Fascinating translate Turkish
4,253 parallel translation
Fascinating.
Büyüleyici.
Well, that's... That's fascinating.
Bu Büyüleyici.
But it's fascinating.
Ama büyüleyiciydi.
A fascinating place.
Büyüleyici bir yer.
- I mean, we're the fascinating ones.
- Yani, biz büyüleyici olanlardanız.
Ian is fascinating.
Ian büyüleyici biri.
- Fascinating.
- Evet. Neden?
Well... they're pretty fascinating actually... part of an old Fae hunting game.
Şey... Aslında biraz büyüleyiciler aslında... eski bir Fae avlanma oyununun parçası.
FASCINATING.
Göz kamaştırıcı.
- Your discoveries are fascinating.
- Keşfiniz hayran verici.
Fascinating.
Etkileyici.
I sip the wine, taste the food, find everyone fascinating.
Şarap tadarım, yemek tadarım, herkesi ilginç buluyorum.
Don't know about you, but I found it fascinating.
- Sizi bilmem ama ben onu büyüleyici buldum.
Allow me to explain because it's quite fascinating, actually.
İzninle açıklayayım, bu çok muhteşem bir şey.
I doubt it, but it's a fascinating story!
Emin değilim ama büyüleyici bir hikaye!
So it's fascinating the way our perceptions of what we consider normal have shifted.
Normal anlayışımızın bu denli değişmesi inanılmaz.
The history's quite fascinating, actually.
Aslında tarih oldukça büyüleyici.
- Fascinating.
- Büyüleyici.
I think what you're doing with Waldo is fascinating.
- Bence Waldo'yla yaptığınız şey etkileyici.
This is fascinating.
- Çok büyüleyici.
Signor Urbani, you are as a fascinating man.
Senyor Urbani, ne kadar büyüleyici birisiniz.
They may find it fascinating to have a Lady mulatto running around in their house but I will not have one running around in mine.
Mansfield'ler evlerinde melez bir leydi barındırmaktan zevk alıyor olabilir ama benim evimde böyle bir şey söz konusu dahi olamaz.
I find the characters'relationship absolutely fascinating
Beni büyüleyen şey bu karakterlerin arasındaki ilişki.
- Fascinating.
- Etkileyici.
What's so fascinating out there?
- Dışarıda bu kadar büyüleyici ne var?
That sounds fascinating.
Büyüleyici geliyor.
Yes, violence sucks, but what sucks even more is that the most fascinating thing that's ever happened to me in my career turns out to be a mere crime.
Evet, şiddet berbattır ama tüm berbatlıklar etkileyici bir şekilde iş hayatımda karşıma.. ... bir suç olarak çıkıyor.
She's a--she's a fascinating woman, isn't she?
Büyüleyici bir kadın, değil mi?
Ooh, that sounds fascinating.
Oh, bu büyüleyici gözüküyor.
Fascinating.
Çok ilginç.
It'll be fascinating to see where your career takes you.
Mesleğinde nerelere ulaşacaksın bakalım.
Yours are far more fascinating than mine.
Senin anlatacakların benimkilerden çok daha etkileyici olsa gerek.
They're the most fascinating, aren't they?
En büyüleyici olanları da onlar değil mi? ..
Fascinating little device.
Büyüleyici bir küçük cihaz.
I've just done some fascinating reading myself.
Ben de yakın zamanda çok ilginç şeyler okudum.
That's fascinating.
Çok enteresan.
What a fascinating thing to ask.
Ne kadar etkileyici bir soru.
You know, Mandy, this is fascinating.
Biliyorsun, Mandy, bu büyüleyici.
- That is fascinating.
Çok enteresan.
But then, if you look below the surface, you will discover a totally new and fascinating world.
Ama suyun altına bakarsanız yepyeni ve büyüleyici bir dünya keşfedersiniz.
Fascinating, isn't it?
Büyüleyici, değil mi?
This great, sprawling Wilderness is home to some of the planet's rarest and most fascinating animals.
Bu muazzam, engin doğa gezegenimizin bazı en nadide ve büyüleyici hayvanlarına ev sahipliği yapıyor.
From water to land here in Africa we can find some of the most fascinating animals of our planet, like the leopard.
Sudan karaya, Afrika'da, gezegenimizin en büyüleyici hayvanlarından birini görebiliriz, tıpkı leopar gibi.
But Africa has more fascinating animals to offer, like these baboons.
Ama Afrika'da büyüleyici başka hayvanlar da var, tıpkı bu babunlar gibi.
- It's fascinating. - He said he can't help but tear up when he looks at it, and it's right next to his desk.
- Ona her baktığında gözlerinin dolduğunu söyledi ve masasının hemen yanında duruyor.
Fascinating.
İlginç!
So you have a fascinating field.
Çok etkileyici bir mesleğiniz var.
Hm. That's fascinating.
Bu çok ilginç.
- I'm sure it's fascinating.
Eminim büyüleyicidir.
That's fascinating.
Etkileyici.
Oh, that's fascinating.
Bu harika.