Exactly that translate Turkish
14,764 parallel translation
Exactly, and Plover was crushed that the Chatwins were missing, because he knew exactly where they went.
Aynen, ve Plover Chatwinler kaybolduğunda yıkılmıştı çünkü hereye gittiklerini gayet iyi biliyordu.
This is exactly the kind of thing that we should be able to fix.
Bu tam olarak düzeltmemiz gereken bir şey.
- What exactly does that mean?
- Bu da ne demek oluyor?
You didn't get that exactly right.
Onu tam olarak halledemedin.
Yes, Josh, that's exactly what I want.
Evet, Josh, istediğim tam olarak bu.
But once we get to the Evidence Control Unit, that is exactly what I'll be.
Ama kanıt kontrol birimine gittiğimizde tam da böyle olacağım.
And why is that exactly?
Neden peki?
Exactly, that's exactly right.
- Aynen, aynen öyle.
Then that's exactly why I should be here.
Tam da bu yüzden burada olmam gerekiyor.
What exactly are you planning to do on this "vacation" to look for Finch that we're not already doing?
Finch'i bulmak için bizim halihazırda yapmadığımız ne yapacaksın bu "tatil" de?
That's exactly right.
Bu kesinlikle doğru.
So they murder Jean-Pierre Morneau and they make everyone think that the treaty's - gonna happen. - Exactly.
Yani Jean-Pierre Morneau'yu öldürüp herkesi antlaşmanın gerçekleşeceğine inandırıyorlar.
That is exactly what you need to do.
Yapman gereken bu.
And how exactly do we do that?
- Peki tam olarak nasıl yapacağız bunu? Ariel?
Yes, that's exactly what she deserves.
Tam olarak bunu hak ediyor.
And I can tell you that his insight into the real issues that we face, his ability to find common-sense solutions, and his unwavering commitment to address the needs of every single community in this city is exactly what Portland needs.
Ve söyleyebilirim ki karşılaştığımız zorluklar karşısında onun düşünceleri ortak paydada çözümler üretebilme yeteneği ve ihtiyaçları karşılamak için sarsılmaz bağlılığı Portland'ın tam da ihtiyacı olan şey.
That's exactly what I'm describing.
İşte, tam olarak anlatmak istediğim bu.
What exactly happened that day?
Tam olarak o gün ne oldu?
After she was gone, that's exactly what I became.
O öldükten sonra ben bu hale geldim.
It's not exactly the family reunion that I dreamt about.
Tam olarak böyle bir aile buluşması hayal etmemiştim.
He said shit that sounded exactly like her.
Zırva şeyler söylemesi aynen ona benziyordu.
But that's exactly what her statement proves.
Ama durumu tam olarak da bunu gösteriyor.
That's exactly what it is...
Aynen dediğin gibi...
That's exactly what Janine at 911 said ten minutes ago when I overreacted with her!
Az önce 911 hattındaki.. .. Janine de aynen böyle demişti.
How exactly did you get that termination letter for Forstman?
Son verme mektubunu Fortsman'dan nasıl aldın?
That's exactly what I mean.
Aynen onu soruyorum.
That's exactly what I'm talking about.
İşte bu sana bahsettiğim şey.
That woman gets in the door, she will find something to pressure someone into saying whatever she wants, and I'll be damned if I'll let her rifle through my house. What exactly are you saying?
O kadın buraya geldiğinde, birilerine istediğini söyletebilmek için baskı yapabileceği bir şeyler bulacak ve o silahı bana doğrultmasına hayatta izin vermem.
What exactly does that mean?
- Bu ne demek oluyor şimdi?
And how exactly would I do that?
- Nasıl yapacakmışım onu?
No, you said, "on God's green Earth," which is exactly what that editorial said.
Hayır, mümkünatı yok dedin ki makalede yazan şey de tam buydu.
And how exactly are you proposing to protect that reputation?
Peki üniversitenin şerefini koruyabilmek için ne öneriyorsun?
I had every right, because I knew Gibson would keep crossing lines, and that's exactly what she did.
Her şeyi yapmaya hakkım vardı çünkü Gibbs'in sınırı aşacağını biliyordum ve aştı da.
That's exactly what they said, right before they offered me a job.
Tam da bana iş teklif etmeden önce böyle söylediler.
How exactly did that conversation go?
- Peki o görüşmeniz nasıl ilerledi?
Because that's exactly what me being my own lawyer gives us.
Çünkü kendimin avukatı olmak, bize bunu sağlıyor.
And what exactly is that?
- Peki neymiş o tam olarak?
And how exactly are we gonna do that?
- Bunu nasıl yapacağız tam olarak?
And why exactly do we need to talk about that?
Peki neden bu konuda konuşmamız gerekiyor?
And what exactly is it that I do?
- Benlik olan neymiş peki?
And you come at me again, that's exactly what I'm gonna do.
Ancak bir dana bana öyle saldırırsan yapacağım tam da bu olur.
First responders indicated that the robbers knew exactly what they were looking for?
Buraya ilk gelenler soyguncuların aradıkları şeyi iyi bildiklerini söyledi.
That's exactly what I came here to do.
Tam olarak bunun için gelmiştim.
He's not exactly around for me to ask him that question, is he?
Ona bunu sorabilmem için buralarda yok, değil mi?
I'm also supposed to assess injury, but I'm not exactly sure how to approach that.
Yaralanmayı da değerlendirmem gerekiyor ama bunu nasıl ele alacağımdan tam emin değilim.
That's exactly what I am.
İşte tam O'yum.
That's exactly why you should explain them to me.
Zaten bu şekilde giyinmiş olduğum için bana anlatmak zorundasın.
That's not exactly what, uh... But I get what you're saying.
Mesele tam olarak o değil ama demek istediğini anlıyorum.
Yes, exactly the same drug that was used to erase your memory.
- Evet, hafızanı silmek için kullandıkları ilacın aynısı.
Exactly the same thing that he said to us.
Bize söylediğinin aynısı.
That's exactly what Cade wants you to do.
Cade de tam olarak bunu istiyor.
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16