
Alex ve sen o sönük ilişkinize rağmen çıkıyorken, yoksa ben sadece Alex'n dublörü müydüm?
A little dull.
Körleşmiş biraz.
Some art dealer, someone stealing paper clips or something dull.
Sanat işi yapan biri var, birileri ondan ataç falan gibi sıkıcı bir şeyler çalıyormuş.
It's 9 : 00 at night and the dull dudes on the planet are sitting in their slippers sipping their sherries,... but the people who love to rock and to roll are ready to ride the rock'n'roller-coaster once more.
Saat 9, akşam oldu ve bu gezegenin hımbılları terliklerini giyip oturmuş, şaraplarını yudumluyor. Ama sallanıp yuvarlanmayı sevenler, lunaparkın trenine binip yuvarlanmaya hazırlar.
My skin is breaking out, and my hair is dull and lifeless.
Cildim dökülüyor ve saçlarım donuk ve cansız.
A knife that will never get dull.
Asla körelmeyen bir bıçak.
Never a dull moment with David, eh?
David ile zaman güzel geçiyor, değil mi?
Life could get a bit dull on my own.
Yalnız bir hayat pek de iyi olmazdı.
How different to this dull, aching existence.
Bu sıkıcı, acı verici durumdan nasıl da farklı olduğunu düşünün.
Dull, bar fight, nothing major.
Bar kavgası ve benzeri, önemsiz şeyler var.
- I don't think anybody would be too interested in my dull life.
- Kimsenin benim sıkıcı hayatımla ilgileneceğini sanmıyorum.
Fighting with you is so dull I'm afraid I might fall asleep.
Seninle dövüşmek çok sıkıcı. Uyuyakalacağım diye korktum.
Forgive me, princess, but the dull business of state is calling. As it is to your mother.
Beni affedin, Prenses fakat sıkıcı devlet işleri çağırıyor tabii annenizi de.
Dull headache
Anlamsız baş aprısı için.
You're dull.
Kalın kafalısın.
Something so dull you're just gonna want to self-harm.
O kadar sıkıcı olacak ki, kendine zarar vermek isteyeceksin.
Does it really sound dull to you?
Gerçekten size sıkıcı mı geldi?
Dreams in such bloom that evemhing else seems dull.
Böyle hayallerde her şey solgun bir çiçek gibi.
Why a happy-go-lucky Siddhu is dull today?
Neden o neşeli şanslı Siddhu, bugün böyle mutsuz?
You look so dull.
Solgun görünüyorsun.
- But why are you looking so dull?
- Ama neden böyle solgun görünüyorsun?
Why are you dull?
Neden durgunsun?
Compared to this, Homeland Security's gonna be dull.
Kıyas yapınca, Güvenlik Bakanlığı çok sıkıcı gelecek.
These parties are terribly dull, Dorian.
Bu partiler çok sıkıcıdır, Dorian.
Oh, it is never a dull moment here.
İnsan bu evde hiç canı sıkılmaz.
Well, the restraining order says whichever one did it used mom's exact dull knife.
Yasaklama emrine göre bunu yapan her kimse annemin kör ayıklama bıçağını kullanmış.
Your swords are not dull?
Yemininizi unuttunuz mu?
- Edge is dull, of course.
- Kenarı kör, tabii ki.
You know, use the sex to spice up otherwise dull activities.
Seksi, sıkıcı aktiviteleri renklendirmek için kullanabiliriz.
Okay, yes, it's dull and generic and we get spanked in the ratings by that Korean channel I'll tell you what.
Tamam, sıkıcı ve standart bir program ve sadece Kim Jong-il'in ata bindiğini gösteren Kore kanalı tarafından reytinglerde alt ediliyor ama arkadaşlarımın beni izlediğini bilmek benim için çok önemli, çocuklar.
Well, if that's a lie, it's an incredibly dull one.
Bu bir yalansa, inanılmaz derecede sıkıcı bir yalan.
So, uh, the... the meds, they dull his mind.
Yani, ilaçlar aklını köreltiyor.
You are dull?
Sıkımısın?
Well, he's managed to pick the most dull, joyless version I've ever seen.
Görülebilecek en sevimsiz, sönük noktalara takılıyor.
What's the pain like? Is it dull?
Nasıl bir acı, çarpma gibi mi?
Please get me some more blades, this will get dull soon.
Başka bıçak verir misin bu yakında körleşecek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]