English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Garlands

Garlands translate Turkish

84 parallel translation
There with fantastic garlands did she come, of crow-flowers, nettles, daisies and long purples.
Ophelia oraya düğün çiçeklerinden, ısırganlardan, papatyalardan ve o uzun mor çiçeklerden yapılma garip çelenklerle gelmiş.
I knew the stand where they sold paper garlands and painted cups.
Yağlıboyalı fincanların ve origami kağıtlarının nerede satıldığını biliyordum.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
There was a big fir tree with stars and garlands.
Üzerinde yıldızların ve çelenklerin olduğu büyük bir köknar vardı.
Garlands for the conqueror.
Bu fatihin çelengi.
Under this tree, we used to make flower garlands, sing and dance.
Bu ağacın altında çiçekten çelenkler yapar, şarkı söyleyip dans ederdik.
Sausage garlands, tender plucked doves!
Tüyleri yolunmuş güvercinler...
We've got decorations, lights, garlands, gifts, wrapping paper.
Dekorasyon malzemeleri, ışıklar süsler, hediyeler, ambalaj kağıdı var.
And found life's garlands rue
# Hayatın yaslı yollarını keşfettiğimde #
They're walking in the streets offering garlands to the police and British soldiers.
Sokaklarda yürüyorlar. Polise ve İngiliz askerlere çiçek veriyorlar.
There with fantastic garlands did she make... of crow-flowers, nettles, daisies, and long purples.
Çeşit çeşit çelenkler yapmş kızcağız kendine... Düğün çiçeği, Isırgan otu, papatya ve uzun mor çiçeklerden.
- Garlands thrown at your feet?
- Ayaklarına çiçekler mi serpilmeliydi?
I know that when I have my own wedding, I want this, like, this whole entire floral motif, like very floral garlands...
Kendi düğünüm olduğunda ne yapacağımı biliyorum. Tamamen çiçek motifi, istiyorum. Hayır.
They have placed garlands of garlic around her room.
Odanın heryanını sarımsakla doldurmuşlar.
Remember, these 3 garlands if I don't garland your corpses with these...
Bağışlamaları için. Unutma, eğer ben de bu çelenkleri siz üçünüzün cesedinin üzerine koymazsam benim adım da Durga olmasın!
Garlands?
Çelenkler?
These are the garlands which we gave her to put on her sons picture.
Bu çelenkleri oğullarının resimlerinin üzerine koysun diye vermiştik.
These garlands will seal your fate today.
Bu çelenkler artık sizin kaderiniz.
They're not shoes, but garlands.
- hayır abi, hayır. Onlar ayakkabı takmayacaklar, gerdanlık takacaklar.
Therewith fantastic garlands did she make of Crowflowers, nettles, daisies, and long purples that liberal shepherds give a grosser name but our cold maids do dead men's fingers call them.
Ophelia oraya düğün çiçeklerinden, ısırganlardan, papatyalardan sözünü sakınmaz çobanların daha kaba bir isim taktığı ama uslu kızlarımızın ölü parmağı dediği çiçeklerden yapılma garip çelenklerle gelmiş.
Look at these garlands.
Şu ufak çelenklere bir bak.
I can look into a block of marble... and see a tiger or a girl with garlands in her hair and a moaning in her heart. I am an artist.
Ben bir sanatçıyım.
A tangle of garlands in your hair. Of course you were pleasantly surprised.
Saçında çiçek taçları.Tabiki şaşırdın.
If someone garlands Krishna With her entwined arms
Biri çiçekten bir taç yapar Ve kollarını dolarsa Krişna'ya
Well, I think we should at least dress the banister with garlands.
Eee, Bence biz korkuluğu çelenkle süslemeliyiz.
They stuck flowers and leaves in their caps. Windows were decorated with banners, flowers garlands.
İnsanlar şapkalarına yapraklar ve çiçekler takmışlar pencereler bayraklarla ve çiçek çelenkleriyle süslenmişti.
When you were little, did you sell the garlands?
Çocukluğunda çelenk mi satıyordun?
