English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Eternally

Eternally translate Turkish

461 parallel translation
I'll remain forever at your side, and love you eternally.
Yanında kalıp seni çok seveceğim.
I love you eternally, Mizzi.
Seni sonsuza dek seveceğim, Mizzi
I feel that we're being watched eternally.
Sürekli izlendiğimizi hissediyorum.
Oh, I'm eternally right.
Ben hep haklıyımdır.
Must we be eternally plagued by that name?
Şu isimden hiç kurtulamayacak mıyız?
- We'd be eternally grateful if you...
- Size minnettar kalırız, eğer bize...
- I'm eternally grateful to you.
- Size ne kadar teşekkür etsem azdır.
I would be eternally grateful... if you would erase my name from your memories.
- Bay Dr. Vignali, ismimi hafızanızdan silerseniz çok memnun olacağım.
Ye pious followers we deem that the autumnal moon of the Enlightened has eternally been hidden in the cloud of Nirvana.
Ey dindar müritlerimiz... Alimin sonbahar kamerinin ebediyyen Nirvana'nın bulutuna gizlendiğini farzederiz.
Holland will be eternally grateful.
Hollanda size minnettar.
"They would have liked to walk holding hands eternally."
"El ele tutuşarak sonsuza dek yürümeyi istiyorlardı."
I am eternally in your debt, Senor Coronel.
Size sonsuza kadar borçlu kalacağım, Senyor Albay.
Thank you, Mrs. Lowe, I'd be eternally grateful if you'd pass among the men first.
Teşekkürler, Mrs. Lowe, ben... size müteşekkirim, adamlarımdan eğer daha kötü yarası olan varsa önce ona bakın.
I shall be eternally grateful.
Ebediyen minnettar kalacağım.
Whoever your father is, I'll be eternally grateful.
Babanız kimse, çok müteşekkirim ona.
You were so smug, so eternally sure of yourself.
Öyle kendini beğenmiş ve kendinden emindin ki.
For which I'm eternally grateful.
Buna hep minnettar olacağım. Buna hep minnettar olacağım.
This inverted ministry is run by a Satan who has become increasingly powerful through the ages eternally rejuvenated, evolving, and increasingly human. Even spiritualized.
Bu tersine yönetim, çağlar boyunca gitgide güçlenen, ilelebet yenilenen ve gelişen, artarak beşerileşen, hatta maneviyat kazanan bir şeytan tarafından idare edilir.
We don't need to be apart... alone, eternally waiting.
Ayrılmak zorunda değiliz... yalnız, ilelebet bekleyerek.
This cow lets me first eternally and then send me to the secretary.
Beni kapısında bir inek gibi bekletti, sonra da sekreter beni kabul etti.
"20-and a half". You become this repeat hopefully not eternally.
20 buçuk ". " neyse bunu sonsuza kadar tekrarlayabiliriz.
I'm eternally grateful to you.
Size sonsuza dek minnettarım.
Because those who hate me must endure the same pains I do and suffer eternally in the desert within their hearts.
Çünkü benden nefret edenlerin aynı acılara katlanmaları gerekir. Ve kalplerinin içindeki çölde ebediyen yaşayacaklar.
God, why have you created me so eternally dissatisfied?
Tanrım neden beni ebedi hoşnutsuzluk içinde yarattın?
We're eternally grateful to you, Doctor.
Sonsuza kadar minnettar kalacağız sana, doktor.
You Vikings are eternally boasting of your courage.
Siz Vikingler daima cesaretinizle övünürsünüz.
Afterwards, his paupers life went on eternally the same.
Ama daha sonra yoksulluk içindeki yaşamına... sonsuza dek olmak üzere geri dönmüştür...
I'm not angry, my eternally lost friend.
Ve bu yüzden, ebediye kaybettiğim dostum, hiç kızgın değilim sana.
" Eternally noble, historically fair
" Ebediyen soylu, tarih boyunca adil
I'll be eternally grateful.
Size sonsuza kadar minnettar kalırım.
Who led to the dreaming of brave dreams, who held eternally high the chalice of youth and its hot, young hopes, gave living proof that thinking and therefore being is but a form of prayer.
Kendisi... beni cesur hayaller kurmaya sevk etmiş, gençliğe ait umutların kadehini ebediyen yükseklere kaldırarak... düşünmenin ve dolayısıyla var olmanın yalnızca bir ibadet şekli olduğunun... canlı kanıtını sunmuş bir kişidir.
I'd be eternally grateful if you'd permit me to call upon you this evening.
Eğer bu akşam seni ziyaret etmeme izin verseydin ebediyen minnettar kalırdım.
Eternally is a long time, Sam.
Ebediyen uzun zamandır, Sam.
Man, eternally optimistic, kept trying.
İnsan sınırsız bir iyimserlikle, denemeye devam etti.
Where my love eternally
# Where my love eternalis #
And the honour of France is eternally saved...
Kurtuldu Fransa'nın artık şerefi...
Eternally grateful.
Sonsuza dek minnettarım.
Would you rather live eternally, even if it means killing Hols and Mauni?
Yaşamak uğruna Mauni'yi de, Hols'u da öldürecek misin?
Gentle spacemen. We are eternally in your debt.
Uzay centilmenleri, size sonsuza dek borçluyuz.
A photograph eternally preserves the present moment.
Bir fotoğraf bu özel anı ebediyen muhafaza eder.
Eternally.
Ebediyen.
eternally lost.
- Sonsuza dek kayıp.
You made me a man by loving me, Holly and for that I am eternally grateful.
"Beni severek bir erkek yaptın, Holly..." "... ve bu yüzden sana, hiç abartmadan, sonsuza kadar... "
Oh, I am yours, Connie, eternally united to you... through an invisible cord of finely woven filth... that even God himself could never, ever break.
Oh, Ben seninim, Connie, daima sana bağlıyım... pisliğe dokunmuş ince ve görünmeyen bir kabloyla... Tanrının bile asla bozamayacağı bir kablo.
... Eternally connected,... eternally embracing.
Edebiyete bağlı edebiyeti kapsayan.
If you can help me i'll be eternally grateful.
Bana yardım ederseniz sonsuz müteşekkir olurum.
Not eternally, I trust.
Daima, Güvenemem.
Because he believes, instead, that eternity means that life never ends, and that souls go eternally
Çünkü o, sonsuzluğa, yani yaşamın asla son bulmayacağına ve ruhların ebediyete kadar var olacaklarına inanıyor.
" If there were, in this world or the other, some place free from God, if it meant suffering a death every second, eternally,
"Acaba bu dünyada ya da diğerinde Tanrı'nın olmadığı bir yer var mı" diyordum.
I'm eternally grateful.
Size son derece minnettarım.
- Eternally.
- Sonsuza dek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]