English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Elevated

Elevated translate Turkish

926 parallel translation
Polly... gentlemen... before you stands a man whom the king, in his unfathomable wisdom, elevated high above his fellow men. And yet this man remained my friend through every storm, and so forth and so on.
Polly baylar önünüzde duran bir adam ki kralımız akıl almaz bilgeliğiyle diğer adamların üstüne yükseltti ama bu adam tüm fırtınalarda arkadaşım olmaya devam etti vesaire, vesaire.
The elevated.
Demiryolu.
A double guard has been thrown around the jail, municipal buildings railroad terminals, and elevated stations to prepare for the expected general uprising of radicals at the hour of execution.
İnfaz saatinde radikallerin isyanına hazırlık olarak ; cezaevi, belediye binası ve terminallerde polis sayısı ikiye katlandı.
- Got away... on the elevated.
- Kaçtı... Merdivenlerden çıktı.
Only the pure in heart would be worthy of carrying out so elevated a mission!
Ancak saf yürekli ve böyle bir göreve layık biri.
Still, but when you're finished with a picture... you feel elevated.
Gene de bir resmi bitirdiğinizde kendinizi yükselmiş hissedersiniz.
We elevated ourselves into a medical committee.
Bu da tıbbı komite kurumu.
We'd rather find some elevated place, father from here.
Buradan itibaren oldukça fazla örnek almak istiyorum.
The elevated level of light vehicles sales for example has put more vehicles on the road than the industry could sustain.
Örnek olarak, h afif taşıtların satışındaki artış endüstürinin kaldırabileceğinden... daha fazla aracın trafiğe çıkmasına neden oldu.
Indeed, you have elevated that machine above us.
Daha da ötesi bu makineyi bizim üstümüze çıkardınız.
What would it accomplish to have rich trade unions, having important properties, and certain sectors of workers profiting from right living conditions, elevated, worthy, in a poor fatherland, in a dependent country in a nation ... whose people are poor, people who miss all these goods that civilization regards as essential for each citizen, each individual?
Zengin ve özelikli sendikalara sahip olmak için ve belli sektördeki işçilerin doğru yaşam koşullarından yararlandıkları fakir bir ülkede bağımlı bir ülkede insanları fakir olan bir ulusta medeniyetin yaşam için zorunluluk olarak adlandırdıklarına erişmek için ne yapacağız?
The lights of Broadway, elevated trains, the stuffed whale at Barnum's Museum!
Modern trenler! Barnum müzesindeki doldurulmuş balina!
By provoking the sentiment, I had elevated the savage man to the stature of a moral being by the most noble of his attributes.
Ona bu hissi vererek ya da onu kışkırtarak namuslu insanın en belirgin ve en asil özelliği sayesinde Vahşi Adam'ı, namuslu insan mertebesine yükseltmiştim.
It contains certain mementos of my long association with the man who elevated the science of deduction to an art.
İçinde, senelerce iş birliği yaptığım araştırma ilimini, sanata dönüştüren biriyle paylaştığım bazı anılar var.
Temperature elevated, 98 degrees.
Isı yükseliyor, 36 derece.
A little elevated, perhaps, but certainly not dead.
Biraz kafayı buldum ama kesinlikle ölü değilim.
"the municipal building, railroad terminals, elevated stations."
"... aynı zamanda Belediye Binası... " ... tren terminali ve, istasyonda önlemler alındı."
It is a source of pleasure, a wave of sweetness and warmth through which man is elevated and made less lonely,
Bu, zevkin kaynağıdır, nezaketin ve samimiyetin dalgasıdır insanı yükseltir ve daha da yalnız hale getirir.
"In his most private moments, he spoke of his fear of death which he elevated to tragic heights when, in fact, it was mere narcissism."
"En mahrem anlarımızda bile ölümden söz ediyor, ölüm korkusunu anlatıyor..... kendisini narsizmin batağına atacak trajik bir sahte tavır takınıyordu."
But more than a few blocks away north of the raucous traffic and elevated railway on 86th Street was an unknown territory off-limits to my wanderings.
Fakat bir kaç sokak ötedeki 86. caddenin tren yolu ve yoğun trafiği hayallerimin ötesinde bir alandı.
