English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Gossiping

Gossiping translate Turkish

253 parallel translation
Huh? That cheap mouth of yours is useless unless it's used for gossiping, right?
Şu boşboğazın ispiyondan başka bir işe yaramıyor değil mi?
- Well, I must be going. I can't stand here gossiping all day like some people.
Bütün gün burada durup insanlarla gevezelik edemem.
Has Renée de Penable been gossiping?
Renée de Penable dedikodu mu yapıyordu?
Always gossiping'.
Hep dedikodu.
It wouldn't put a stop to the gossiping.
Dedikoduları durdurmaz.
That's never stopped anybody from gossiping.
Bu kimseyi dedikodu yapmaktan alıkoymaz.
Abby, we mustn't be standing here gossiping all night.
Abby, bütün akşam burada durup dedikodu yapamayız.
I wish you were a wise, kind friend... instead of a gossiping acquaintance I've known casually for years... and never particularly cared for.
Keşke yıllardır öylesine tanıdığım ve pek de umursamadığım dedikoducu biri olacağına bilge, kibar bir dost olsaydın.
Good heavens, you're worse than a gossiping old woman. Go home.
Yaşlı bir dedikoducu karıdan bile kötüsü.
They weren't exactly gossiping.
Dedikodu yapıyor değillerdi.
He's always gossiping.
Sürekli dedikodu yapıyor.
Sitting here gossiping with you isn't going to get any work done.
Burada oturup seninle dedikodu yapmak işlerin bitmesine yardımcı olmuyor.
Oh, sorry, Miss Cooper, mustn't keep you gossiping.
Özür dilerim Bayan Cooper, sizi meşgul etmeyeyim.
( AUNTIE GOSSIPING ABOUT FAMILY )
( HALASI AİLESİ HAKKINDA DEDİKODU YAPAR )
If you ladies got nothing better to do than sit there gossiping and snickering...
Siz bayanlar, dedikodu yapmaktan ve kıs kıs gülmekten daha iyi yapacak bir şeyiniz yoksa...
Always gossiping about me, so smack!
Durmadan dedikodumu yapıyordu, ben de şak!
Gossiping again?
Yine dedikodu mu?
Don't stand there gossiping.
Dedikodu yapmayı bırakın.
Of course, I disapprove of her gossiping but in a desperate situation one must use the means at hand.
Elbette dedikoduculuğu hoşuma gitmiyor, ama çaresiz kalınca, her yol mubahtır.
You've got to find him a wife, then they'll stop gossiping.
O yüzden Osman'ı ever. Bul güzel bir kısmet, bitsin gitsin bu iş.
Don't stand there gossiping.
- Orada dedikodu edip durmayın.
Or maybe these two are ordinary housewives and they are gossiping about their nasty neighbor ;
Belki de komşusunun karakterine kızan bir ev kadını.
... gossiping gaily with bores I detest, soaking myself in champagne... ... stumbling about to waltzes by Strausses I can't even remember?
O şaşaalı salonlarınızda, sevmediğim sıkıcı insanlarla neşeyle dedikodu yaptığım, şampanyaya boğulduğum hatırlayamadığım Strauss'ların valslerinde sendelediğim Viyana'ya.
- So don't let me catch you gossiping again.
- Dolayısı ile bir daha dedikodularınıza beni konu etmeyin.
I can't have them gossiping about the clients.
I can't have them gossiping about the clients.
Have fun gossiping.
İyi dedikodular!
I don't like your gossiping about my sister.
Onun hakkında dedikodu yapmanı sevmiyorum.
And she'll spend her time gossiping.
Ve o da zamanını dedi kodu yaparak geçirir.
What were you gossiping about?
Ne hakkında dedikodu yapıyorsunuz?
I've heard this and you too should hear what people are gossiping about.
Benim duyduğumu sizde duymalısınız. Onun hakkında dedikodular dolaşıyor Tabrej'in kardeşi mi?
Don't just stand there gossiping.
Gevezeliği bırakın artık.
I don't want you and alma to sit gossiping about Maj's future.
Alma'yla oturup Maj'ın akıbeti hakkında dedikodu yapmanızı istemiyorum.
So, gossiping behind my back?
İkiniz, arkamdan mı konuşuyorsunuz?
Gossiping.
Dedikodu konusunda.
Well, I cannot spend all day gossiping.
Bütün günümü dedikoduyla geçiremem. Meşgul bir adamım ben.
What are you doing gossiping with strangers?
Neden yabancılarla konuşuyorsun?
Anyway, I mustn't stand here, gossiping.
Neyse, burada durup dedikodu etmemeliyim.
Maybe she was praying because we were gossiping.
Belki dedikodu yapıyoruz diye bizim için dua ediyordu.
Who might he be gossiping to here?
Burada kime dedikodu yapabilir ki?
Stop gossiping.
Dedikoduyu kesin!
"We arrived at the nest to see gossiping and seething crowds of red ants massing for a clearly important event - we knew not what."
Yuvaya geldiğimizde, açıkça önemli olduğu belli olan bir olay için toplanan, kaynaşan kırmızı karınca kalabalığını gördük. Ama ne için olduğunu bilmiyorduk.
We always have a teacher here at 3 : 00 to make sure the boys don't get into horseplay or the girls while away the afternoon gossiping and giggling on the corner.
Saat üçte burada hep bir öğretmen bulunur. Çocuklar kendini oyuna kaptırmasın, kızlar köşelere çekilip... dedikodu yapmasın, kıkırdamasın diye.
Elizabeth Proctor's an envious, gossiping liar!
Elizabeth Proctor kıskanç, dedikoducu bir yalancı!
If you keep gossiping about it, it won't be a surprise.
Bu gevezeliği sürdürürsen, bir sürpriz olmaktan çıkacak.
I expect more from you than gossiping about a coworker's HIV status.
İş arkadaşınızın HlV statüsü hakkında dedikodu yapmanızı beklemezdim.
- They've already started gossiping.
- Zaten çoktan dedikoduya başladılar.
You're gossiping.
Gıybet yapıyorsunuz.
But you two have been making enough of a public display that half the ship is gossiping about it.
ama ikinizin kendini göstermesi yeterli, geminin yarısı dedikodu yapıyor.
Cause they're gossiping about me.
Çünkü herkes dedikodumuzu yapıyor.
A hundred chattering tongues will go gossiping to Her Majesty,
Adeta bir köy.
Well, I cannot spend all day gossiping.
Defol git, şeytan! Umarım güzel bir "miras" geçirmişsinizdir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]