English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Graces

Graces translate Turkish

384 parallel translation
All the graces in the arts of love... the elaborate approaches that would make the game of love amusing... can only be practiced in those countries that quiver in the heat of the sun... in the still, languorous nights, where every breeze caresses with amour... love, as we understand it, is a technique that must be developed in hot countries.
Aşk sanatının tüm incelikleri aşk oyununu eğlenceli hale getiren özenle düşünülmüş tüm o yaklaşımlar güneşin sıcaklığının insanın kanını kaynattığı ülkelerde hayat bulabilir, ancak. Her bir esintinin seni sevgiyle okşadığı o baştan çıkarıcı gecelerde. Demem o ki ; bunlar ancak sıcak memleketlerde geliştirilebilir tarzlar.
- would naturally have to be in your good graces.
-... haliyle senin rızanı almak zorundalar.
That you can get back into their good graces again?
Onların şerefine tekrar nail olmaktan?
Who are you to be giving orders, you that come to this city... with your airs and graces and your heart of stone?
Sen kim oluyorsun da o kalkık burnun ve taştan kalbinle bu şehre gelip etrafına emirler veriyorsun?
Now, my dear young woman, if you will set aside your book of social graces for just long enough to seize an opportunity that you want very much by merely indulging a small natural selfish instinct.
Sevgili genç bayan, sosyal inceliklerinizi kısa süreliğine kenara bırakıp çok arzuladığınız bir fırsatı yakalamak için küçük ve bencil ama doğal bir içgüdüye müsamaha gösterir misiniz?
Time be thine and thy best graces spend it at thy will.
Gönlünce tadını çıkar gençliğinin.
The other motive is the great love the general people bear him, who, dipping all his faults in their affections, convert his sins to graces.
İkinci nedense, halkın büyük bir coşkuyla onu sevmesi. Bu sevgi silip süpürebilir bütün suçlarını.
Such airs and graces.
Öyle gösterişçiler ki.
Above all the graces which Christ gives His followers is the grace to conquer oneself and to endure suffering for love of Him.
İsa'nın sunduğu tüm erdemlerin üstünde, yandaşlarının birini, ona olan sevginin yarattığı acıya dayanabilmek için saflarına katması erdemdir.
He wasn't up to much as a student, didn't have more than his share of the social graces.
Pek parlak bir öğrenci değildi. Şükran dualarına katkısı hariç.
And one would considered odds and graces very flattering to Animal Farm and it's preceding genious.
Birileri ihtimallerin ve güzelliklerin, çiftlik ve onun değerli lideri için onur verici olduğunu varsayabilirdi.
You always want to be in the good graces of God?
Sen daima Tanrı'nın şükranını kazanmak istiyorsun?
I beseech Your Graces both to pardon me.
Siz ekselanslarından özür dilerim efendim.
I beseech Your Graces both to pardon me.
Siz ekselanslarından özür dilerim.
I beseech Your Graces both to pardon me... and withal forbear all conference with the duke of Clarence.
Ekselansları beni bağışlayın ama Sayın Clarence Dükü'yle konuşmayın lütfen.
Farewell, Your Graces both.
Hoşça kalın, soylu efendilerim.
May God bless you and grant you all graces.
Tanrı sizi korusun, Size şükranlarımı sunarım.
I'm trying to remind you that it's your responsibility to help us restore her to Vandamm's good graces until he leaves the country tonight.
Bu gece ülkeyi terk etmeden önce Vandamm'ın... ona karşı güvenini yeniden kazanmasını sağlamak... sizin sorumluluğunuz diyorum.
They haven't had much learning in the social graces.
- Anneleri öldü. İskoçya'yı terk ettiğimizden beri pek bir şey öğrenemediler.
Getting in their good graces means you can have anything you want in life.
Onların şefaatini almak, hayatta istediğin her şeyi alacağını gösterir.
I wish only to remain in your good graces.
Merhametinize sığınmak isterim.
I still believe the young man to have a few redeeming graces.
Ben hala o genç delikanlının içinde şefkat olduğuna inanıyorum.