Then electrical technology developed and a great elevated railway line was constructed called the Third Avenue El, which dominated the street until 1954, when it was utterly demolished.
Sonra elektrik geldi ve büyük bir tren yolu hattı kuruldu Buna 3. Cadde ET dendi ve 1954'de kaldırılana kadar ulaşımın hakimiydi.
Some elevated brain waves, but, uh, no mutations.
Cesedi geri getirin.
Lead a good life to come back in an elevated state.
İyi bir yaşam sürdüysen, yüksek mevkide geri geliyorsun.
Your vital signs are becoming highly elevated.
Vücut değerlerin çok yükselmiş.
Surely you can choose more elevated themes.
Sonuçta kendinize yüce konular seçebilirsiniz.
Elevated!
Yüce!
What does that mean, elevated?
Ne demek, yüce?
I am fed to the teeth with these elevated things.
Ben artık bunaltı duyuyorum yüce şeylerden.
KEEP THAT THING ELEVATED.
Hayatım, şunu yukarıda tutman gerek. Öyle dediler.
There, don't you feel elevated?
İşte. Asansör gibi, değil mi?
Please, keep his head and his back on the ground and his legs elevated.
Lütfen, başıyla sırtını yerde tut ve bacaklarını yükselt. Buraya.
Somewhere there's an elevated train.
Büyük bir trenin bir yerinde.
It's strange. You know, the LP we did showed up an elevated protein in the spinal fluid, but the CAT scan showed no evidence of a stroke or tumor.
Yaptığımız LP testi bize gösterdi ki omurilik sıvısında protein değerleri yükselmiş...,... ama CAT testi taramasında felç ya da tümör bulgusuna rastlanmadı.
It was conceived to answer to the most elevated standards.
Yüksek standartlara göre tasarlandı.
Deflector shields are not encountering elevated levels of interstellar matter.
Saptırıcı kalkanlar yıldızlararası madde miktarında bir değişikliğe rastlamadı.
"In trying to produce my own death... " I was elevated to the status of a living hero.
Kendi ölümümü üretmeye çalışırken Yaşayan bir kahraman statüsüne yükseltildim.
Elevated CO2 levels at 20 kilometers, sir.
20 kilometrede, yüksek CO2 seviyeleri, efendim.
Hydrocarbons slightly elevated.
Hidrokarbonlar biraz yükselmiş.
White cell count is elevated,...
Alyuvar sayısı artmış.
White cell count is elevated.
Alyuvar sayısı artmış.
White count is back up, temperature is elevated.
Alyuvar sayısı tekrar yükselmiş, ateşi de çıkmış.
I told you to sit, and I told you to keep it elevated.
Ben, oturup söyledim ve ben yükseltilmiş tutmak için söyledim.
But the rewards they were quite elevated.
Ama ödülü oldukça yüksekti.
I mean, you-you've taken tripe, this lowly stomach muscle, and you've elevated it to gastronomical heights heretofore unknown.
Yani bunu işkembeye alınca.Bu basit mide hareketi değil. Şimdiye kadar bilinmeyen bir yükseklikteydi.
"which, more than physical transformation, elevated man above the level of beasts."
Hangi fiziksel dönüşüm. Seni hayvan seviyesinden insanlığa yüksellti.
Elevated quantities of hydrogen, helium and trionium.
Yüksek Hidrojen, helyum ve triyonyum düzeyleri.
All her systems have elevated readings.
Vücudundaki tüm sistemler yüksek okumalara sahip.
It was... elevated?
Yüksekte miydi?
They all have elevated levels of serotonin. It's concentrated in the hippocampus which suggests that they've been exposed to a neuro-sedative.
Hepsinin de Hipokampus'unda yoğunlaşmış... yüksek serotonin düzeyleri mevcut, ve bu da bir sinirsel sedatife maruz kaldıklarını düşündürüyor.
My body is producing an unusually elevated level of pheromones.
Bedenim yüksek seviyede feromon üretir.
I'm beginning to sense the elevated pheromones you referred to.
Bahsettiğin feromonları fazlasıyla hissetmeye başladım bile.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]