Extras translate Turkish
501 parallel translation
And a few extras.
Fazladan birkaç şey daha.
- Any extras out?
- Haber var mı? - Evet.
- Have some extras.
- Daha da var.
- We have no extras of anything.
- Hiçbir şeyin yedeği yok.
The extras have rebelled and overthrown the star.
Figüranlar isyan etti ve yıldızı yerinden etti.
Now she'll have some extras and she'll stop bothering me.
Götürsün satsın da dırdırından kurtulayım.
- The guy drives a big car with all the extras.
- Herif öyle bir kızak kayıyor ki.
Little extras.
Ufak primler.
More than 1 0,000 extras, even 1 5,000, a tragic crowd.
10,000 kişiden fazla, hatta 15,000, trajik bir kalabalık.
Besides the 175 bucks each week, there'll be lots of extras.
Haftada 175 doların dışında ekstralar da var.
Add a few extras...
Ekstralarla birlikte...
Extras from the customers.
Müşterilerden gelen ekstralar.
And hundreds of extras.
Ve diğerleri.
I'm offering you 200 Dollars a month plus extras.
Sana her ay için 200 dolar teklifte bulunuyorum.
crowds of many thousands will be my extras.
Binlerce kalabalık olacak.
No, why extras?
Hayır, ne kalabalığı?
I didn't wanna waste my time with any extras.
zamanımı extra işlerle çarçur etmek istemedim.
EXTRAS
FİGÜRANLAR
A girlfriend gave me her extras.
Bir kız arkadaşım fazlalıklarını bana verdi.
I like to have a couple extras in the car... so if I gotta use one on the job I can wipe it off and heave it down the river.
Birkaç tanesini arabada yedek tutmak istiyorum. Böylece birini iş üzerinde kullanmak zorunda kalırsam izleri silip nehre atabilirim.
- Day after tomorrow. Not before Monday! We have to round up 150 extras!
Hayır, hayır, ancak pazartesi başlarız.
Each horse must carry no less than 160 pounds including rider, saddle and extras.
Birinci kural : Her at en aşağı 70 kilo yük taşıyacak. Binici, eyer ve fazlalıklar dahil.
All the extras line up in front of me over here.
Bütün figüranlar önümde dizilsin.
All the extras, everybody up!
Bütün figüranlar, herkes ayağa kalsın!
But the extras alone... the radio and cassette player cost 1,000 marks.
Ekstralar sadece radyo ve kaset çalar 1,000 mark.
I send my extras over to Turkey for harem duty.
Fazla geleni de dostlarım arasında paylaştırdım.
That's minimum. That's without tips or extras.
Üstelik bu minimum miktar.
I, therefore, have no alternative but to cancel all your extras.
Bu yüzden ekstralarını kesmekten başka çarem yok.
Where are the extras?
Figüranlar nerede?
Look, the fight will get us a new truck, a new roof, and a few extras for Ma.
Bak, bu dövüş bize yeni bir kamyon, yeni bir ev ve annem için yeni bir sürü şey aldıracak.
British crew, extras. I've waivers on my two leading ladies.
İngiliz ekip, İngiliz figüranlar.
No extras?
Extra yokmuydu?
We're looking for extras.
Ekstralara bakıyoruz.
It is only goodness which gives extras, and so I say again, we have much to hope for from the flowers.
Sadece verdiklerinin yanında iyiliğini... ve tekrar söylemeliyim ki çiçekler umudumuzu içinde barındırır.
I'll have a giant cross arise, or a hundred extras fill the stage, awfully dressed and with their left fists raised in the air!
Sonda,... sahneye ya dev bir haç, ya da 100 tane sol yumrukları havada çok kötü giyimli insan koyacağım!
There are no extras, right?
Hiçbir ekstra yok, değil mi?
There aren't any extras.
Daha fazle birşey yok.
Come on, I have some extras in the kitchen.
Hadi, mutfakta yedek ampül olacaktı.
What do you think of ehm... some extras?
er... ehm baz? ekstralar ne dü? ünüyorsunuz?
Extras, the other way, please.
Diğer kişiler bu taraftan lütfen.
- I've had a few optional extras installed.
- Bazı ekstra seçeneklerim var.
Sorry, I ain't got no extras.
Üzgünüm, başka şişem yok.
Like the taxi driver that drove Miss Jernigan that night, or the two lady extras that were in the studio commissary yesterday, when I was having lunch.
O gece Bay Jernigan'ı götüren taksi sürücüsü gibi, ya da dün stüdyo büfesindeki iki bayan figüran gibi, ki o sırada ben öğle yemeği yiyordum.
He brings the yarmulkes home from shul. You know, the extras.
Sinagogdaki takkeleri ve evine ıvır zıvır getirir.
You hungry? I got plenty of extras.
İlave bir şeyler rendeleyebilirim.
It got to where I was proud that I had the kind of husband... who was willing to risk his neck just to get us the little extras.
Bize birazcık fazla imkân sunabilmek için kendi hayatını riske atan kocama karşı nazik olmalı ve onunla gurur duymalıydım.
This scene with all the extras and special effects is the most logistically complicated of Francis'career.
Bu sahne, tüm ekstraları ve özel efektleriyle, Francis'in kariyerindeki lojistik planlama bakımından en karmaşık işti.
Rather than dress up Filipino extras everyday,
Her gün Filipinlilere kostüm diktirmektense
4,000 plus 500 for extras, so 4,500 yen altogether.
3 aylık hamile.
Try to show some manners. You're not on set, so don't treat us like a couple of extras.
Burası film seti değil ; biz de figüran değiliz.
- Oh, please - A camp with the extras I'm in Chateau Number 11
Kampta bir sürü sürpriz Bernie'ye geldiğinizde, sanırsınız cennettesiniz.