English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Grassland

Grassland translate Turkish

82 parallel translation
So, Papa, now you got 2,000 acres more of good grassland.
Yani baba, şimdi 2000 hektar daha fazla yeşil alanın var.
Before the yellow hair, my father, my grandfather hunted buffalo raised pony and took women on the land where Fox River crosses the grassland at Place of Skull.
Sarı saçtan önce babam, dedem, Tilki Nehrinin Kafatası Arazisini kestiği yerde bizon avlar, midilli besler, kadın alırdı.
Want to arrange white cold wine... caviar, and a little of grassland.
Bir şişe buzda soğutulmuş Burgonya şarabı, biraz havyar ve biraz ot istiyorum.
green normal Grassland.
Evet bildiğiniz yeşil ot.
This used to be lush grassland, but for the past 1 0,000 years the Pre-Namib has been slowly drying out, and the animals and plants that live here have to adapt to a climate where the rainfall gets less and less as the years pass.
Burası bir zamanlar verimli bir otlaktı, ancak Pre-Namib 10bin yıldır yavaşça, öylece kuraklaşmakta, ve burada yaşayan hayvan ve bitkiler yağış miktarının yıllar geçtikçe gitgide azaldığı bir iklime uyum sağlamak zorunda kalmaktadır.
Your song is rough and extensive... with a touch of grassland.
Çaldığınız müzik sert ve derinlemesine... doğaya işliyor
And we can call iy Grassland.
Ve buna Çayır diyebiliriz.
If it wasn't an ice Age this grassland would be the bottom of the North Sea.
Eğer bu çayırlıkta Buz Çağı yoksa, o zaman Kuzey Denizi'nin altında olmalıydı.
Thanks to their highly dextrous trunks, these grassland animals can sustain themselves on trees, like these spruce, when their usual food is buried under thick snow.
Onlar, çok becerikli hortumlarına şükretmeliler. Bu çayırlık hayvanları olağan yiyecekleri kalın, kar örtüsü altında olduğunda, tıpkı bu Ladinler gibi ağaçları çekebilirler.
Where once there was forest there are now vast tracts of grassland.
Şimdi uçsuz bucaksız çimenlikler ilk önce ormanlıktı.
Half-Tooth's territory spans several hundred square kilometres of grassland on one of the strangest continents on Earth.
Yarım Diş'in bölgesi ; yeryüzündeki acayip kıtanın üzerinde birkaç yüz kilometrekararelik bir çayırlığı kapsar.
That is to say, you have reached a grassland by car Because you dream about an owl
Kırlara gitmek istiyorsun çünkü bir rüya gördün.
The blanket of trees became broken by patches of scrub and grassland.
Ormanlık alanlar çalılık ve çayırlık alanlarla bölündü.
The rainforests shrank and were replaced by scrub and open grassland.
Yağmur ormanları küçüldü ve çalılarla dolu çayırlara dönüştü.
But people, poor people, burn the grassland to improve the grass, the grazing.
Ama insanlar, fakir insanlar çimleri, otlağı geliştirmek için çimenlikleri yakıyorlar.
Them four-legged parasites can strip ten acres of grassland overnight.
Dört ayaklı parazit gibiler, on dönümlük otlağı, bir gecede silip süpürebilirler.
Predators also have a hard time raising their young on open grassland.
Yırtıcılar da yavrularını açık otlakta yetiştirirken zorlanıyorlar.
That land is converted to grassland.
O bölge otlağa dönüştürüldü.
The rocks are very much hotter than the surrounding grassland and big tall ones catch the sun earlier and retain its heat longer.
Kayalar, etrafındaki çimenlikten çok daha sıcak. Büyük, uzun olanlar güneşi daha erken görür ve ısısını daha uzun süre korur.
North of the Wall are huge areas of grassland but one place on our journey is particularly significant.
Seddin kuzey tarafında geniş düzlükler hâkimdir ancak özellikle bir yer oldukça dikkat çekicidir.
In an area of grassland known as Bayanbulak, families of nomadic Mongolians are gathering.
Göçebe Moğollar, Bayanbulak olarak bilinen bu düzlüklerde bir araya gelirler.
This is the Chang Tang, or Northern Grassland.
Burası Chang Tang, Türkçesiyle Kuzey Çayırı.
In summer, people can be seen scouring the grassland, bent over in deep concentration.
Yaz geldiğinde çimlerin üzerinde büyük bir dikkatle bir şeyler arayan insanlar görülebilir.
Out on the plateau there's a small creature that's at the root of much of the grassland's delicate ecology.
Platodaysa otlakların kırılgan ekosisteminin en alt kısımlarında yer alan bir hayvan var.
Inside is a 850-square meter lake, a savannah grassland, a rainforest where the human habitat is located.
İçine, 850 metrekarelik bir göl geniş bir çayır ve yağmur ormanı yerleştirilmiş doğal bir yerleşim yeridir. Peki.
We wish to return to the grassland to rest and recover!
