Grin translate Turkish
607 parallel translation
Learn to grin And take it on the chin
Çeneni kaldır Ve gülümsemeyi öğren
When you grin like that you make me think of a little kid on the East Side.
Bu şekilde gülümsediğinde East Side zamanlarındaki çocuk aklıma geliyor.
And what's more, don't grin at me, boldface.
Bir şey daha, bana sırıtma, eblek suratlı.
- Oh, so I'm supposed to ride... in this confounded contraption gettin'bumped around like this... - and grin like a baboon.
- Şu kahrolası zımbırtının içinde sağa sola çarpıp sonra da bir maymun gibi sırıtayım öyle mi?
- Why the grin?
- Peki neden sırıtıyorsun?
I want to make it eighty and wipe that grin off your face.
Şunu seksen yapıp yüzündeki o sırıtışı silmek istiyorum.
I don't like gentlemen who grin at me.
Bana sırıtan beyefendileri sevmem.
All the way to Penn station I tried to feel out the colonel but he'd only grin.
İstasyona kadar yarbaydan bilgi almaya çalıştım ama o sadece sırıtıyordu.
Hejust gave her a little grin
# Ufak bir sırıtmadan öteye gitmedi #
That's the first time in one year I've seen a grin on his face... excepting the other day when you come home.
Matt, bir yıl sonra ilk defa güldüğünü görüyorum. Eve döndüğün geçen gün hariç.
Mr. Cohill, wipe that grin off your face.
Bay Cohill, sırıtmayı kesin.
I'd make comic faces... and stand on my head and grin at you between my legs... and tell all sorts of jokes.
Komik yüzler yapabilirim... Başımın üstüne oturup bacaklarımın arasından sırıtabilirim... Bu türden şakaları sıralayabilirim.
What's wrong if you get A double grin?
Ne olur gelirse Koca bir gülücük?
That's a strange grin that I don't like at all.
İşte bu gıcık sırıtmandan hiç hoşlanmıyorum.
I don't like rats to grin at me.
Köpeklerin bana sırıtmasından hoşlanmam.
- I'm gonna jam that grin right down your teeth.
Suratındaki o sırıtmayı dişlerinin arasına gömeceğim.
I understand their attitude towards hardship - they grin and bear it
Zorluklarla nasıl baş edebildiklerini anladım : Gülüp geçiyorlar.
I hate a man who can't take it with a grin.
Beni de güldürdün ya.
Wipe that silly grin off your face.
Aptalca sırıtıp durma.
We're cutting new mouths in ye to grin with.
Daha iyi sırıtman için ağzını biraz daha keselim senin.
And Jonathan looked at me with that funny little grin he had, as much as to say,
Ve Jonathan o komik sırıtışıyla bana baktı, şöyle der gibi,
Don't give me that big brother grin.
Abimin sırıtışını bana verme.
You see that grin? That's the, uh...
Şu sırıtışa bakar mısınız?
If you were dumb or miserable enough to follow a kid's grin then weep for your own problems, don't hate us for ours.
Bir çocuğun sırıtışına kapılacak kadar ahmak ya da sefilsen kendi problemine ağla. Bizimkilerden dolayı bizden nefret etme.
All you had to do was grin.
Tek yapmanız gereken sırıtmaktı.
Then I say with a grin
# Sonra sırıtarak konuştum
He's not exactly a charm fellow with a big teethy grin and lots of clever talk, - so what does she see in him?
Böyle alımlı hatun var diye seni arayacak değildi ya büyük sırıtışı ve artistik konuşmalarıyla sonuçta onun gibi genç bir kızın babanla ne işi olur?
The word makes you grin
Bu kelime seni sırıtıyormuş gibi yapıyor.
And there's Paul sitting there in jail, and all you do is grin about it.
Üstelik Paul de hapiste yatıyor... ama senin tek yaptığın gülmek.
I'm not going about with a grin on my face to make you think I'm happy.
Mutlu olduğuma inanman için suratımda sırıtmayla gezmeyeceğim.
'Then his lips went thin in a kind of grin
" Sonra dudakları inceldi, sırıtır gibi
I said with a grin, "Ernie, your hair is gettin'thin,"
Dedim ki sırıtarak, "Ernie, yakında tepen açılacak".
And we're supposed to grin and bear it.
Ve bizden sırıtıp buna katlanmamız bekleniyor.
Wipe off that silly grin, soldier.
Kes şu aptal sırıtmayı.
[Denson] You can take that cheap little grin off your mouthl
Yüzündeki o iğrenç ve ucuz gülümsemeyi hemen yok et.
Speak up, don't just grin
Konuşsana, bizi takmıyon mu?
He writes about eyes frowning at the sweat beading on the forehead Of the ghastly inhuman grin
Hiddetle bakan gözlerden bahseder boncuk boncuk terleyen yüzlerindeki onların korkunç insan dışı sırıtışları vardır.
Grin, grin.
Sırıt, sırıt.
Here you are with a handful of holes, a thumb up your ass... and a big grin to pass the time of day with.
Bir avuç dolusu halka, kıçınızda parmak ve geçen zamana sırıtarak işte buradasınız.
How about a grin?
Ya sırıtmaya?
Haagbard etheldronga and his viking hordes Are currently appearing in grin and pillage it At the jodrell theatre, colwyn bay.
Haagbard Etheldronga ve Viking ekibi şu anda Jodrell Tiyatrosu'nda Sırıt ve Yağmala'da oynuyor.
And I looked in his face... and he had the most sick, ugly, peculiar grin on his face.
Yüzünde görebileceğin en hasta çirkin, ve tuhaf bir sırıtma vardı.
And the funny thing about it was, he had this kind of laugh, this kind of grin, this kind of evil grin, and it... it really threw me, and I naturally ran out of the place in a state of shock.
Tuhaf olan şey adamın yüzünde garip bir gülüş, bir sırıtma şeytani bir sırıtma vardı. Bu beni gerçekten etkiledi. Şok halinde oradan dışarı fırladım.
And we looked, and there was a great big Cheshire grin, just sitting there, alone, but with this great grin on his face.
Göremesen de hissedersin. İri Cheshire gülüşüyle karşımızdaydı. Tek başına olmasına rağmen gözleri gülüyordu.
Yet, you looked at me with a strang grin.
Ama garip bir şekilde sırıtarak bana baktı.
Grin.
Tak tak.
What does that great big horsey gape of a grin portend?
Pişmiş kelle gibi sırıtman neyin alameti?
Don't you know your grin Has always been my sunshine
Her zaman benim güneşim olan o gülüşünü hatırlamıyor musun?
Grin and bear it.
Aptallık etme.
How cheerfully he seems to grin
Ne kadar da neşeli güler
WELL, TO THE GRIN DSTON E. OH, UH, I ALMOST FORGOT.
Bir arayıp uçuş rezervasyonunu Cumartesi akşamına alabilir miyiz bak?