Frog translate Turkish
2,699 parallel translation
His name kind of sounds like a frog talking to a parrot.
İsminin telaffuzu öyle ki ; sanki bir kurbağa papağanla konuşuyor.
♪ Oh, the fiddle's in the creek ♪ ♪ and the frog's in the kitchen ♪
# Oh, keman derede # # ve kurbağa mutfakta #
Now, let's saddle up and go talk to this frog.
Atları semerleyip, gidip o kurbağa ile bir konuşalım.
Jamie's been calling everybody about this frog he found.
Jamie herkesi arayıp bulduğu kurbağadan bahsediyor.
Jamie found a frog?
Jamie kurbağa mı buldu?
I heard you found a frog.
- Kurbağa bulduğunu duydum.
Jamie found a frog?
Jamie kurbağa mı bulmuş?
Now, Galvani himself was convinced that electricity was being generated from within the tissue of the frog.
Galvani elektriğin kurbağanın kendi dokuları içerisinde üretildiğinden emindi.
Then, slowly, the cells start to specialise and form the different body parts of the juvenile frog.
Sonra hücreler yavaşça uzmanlaşmaya başladı ve yavru kurbağanın farklı vücut parçalarını oluşturdular.
Haven't you ever heard the story of the scorpion and the frog?
Hiç akrep ve kurbağa arasındaki hikayeyi duydun mu?
So here's this scorpion, and there's this frog.
Bir zamanlar bir akrep ve kurbağa varmış.
And the scorpion asks the frog to take him across the river.
Akrep, kurbağadan onu nehrin karşısına geçirmesini istemiş.
And the frog's like, "oh, I don't know. I'm afraid you're gonna sting me."
Kurbağa da "bilmiyorum beni sokmandan korkuyorum" demiş.
The frog figures, "okay."
Kurbağa "tamam" demiş.
The scorpion gets on the frog's back.
Akrep, kurbağanın sırtına çıkmış.
Halfway across the river, the scorpion stings the frog.
Nehrin yarısına varmışlar ki, akrep kurbağayı sokmuş.
And as they're both sinking to the bottom, the frog's like, " What's the deal?
İkisi birden dibe doğru batmaya başlarken kurbağa sormuş " Bunu niye yaptın?
Wanna watch a scorpion dance with a frog?
Bir akrebin kurbağa ile dans ettiğini görmek ister misin?
You are now "Mr. Frog."
Sen Bay Kurbağa'sın.
- The Frog.
- Kurbağa.
- But "Frog" is only a nickname.
- Ama "Kurbağa" sadece bir takma ad.
Your name is Frog and you're a Frog!
Adın "Kurbağa" ise sen de kurbağasın demektir!
And a frog that does nothing, does not drink champagne.
Bir halta yaramayan kurbağalar şampanya içemez.
They'll have to have their party without the Frog.
Kurbağa olmadan parti yapmak neymiş görsünler.
And I'm not a frog.
Hem ben kurbağa değilim.
Hey, if I hadn't healed myself, I would've dissected you like a frog.
Hey, eğer kendimi iyileştirmiş olmasaydım seni bir kurbağa gibi parçalara ayırırdım.
I should have you handcuffed and frog-marched out of this building.
Seni kelepçelemeli ve kargatulumba bu binadan dışarı atmalıyım.
Well, it's not me. Artie, there's not enough power between these Farnsworths to twitch a frog's leg.
Artie, bu Farnsworthler'de bir kurbağanın bacağını seğirtecek kadar bile enerji yok.
Frog face.
Kurbağa suratlı.
- I'm not a frog face.
- Kurbağa suratlı değilim.
Sorry I called you "Frog face."
Sana "kurbağa surat" dediğim için özür dilerim.
If a frog dies, get the kid who threw a rock at it for fun!
Bir kurbağa ölse, ona taş atan çocuğu yakalarsın.
Yeah. lt was almost as good as chimp-frogging, where the monkey was being given head by the frog.
Evet. Neredeyse chimp-frogging * vidyosu kadar güzeldi. Kurbağa, maymuna sakso çekiyordu.
HARRY : BLT, side of frog sticks!
Sandviç yanında patates kızartması!
Dude, how long are we gonna follow this frog?
Kanka, daha ne kadar bu kurbağayı takip edeceğiz?
Kill the frog!
Kurbağaya ölüm! Kurbağaya ölüm!
That frog is casting magic missiles on my babe!
Kurbağa güzel kadına sihirli füzelerle saldırıyor.
These nasty looking face belongs to an odd species called the rain frog.
Sonra, bacaklarına son bir zıplama için güç veren sıvı basıncını arttırıyor.
And frog is one his favourite snacks. Locked on his target, the snake zeros in.
Burası, sonsuz kuru yaprak birikintileri gibi görünse de aslında kendine özgü bir yaşamı var.
The rain frog can't outrun the snake. Instead he puffs himself up.
Böcekler mantar sporlarını dışkıladığında 2200 hektara kadar alan kaplayan yeni koloniler yetişiyor.
Chilean shepherd frog secretions.
Şili çoban kurbağası salgısı.
It was the 30-foot frog that they were carrying.
Taşıdıkları otuz bacaklı kurbağaydı.
And then he sat in a studio. "And there I was with a frog." Where?
Sonra bir stüdyoda oturup "ve şu an bir kurbağaylayım." diyor.
He's never there with a frog in his hand.
Elinde bir kurbağayla orada asla bulunmaz.
I didn't think I'd see that today... you know, a fella getting poison off a frog.
Bugün bunu göreceğim aklıma gelmezdi. Elemanın biri kurbağadan zehir alıyor.
But I'm here to Tell you that I'm a frog
# Ama ona bir kurbağa olduğumu söylemelisin #
Okay, squishy frog, pull monkey, smiley snacks...
Her şey tamam.
- That's your frog... your frog.
- Onu alabilir miyim?
Kill the frog! Ah, come on!
Ah, hadi ama.
He strikes his prey from behind the narrowest part of the rain frog.
Ve bu hayvanlarda da geçerlidir.
Within a few minutes he's picked up the scent of another frog.
Zehirli ok kurbağası.