That is translate Turkish
506,851 parallel translation
I don't know what that is, but this seems like a good time to get out of here.
Neler olduğunu bilmiyorum ama buradan çıkmak için iyi bir zamanmış gibi.
I told you. I don't know what that is.
Sana onun ne olduğunu bilmediğimi söyledim.
I don't know what that is. I don't know how to help you.
Ne olduğunu bilmiyorum Sana yardım edemem.
That is the word on the street, dear.
Herkes öyle düşünüyor canım.
That is true.
Bu doğru.
That is a valid point.
Mantıklı bir soru.
Oh, that is much better.
Çok daha iyi oldu.
( gasps ) That is a daring and insightful solution. We're finally making progress.
Çok cüretkar ve akilane bir çözüm.
Name-calling, that is perfect.
- O da bilim. - Hayır, dangalak.
That is preposterous.
Bu çok saçma.
Now the only one doing that is me.
Şimdi öyle dolaşan tek kişi benim.
Wow, working on a top secret government project, that is so cool.
Çok gizli bir devlet projesinde çalışmak...
Yeah, that-that is the sexiest dog.
Evet, bu en seksi köpektir.
Yeah, that is pretty annoying.
Evet, bu oldukça rahatsız edici.
Is that so?
Demek öyle.
Oh, is that right?
Oh, gerçekten mi?
- Dad, is that really you?
- Baba bu cidden sen misin?
Which is the reason that I'm addressing you.
Bu sebeple size anlatıyorum.
And what is that supposed to mean?
Ne demek şimdi bu?
Raj is in a difficult financial situation, and I'm glad that he's making changes to improve it.
Raj maddi açıdan sıkıntılı bir durumda ve bunu düzeltmek için değişiklikler yapmasından memnunum.
What's weird is that Penny almost got a science fact right.
Asıl tuhaf olan Penny'nin neredeyse bilimsel bir gerçeğe deyinmiş olması.
Well, that's been my room since before I met Leonard, and now someone else is going to be living in it.
Orası Leonard'la tanışmadan önce de benim odamdı. Şimdi içinde başka biri yaşayacak.
And that someone else is not me.
Ve o başkası da ben değilim.
That'll do it.
- Bu iş görür.
Is that bothering you?
Bu seni rahatsız mı ediyor?
Hey, is that the baby?
Bebek mi ağlıyor ya?
The bigger question is, what are you gonna eat with that spoon?
Yemek almamışsın.
Amy is studying the time lag between intent and awareness, and I realized that applies to the measurement problem in quantum mechanics.
Fark ettim ki bu konu kuantum mekaniğini de ilgilendiriyor.
Okay, how is that?
Peki bu nasıl?
I wonder what kind of success we'd have if we defined measurement as the first moment that an action potential is seen by the visual cortex.
Baksana. Eğer ölçümü, görsel korteks tarafından algılanan ilk aksiyon alma potansiyeli olarak tanımlarsak denklemin ne kadar başarılı olacağını merak ediyorum.
Yeah, that list is strong.
Evet, güçlü bir liste olmuş.
And over here, you should consider the possibility that the brain itself is in two different quantum states.
Ve burada da, beynin iki farklı kuantum durumunda olabileceğini hesaba katmalısın.
And that day care is great.
Ve o kreş de harika. Öyle.
Me I get, but that sloth is pretty cute.
Benden nefret etmeni anlarım ama bu tembel hayvan çok şirin.
On that charming note, dinner is served.
Bu güzel itirafın üzerine akşam yemeği servis edilmiştir.
Is that it?
Bu kadar mı?
Oh, is that offer for everybody?
Teklif hepimiz için geçerli mi?
Is that Bert?
Kapıyı çalan Bert mü?
Is that any different than me using my intelligence to attract Amy?
Benim Amy'i tavlamak için zekamı kullanmamdan farklı mı?
The theory is that if you really tax your brain, the neurofibers will become thicker and the glial cells more lustrous.
Teoriye göre, eğer gerçek manada beynini yorarsan Nevrofiberler daha kalın ve glia hücreler daha parlak hale gelir.
Sheldon, is it possible that when things get really difficult, you just give up?
Sheldon, bazı şeyler zorlaştığında hemen vazgeçiyor olman, mümkün mü?
When my fiancée found out that I was offering a job to my ex-girlfriend, she said it was a stupid idea and threw a shoe at me.
Nişanlım, eski sevgilime bir iş teklif ettiğimi öğrendiğinde bunun aptal bir fikir olduğunu söyledi ve bana bir ayakkabı fırlattı.
That food is amazing.
O gıda inanılmaz.
That's a Gravitational Beam Emitter, right?
O, bir Çekimsel Işın Yayıcı, değil mi?
What sort of stupid thing is that to say?
O ne salakça bir söz öyle?
No matter how strong this man is, there's no guarantee that even he could reach that far alone.
Bu adam ne kadar güçlü olursa olsun, o kadar uzağa tek başına gidebileceğinin garantisi yok.
What is that?
O şey ne?
Is that thing really alive?
Gerçekten canlı mı?
Is that what's doing it?
Bunu yapan o mu?
It's said that the sight of fire is soothing to humans.
Ateşin, insanları sakinleştirdiği söylenir.
Is that one of those synthetic terminals you told us about, Cibo?
O, sentetik terminallerden biri mi Cibo?
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is all 319
that is weird 91
that is good 189
that is not true 434
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is all 319
that is weird 91
that is good 189
that is not true 434