Elevate translate Turkish
283 parallel translation
I will do all in my power to elevate the standard of my profession and will hold in confidence all personal matters committed to my keeping and all family affairs coming to my knowledge in the practice of my calling.
Gücüm yettiğince mesleğimin standardını yükselteceğim işimi yaptığım sürece şahit olduğum bütün personel meselelerini bilgim dahilindeki aile meselelerini sır olarak tutacağım.
In honoring your great men, we elevate ourselves.
Büyük insanların saygınlığıdır, bizi biz yapan.
Would you elevate a slave to the position of doctor to the Governor?
Bir köleyi Vali'nin doktoru olma şerefine nail eder misin?
It was very gracious of you to elevate me to that lofty station and I hope Your Highness won't be too insulted but I have definitely made up my mind to remove the crest from my stationery my lingerie, and my life.
Beni o âli yere yükseltmekle çok nezaket gösterdiniz ama Kont hazretlerine çok hakaret etmiş olmam değil mi? Kırtasiyemden iç çamaşırlarımdan ve hayatımdan bu başlıkları kaldırmaya kesinlikle karar verdiysem?
What are you trying to do, elevate yourself?
Ne yapmaya çalışıyorsun, sınıf atlamaya mı?
I elevate you in recognition of your courage.
Cesaretinizi gördükçe gözümde daha da büyüyorsunuz.
And he desperately wants to elevate himself to the rank of the spirit, to participate the feasts of those who do not live by bread alone. He can be mean, like a faithful dog, the desperate white worker,
ve umutsuzca kendisini yüksek zeka sahibinin seviyesine yükseltmek istiyor, sadece ekmekten geçinmeyen zenginlerin partilerine katılmak istiyor yaramaz olmak istiyor, sadık bir köpek gibi beyaz işçi umutsuzdur
Elevate zero module.
Sıfır modülü yükseltin.
Elevate zero module.
Sıfır modülü kaldırın.
Lige, elevate two notches.
Lige, iki delik yükselt.
She should be someone who would elevate me.
Beni yüceltecek biri olmalı.
Elevate me.
Kaldır beni.
I believe all great geniuses brought female characters to life... who manage to elevate their existence and sensuality... by means of culture.
Bilgi yoluyla hayattaki tüm... kadın karakterlerinin varlığını ve... duygusallığını yücelten tüm dahilere... hayranlık duyarım.
Elevate higher.
Daha yükseğe.
No, I'll just elevate this about six inches create the illusion of two rooms, and yet still have that flow.
Hayır, bunu 15 santim kaldırıp... iki oda havası yaratırım, bu açıklığı da korumuş olurum.
Elevate the missile.
Füzeyi hazırlayın.
Elevate, elevate!
Kaldır, kaldır!
Elevate the legs and try to keep her warm.
Ayaklarını yukarı kaldır ve onu sıcak tutmaya çalış.
Elevate your taste in trolls, man.
Tadını biraz yükselt, adamım.
Elevate the barrel.
Namluyu ayarla.
And I have pills to cure ignorance, pills to cure boredom... pills to elevate moods, and pills to open people's eyes to the awful truth.
Cehalet için haplarım var. Can sıkıntısı için. Kişisel gelişim için.
- OK, elevate to 3.2, Marquez.
- Pekala, 3.2'ye yükselt Marquez.
They'll elevate us to the status of kings on Earth!
Bizi krallarla aynı seviyeye yükseltecekler!
So I have decided to elevate my soul through the arts of black magic and obscure alchemy.
Bu yüzden kendimi büyücülüğe verdim ruhumu karanlık sanatlarla yükseltmek istedim.
Just elevate something.
Kaldır, şeyini.
It's always amazed me how you can elevate and demean in the same sentence.
Beni hep şaşırtıyorsun. Aynı cümle içinde hem yüceltip hemde alçaltabilmen.
See..., the purpose of art is to elevate us above the crassness of bargaining...,... not to demean us the way the give-and-take over a mere number does.
Sanatın amacı bizi küçük düşürücü ahmakça ve yalnızca sayılara bakarak bir şeyler almaktan daha iyi bir seviyeye yükseltmektir.
To have G'Kar imprisoned or killed just to elevate your position?
Sırf yükselmek için G'Kar'ı yakalatıp öldürtecek misin?
My sources tell me he has come up with a way to elevate his position in the Royal Court at my expense.
Muhbirlerimin dediğine göre beni harcayarak sarayda itibarını arttırmanın bir yolunu bulmuş.
- Shouldn't he elevate his legs?
- Bacaklarını kaldırması gerekmiyor mu?
Elevate your legs.
Bacaklarını kaldır.
I don't like things that elevate me above the others.
Beni başkalarının yanında yücelten şeylerden hoşlanmam.
- Hey, Brett, I'm gonna have to elevate his arm.
- İyi. - Brad, bir kolunu açmamız gerekiyor.
Something, which serves only to elevate our spirits.
İnsanın ruh hâlini düzeltecek bir şey.
I'm going to try to elevate her temperature.
Vücut ısısını yükseltmeye deneyeceğim.
Look... it's natural to elevate our first love... to some sort of mythic emotional plateau.
Bak, ilk sevgiliyi mitolojik duygusal, Bir seviyeye yüceltmek her zaman doğaldır.
"Punish the body and elevate the soul".
"Vücudu cezalandır ve ruhu yücelt".
And elevate the gall bladder.
Safra kesesini kaldır.
Can we elevate the level of conversation?
Sohbetinizin seviyesini yükseltin.
With each passing year, Michael's frustration grew deeper while the whispers grew louder that Jordan was simply a one-man show who could not elevate the performance of his team.
Her geçen yıI, Jordan'ın oyununun basit bir... tek kişilik. Gösteri olduğu şeklindeki... fısıltılar yükseldikçe... hüsranı gittikçe derinleşiyordu.
He offered to elevate me.
Beni yükseltmeyi teklif etti.
Elevate your feet to reduce ankle swelling.
Bileklerindeki şişler için ayaklarını yüksekte tut.
Elevate the limbs and do range-of-motion exercises.
Kol ve bacakları kaldırıp eklem hareketleri yapılır.
Elevate your ankle and ice it three times a day.
Ayak bileğini yukarıda tut, ve günde üç kere buz koy.
To elevate themselves.
Kendilerini de yüceltmek için.
To elevate us above the beast?
Bizi hayvanlardan öteye taşımak?
These emotions elevate her, preventing her from engaging in a certain behavior
Bu duygular onu cesaretlendiriyor tutarlı bir davranış tarzında bulunmasını önlüyor.
Don't elevate yourself.
Kendinizi yüceltmeyin.
Elevate his head.
Kafasını yükseltin.
Get the boots off and elevate the leg.
Botları çıkartın ve ayakları yükseltin.
Elevate yourself.
Yüksel.