Otlağımıza dönüp, toparlanmak istemekteyiz!
Each pride only controls a small area of grassland.
Her aslan sürüsü bir bölgeyi kontrol eder.
For this ash is rich in minerals, and over several million years as volcanoes in the Great Rift have erupted, layer upon layer of ash has fertilised the ground, creating this uniquely fertile grassland.
Bu küller mineral açısından çok zengindir ve birkaç milyon yıldır volkanlar burada patlamaktadır. Volkanların patlamaları bu yeşil araziyi bulunmaz bir verimli araziye dönüştürmektedir.
Her years here have taught this matriarch that, one day, hundreds of miles to the west, she will find a lush grassland.
Bu dişi reis, çölde geçirdiği uzun yıllar sonunda kilometrelerce batıda yemyeşil bir otlak bulacağını öğrenmişe benziyor.
And only if the rains have been plentiful will water flood out onto the arid plains beyond, transforming them into the grassland paradise that the herds so badly need.
Eğer aynı hızla yağmaya devam ederse oluşan selle birlikte çevredeki ovalara yayılacak ve sürüler için çölü yemyeşil bir cennete dönüştürecek.
In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
Binlerce kilometre karelik çöl yalnızca birkaç hafta içinde sulu ve yemyeşil bir otlağa dönüşüyor.
But as they all get closer to the flooded grassland, there is one final challenge to face.
Ancak sulak otlaklara yaklaştıklarında aşmaları gereken son bir engel daha var.
Rivers and forests sprang up, then turned to dry grassland all in the evolutionary blink of an eye.
Böylece fikrimiz tamamen değişerek yavaşça kuraklaşmayı terk edip nemlilik ve kuraklık arasındaki inanılmaz değişime döndük.
The city is surrounded by grassland.
Şehir otlar ile çevrilidir.
At the other end of Africa, on the edge of the Kalahari Desert, lies a much drier grassland, supporting far fewer animals.
Afrika'nın sonunda, Kalahari Çölü'nün ucunda konumlanan kuru otlaklar çok daha az hayvana ev sahipliği yapıyor.
There are many millions of them in this flooded grassland.
Burada, su altında kalmış çayırlarda onlardan birkaç milyon kadar mevcut.
The Mongolian steppe is the biggest grassland on Earth.
Moğol bozkırı dünyanın en büyük otlağıdır.
The barren landscape soon gives way to natural grassland.
Bu çıplak arazi kısa süre sonra yerini doğal çayırlara bırakıyor.
Further north, along the Rift Valley, the land opens up into a huge expanse of grassland.
Daha kuzeydeki Çöküntü Vadisinin ucu engin bir çayırlığa açılıyor.
We all live upon the same grassland We are all descended from the same ancestor
Hepimiz aynı otlak üzerinde yaşıyor, hepimiz aynı atadan geliyoruz.
The answer to why it wasn't can be found in another story from the margins, from a world of remote grassland and forests.
Cevap, neden bu hikayenin bir benzerinin uzak çayırların ve ormanların bulunduğu bölgelerden çıkmadığıdır.
But there's one group of people who stand completely outside this story, and they are the nomads, living on grassland which is too thin for farming but is wonderful for sheep and yak and goats, and so they move with the seasons.
Fakat bu anlatımın tamamen dışında kalan tarım için çok elverişsiz ama koyun, yak ve keçi gibi hayvanlar için oldukça elverişli çayırlarda yaşayan ve mevsimsel göçler gerçekleştiren göçebe bir halk vardır.
This grassland was once covered by a forest that ran unbroken from west coast to east coast.
Bu çayırlar, bir zamanlar kıyıdan kıyıya tamamen ormandı.
The vast grassland vanished when a shift in the Earth's orbit drove the rains south and, in perhaps only a matter of centuries, the Sahara Desert overwhelmed North Africa.
Dünya ekseninin kaymasıyla yağmurlar güneye geçince... bu koca çayırlar kayboldu ve Sahra Çölü... yalnız birkaç yüzyılda Kuzey Afrika'yı boğdu.
These etchings are thousands of years old and they reveal a fertile grassland,
Bu oymalar binlerce yıllık aslan ve devekuşu gibi hayvanlarla dolu
And on the seabed is a grassland as rich as the plains of Africa.
Ve deniz yatağındaki otlak Afrika ovaları kadar zengindir.
He used to like grassland cafes with wooden tables.
Kollarının sıcağında bir ömür beraber bitirmeliydik. Kırları, tahta masalı kahveleri severdi.
Elsewhere it's lush grassland, home to a remarkable ice age survivor.
Daha açık bir deyişle, satılacak hiçbir morina kalmayacak.
The fires that kill people are grassland fires, because they're so fast-moving.
Olağanüstü. Gerçekten hızlı.
So, this is a grassland.
Ama izleyin...
That's incredible to see chimps in the wild standing proud in the savanna grassland.
Ve aynı zamanda inanılmaz derecede rahat gözüküyorlar. Bunu görmek heyecan verici.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]