Some banged coconut shells to the beat, the wild flowers were our garlands,
Bazıları cevizler kırdı, bombalar attı. Vahşi çiçekler derlememizdi.
And there's going to be flutes playing and trombones and flowers and garlands of fresh herbs.
Etrafta çalan flütler, trombonlar ve... çiçekler ve taze bitkilerden oluşan... çelenkler olacak.
# Bright garlands can never be forgotten
# Parlak süsler asla unutulmaz.
Garlands on La Jument would be great!
La Jument'de Garlands harika olurdu!
You always loved to hang balls up, stars, garlands, that's you thing, isn't it?
Topları, yıldızları asmayı severdin hep. Bu senin işin değil mi?
Just need to exchange garlands...
Çelenkleri yaptırmamız gerekiyor.
Exchange garlands, and you'Re married.
Çelenkler verildi, ve sen evleniyorsun.
And with this exchange of garlands you two are now man and wife.
Ve bu çiçeklerin değişimiyle, siz artık karı-koca oldunuz.
And you know, when you return a victor, everyone will be waiting with garlands at the airport, to welcome you
Ve sen biliyorsun, ne zaman galibe dönüşeceğini, Herkes hava limanında çelenklerle bekliyor olacak, seni selamlamak için.
8000 horsemen, 40,000 foot soldiers, garlands and lance liers.
8.000 süvari, 40.000 piyade, mancınıkçılar, mızraklı süvariler...
8000 horsemen, 40,000 foot soldiers, garlands and lance liers.
8.000 süvari, 40.000 piyade, mancinikçilar, mizrakli süvariler...
Now my fairest friend I would I had some flowers of the spring that might become your time of day but these I lack to make you garlands of, and, my sweet friend to strew you o'er and o'er.
Size gelince benim en güzel dostum, ömrünüzün çağına uygun bahar çiçekleri vermek istedim size bunlarda bende bulunmadığından Çelenk yapamıyorum sizlere ; ve sevgili dostumu donatamıyorum, tepeden tırnağa!
Last year's poster was girls in garlands dancing around a maypole.
Geçen yılın afişinde, çiçek direğinde dans eden kızlar vardı.
During the rut, stags decorate themselves with garlands of vegetation collected in their antlers.
Çiftleşme döneminde erkekler kendilerini boynuzlarıyla topladıkları bitkilerden oluşturdukları çelenklerle süslerler.
- That's where the Garlands used to live there.
Garland'ların o zamanlar yaşadığı yer burası.
There with fantastic garlands did she come of crow-flowers, nettles, daisies, and long purples - that liberal shepherds give a grosser name - but our cold maids do dead men's fingers call them.
Ophelia oraya geldi garip çelenklerle, düğün çiçekleri, sarı yabanotları, papatyalar, bir de o uzun mor çiçeklerden, şu çobanların söylemesi ayıp bir ad verdikleri, genç kızların ölü parmağı dedikleri çiçekler.
Do you want some garlands?
Kolye ister misiniz?
Garlands... Processions...
Çelenkler geçip gidicek..
But I have loads of garlands.
Fakat bir sürü çelenk buldum.
To celebrate the winter solstice in Paris, they build a bonfire and on the top of it they put a barrel, a wheel, garlands, and a basket filled with two dozen cats and a fox to be burned alive for the King's pleasure!
Paris'teki kış kutlamaları için, bir şenlik ateşi yakıyorlar. Ateşin üzerine de bir fıçı ve bir tekerlek atıyorlar. Bir de, iki düzine kedi ve tilkiyi, sırf Kral'ı memnun edebilmek için, canlı canlı yanmak üzere, bir sepetin içinde ateşe bırakıyorlar.
raining garlands!
Çelenk yağmuru!
And, doctor, bring two garlands.
Bir de doktor bey, boynumuza takmamız için iki tane çiçek getir.
In one, the two and three... adorn the halls with garlands Fa-la-la-la-la, la-la-la-la
Ve bir, ve iki, ve üç...
Soup with garlands gay, and rosemary.
- Biberiyeli çorba.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]