Take your fine airs and graces with you!
O değerli eşyalarınızı da götürün!
Perhaps a refresher course in obedience and the social graces would be appropriate.
Kendisi için itaat ve sosyal inceliklerle ilgili bir yenileme kursu uygun olabilir.
♪ Fine airs and fine graces Don't have to sin to eat
tabii kibar kişilerin karnı günah işlemeden de doyar...
And here you have a festival of graces!
Ve burada güzellerin bir festivali var!
Which pets know best all the gentle social graces?
Hangi hayvanlar kibarlıkları ve sosyal zarefetleriyle tanınır?
We love him highly and shall continue our graces towards him.
Ona sevgimiz büyüktür ve lütuflarımız da sürecek.
Your vows, your kisses, your airs and graces...
Yeminlerin, öpücüklerin, havaların ve inceliklerin...
Frenchified airs and graces.
Bu Fransız nezaketinle onu şımarttın.
He was cunning enough to insinuate himself... into the good graces of my family.
Kendisini soylu ailemize dahil etmeyi başaracak kadar kurnazdı.
Marco wants to kill you to get back in Lacerta's graces.
- Hayır. Marco seni öldürmek istiyor tekrar Lacerta'nın ilgisini çekebilmek için.
Believe me, I am an expert in the art of culinary graces.
İnan bana, ben mutfak sanatında uzmanımdır.
By the good graces of the Lords of Kobol, the Galactica leads her survivors towards the coordinates given us by those great lights that vanished as mysteriously as they appeared.
Kobol Tanrılarının merhameti sayesinde Galactica, ortaya çıktıkları kadar gizemli bir şekilde kaybolan o görkemli ışıkların verdiği koordinatlar yönünde kurtulanlara öncülük etmeye devam ediyor.
I'm worth two of your sort, for all your airs and graces.
Tüm havanıza rağmen ben ikinize de bedelim.
We discovered a man who put us on the correct route and ended up walking with us with good graces.
Karşılaştığımız bir adam bizi doğru rotaya koydu ve onun yardımıyla yürüyüşümüzü tamamladık.
You live off the good graces of a small number of people. Like Mrs Andrews, who was just at the door a minute ago. And the good graces of places such as this.
Siz birkaç insanın lütuflarıyla yaşıyorsunuz, örneğin bir dakika önce kapıda olan Bayan Andros... ve bu tür yerlerden.
But in the beginning, there were three mothers, as there were three sisters three Muses, three Graces, three Fates, and three Furies.
Oysa aslında, üçü ana oldukları gibi aynı zamanda kızkardeştiler. Aynen Üç İlham Tanrıçası, Üç Zarafet Tanrıçası,
You came to honour with your graces...
Öyleyse Matmazel siz de gelip Zarafetinizle bizi onurlandırın...
Through your good graces, I know it's home.
Senin zarafetin sayesinde biliyorum. Orası benim evim.
My good graces?
Benim zarafetim mi?
You can't well expect to invite yourself into the same green graces... quite the same, uh, oh... dear old welcome here and there, can you, hmm?
O yeşil zerafeti, aynen bıraktığın şekilde, ya da ona benzer halde, bulmayı bekleyemezsin, değil mi?
Could you imagine what life would be like without hope of ever getting back into my good graces?
Benim iyi dileklerim umutsuzca geri dönseydi, yaşam nasıl olurdu, düşünebiliyor musun?
Yes, the purge is finally over, my exile has come to an end and you might say I'm back in the government's good graces.
Sonunda tasfiye bitti ve benim sürgünüm sona eriyor. ve devletteki yerime geri döneceğim.
The girl has regained her airs and graces.
Kız havasına ve zarafetine yeniden kavuşmuş.
Graces alive!
Aman Tanrım!
All of these airs and graces are for Joan.
Bütün bu gösteriş Joan için.
This man has no social graces.
Bu adamda hiç terbiye yok.
the Three Graces of the Dublin musical world.
Dublin müzik dünyasının Üç Güzelleri.
He says we are the Three Graces, Aunt Julia.
Üç Güzeller olduğumuzu, Julia Teyze.
they rightly do inherit heaven's graces... and husband nature's riches from expense.
İstifini bozmayan, renk vermeyen, kışkırtmaya kapılmayan, Tanrının bağışlarından hakkıyla yaralanan kişidir ;

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]