Far away from me translate Turkish
312 parallel translation
But still you dream of being far away from me.
Ama yine de, sen benden uzakta olmayı hayal ediyorsun.
Go far away from me. Pretend it never happened, and we'll both be better off.
Bu hiç olmamış gibi davran, öylesi ikimiz için de daha iyi olacaktır.
When you are far away from me
# Seni anımsatacak bir şey ver bana...
Stay far away from me and don't come near me again.
Benden uzak dur ve bir daha yanıma yaklaşma.
Why is it, my old friend, that you've moved so far away from me?
Neden eski dostum, neden benden bu kadar uzaklaştın?
You are too far away from me :
Bana çok uzaksın.
Well, I thought that I had... pushed them far away from me, and they keep rushing in... and then there are words...
Onları hafızamın derinliklerine gömdüğümü sanıyordum. Ama onlar geri gelip duruyorlar. Ve bazı sesler var...
He was just too far away from me to recognize him.
Onu tanıyamayacağım kadar uzaktaydı.
Maybe they won't, but at least you'll be far away from me.
Ama olsun, en azından benden uzakta olursun.
Why do you stand or sit as far away from me as possible?
Neden mümkün olduğu kadar uzağımda duruyorsun?
Better off gettin'as far away from me as you can, boy.
Benden olabildiğince çabuk uzaklaşman en iyisi olur, evlât.
You're so far away from me.
Benden çok uzaksın.
'My father is far away from me now.
Babam şimdi benden çok uzakta.
You seem so far away from me since you came back.
Döndüğünden beri benden çok uzaksın.
You may take her far away from me. Now I've these legs of Laila to walk. These are my hands to fondle Laila.
Onu benden uzaklaştırabilirsiniz ama hayatım boyunca onu yürüyeceğim bu eller ile ona sarılacağım
As far away from me as you can.
Benden olabildiğince uzağa.
It sounded like you were very far away from me
Sesin benden çok uzaktaymışsın gibi geliyordu.
Goblin King, Goblin King, wherever you may be take this child of mine far away from me!
Cin Kral, Cin Kral, neredeysen duy beni ve al uzaklara götür bu bebeği!
The farthest journey begins with a single step... and I want you as far away from me as possible.
İlk adımla en uzak seyahatine başla... ve benden mümkün olduğunca uzak olmanı istiyorum.
To be brief. He's far away from me.
Kısaca şöyle cevap vereyim, benden çok uzakta.
I knew I had to get that book as far away from me as I possibly could.
O defteri kendimden olabildiğince uzağa göndermem gerekiyordu.
Like I just held them far away from me, so they did the same to me.
Sanki onları kendimden uzaklaştırmıştım, onlarda aynısını bana yaptılar.
Get everyone as far away from me as you can! Ah!
Herkes benden uzaklaşabildiği kadar uzaklaşsın!
To get as far away from me as you could.
- Elinden geldiğince uzaklaşmak için.
Why are you standing so far away from me?
Neden benden o kadar uzakta duruyorsun?
Look at you... you stand so far away from me.
Kendine bir bak... Benden uzakta duruyorsun.
She stands far away from me, looking shy.
Benden çok uzak.
I want to get away from here, from you, just as fast as I can... and as far as 100,000 francs will take me.
Buradan ve senden, olabildiğince çabuk ayrılmak ve 100.000 frankın... beni götürebileceği kadar uzağa gitmek istiyorum.
When you say my name like that, it's like you're calling me from far away, like when I was little.
Adımı böyle söylediğinde sanki çok uzaklardan beni çağırıyorsun, sanki ufacık bir çocukmuşum gibi.
If you will give me those two days I believe I will be far enough away from here.
Bana bu iki günü verirseniz inanıyorum ki buradan yeterince uzaklaşmış olurum.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
Excuse me, but why did my father always run far away from you whenever he could?
Affet beni ama babam neden sürekli senden kaçar durumda?
I suppose it was the loneliness... and being far away from anyplace... that made me decide to buy the house.
Beni, bu evi almaya iten sebebin herkesten uzak yalnız kalmak istememden kaynaklandığını düşünüyorum.
The world is too small for you to get far enough away from me.
Dünya benden yeterince uzaklaşamayacağın kadar küçük.
Me, that I found you jailed in Moscow... so far away from your land...
# Görüyorum ki Moskova'da hapis kalmışsın...
But why? Venus ordered me to take you far away from this place and time.
{ \ fnCooper Black \ fs36 } Buradan çok daha uzak bir yerlere... { \ fnCooper Black \ fs36 }... seni götürmem için Venüs-sama emretti.
When you used to sit here in this corner, I thought, "If she's thinking about me from so far away, I am alive for her." And this thought supported me and comforted me.
O köşede oturduğunda, kendime derdim ki : "Eğer o uzak diyardayken de beni düşünebiliyorsa, onun için yaşayacağım." ve içim rahatlardı.
I helped you get this far, I kept you away from the Vietcong, and now you ask me who I am?
Ben burada olman için sana yardım ettim, seni Vietconglulardan uzak tuttum, ve sen bana kim olduğu mu soruyorsun?
# Let me fly far away from here
# Let me fly far away from here
I want a nice home away from New York, up the Peekskills or maybe in Florida... somewhere far where no one knows me.
New York'tan uzak, güzel bir evim olsun. Peekskills'te, belki Florida'da. Kimsenin beni tanımadığı uzak bir yerde.
Then take me far away from here. - Yes, my daughter
Ozaman beni çok uzaklara götür.
I just wanted to get on my bike and ride away. Take off, just go as far from Twin Peaks as the thing will take me.
Ve ben de motosikletime atlayıp uzaklaşmak istedim, yola çıkıp Twin Peaks'ten mümkün olduğunca uzaklaşmak.
I'm far away from you but you're right in front of me.
Senden uzak olabilirim, ama... sen şu anda tam karşımdasın.
Dear God, make me a bird so I can fly far, far, far away from here.
Yüce Tanrım, buradan çok, çok uzağa uçmam için beni bir kuş yap.
Yes, my father keeps this cottage empty just for me, so I can stay as far away from him as possible.
Evet, babam bu evi benim için boş tutuyor. Böylece ondan mümkün olduğunca uzakta kalabiliyorum.
They're far away from mine so you don't have to see me.
Benimkilerden uzakta, yani beni görmen gerekmeyecek.
"He stares at me, from far, far away"
"Gözlerini dikmiş, uzaklardan, çok uzaklardan beni izliyor."
If it had been me, I would have stayed as far away from her as possible.
Eğer bu bana olsaydı, ondan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışırdım.
FIT FOR A MERCHANT PRINCE. WANTED ME ABOUT AS FAR AWAY FROM LONDON AS ONE CAN GET.
Benim Londra'dan uzak durmamı istedi.
Look, John... if you want to leave here... if you want me to help you get as far away from here as possible... then you just get in your car and go.
Bak, John gitmek istiyorsan yardım etmemi istiyorsan, buradan olabildiğince uzaklaş. Arabana bin ve git.
And once or twice when I did, he looked at me with those cold eyes and I just knew, he was this far away from killing me.
Bir yada iki kere, onu engellediğimde, bana da, aynı soğuk gözler ile bakmıştı, ve beni öldürmeye karar vermesine çok az kaldığını anlamıştım.