Groves translate Turkish
357 parallel translation
Now, put these little pieces into the groves that fit.
Şimdi, bu küçük parçaları uygun yerlere yerleştirin.
What is it, Groves?
Ne var Groves?
- Show them up, Groves.
- Yukarı gönder Groves.
They came from the farms and the groves from the valleys and the hill countries.
Çiftliklerden ve bahçelerden vadilerden ve tepelerden geldiler.
They're swarming all over the island, ma'am... burnin'down the tall grass and the bamboo groves.
Bütün adayı tarıyorlar, hanımefendi, otları ve bambuları yakıyorlar.
That's field ice, Mr. Groves.
Bu bir buz seti Bay Groves.
Mr. Groves will give you our position when he's worked it out.
- Bay Groves hesaplayıp pozisyonumuzu bildirecek.
Bamboo groves, mango orchards
Bamboo koruları, mango bahçeleri
The mango groves are green and ripe
Yeşil ve olgun mango bahçeleri.
And 500 hectares of vineyards and olive groves at Gibildolce.
Ayrıca Gibildolce'de 500 hektar üzümbağı ve zeytin ağacı.
The shrike lives in lightly wooded country, olive groves and gardens.
Örümcekkuşu az ağaçlı kırsal alanlar, zeytinlik ve bahçelerde yaşar.
Is your human name Paul Groves?
Senin insan ismin Paul Groves mu?
- To irrigate orange groves in the Northwest Valley.
- Kuzeybat Vadisindeki portakal bahçelerinin sulanmas için.
Where did you say those groves were?
Sulanan arazi nerede demistiniz?
I'll look into it, as soon as I've checked out some orange groves.
Gitmem gereken bir portakal bahçesi var. Ondan sonra ilgilenirim.
- Orange groves?
- Portakal bahçesi mi?
Entire groves wiped out throughout the region.
Bölgedeki tüm zeytinlikleri silip süpürdü.
I was spying on Tommy's funeral from the groves, with your binoculars... and after everybody had left... that tall man picked up Tommy's coffin all by himself... put it in the hearse and drove off.
Tommy'nin cenazesini çimenlikten izliyordum, senin dürbününle... Herkes gittikten sonra Uzun Adam, Tommy'nin tabutunu tek başına kaldırıp cenaze arabasına koydu ve gitti.
On Colton, in the groves.
Colton'da, korulukta.
Here I continued my research undisturbed by the distractions of modern civilization and far from the groves of academy.
Ve burada modern uygarlığın gürültüsünden rahatsız olmadan, Akademi'nin karmaşasından uzakta araştırmama devam ettim.
He showed me handsome groves of 5-year-old birches Planted in 1915, the year I was fighting at the battle of Verdun.
Beş senelik huş ağaçlarının mebzul filizlerini gösterdi Verdun Muhaberesi'nde vuruşmakta olduğum 1915 senesi ekilmişlerdi.
In the maple groves, each farm has its fountain brimming over onto carpets of fresh mint.
Akçaağaç korularında her bir çiftliğin taze nane halılarına taşan pınarı vardı.
Hussein says there's killing groves all over India.
Hüseyin tüm Hindistan'da ölüm bahçeleri olduğunu söylüyor.
There seem to be killing groves the length and breadth of India.
Tüm Hindistan boyunca ölüm tarlaları olduğu görülüyor.
Orange groves!
Portakal bahçeleri!
You're a lucky man. Give those Japs hell.
- Japonlara günlerini göster, Groves.
- Colonel Groves, forget it. This has...
- Albay Groves, unut gitsin.
Forget about the front. You're an engineer.
Groves, sen bir mühendissin.
This dead end, Groves, has the personal backing of the president.
Bir yere varmaz dediğinin arkasında Başkan'ın kişisel desteği var.
General Groves, I was expecting you.
General Groves, sizi bekliyordum.
Groves, Leslie.
Groves, Leslie.
When Groves wants something, he wants it now.
Groves bir şey istediğinde, hemen ister.
I'm worried it's not in Groves'nature to rest until he gets the upper hand.
İşi kendi istediği gibi yönlendirmezse, Groves'un rahat etmesi imkansız.
So is there a Mrs. Groves?
Bir Bayan Groves var mıydı?
I don't know what kind of deal you got yourself into, Groves, but I do care when it cuts in on my territory.
Başını nasıl aptalca bir derde soktun bilemem, Groves. Ama ucu bana dokunmaya başladı.
Message for General Groves.
General Groves'a mesaj.
- Message for General Groves.
General Groves'a mesaj.
- Message for General Groves.
- General Groves'a mesaj.
General Groves, sir. This is from Germany.
General Groves, bu Almanya'dan.
Maybe General Groves is right.
Belki de Groves haklıdır.
General Groves... may I have this dance?
General Groves, bu dansı bana lütfeder misiniz?
That morning, Xabe came with the news that the animals are moving towards the marula groves in the north.
O sabah, Xabe, hayvanların kuzeydeki marula korusuna ilerledikleri haberini getirdi.
This used to be all orange groves.
Buralar portakal bahçesiydi.
Walnut groves, too.
Ve ceviz ağacı bahçeleri.
Cliff was coming through our town, dusting the groves.
Cliff eskiden kasabamıza ilaçlama için gelirdi.
on the way to Cartuja before reaching the pine groves
nasıl hissetiğimi bildiğin zaman. çamların büyümesine yetişmeden önce.
what is that shining among the olive groves
O zeytinlerin üzerinde parlayan da ne?
I think we've seen woods and groves enough to satisfy even your enthusiasm for them, Lizzy!
Senin bile hevesini tatmin edecek kadar koru ve ağaçlık gezdik, Lizzy!
Rachel : WE BURIED JORGE IN CAMARILLO, NEAR ORANGE GROVES WHERE HE AND I USED TO PLAY AS KIDS.
Jorge'yi, çocukken birlikte oynadığımız Camarillo'daki portakal ağaçlarının yakınına gömdük.
And the orange groves stretch as far as the eye can see.
Portakal bahçeleri göz alabildiğince uzanır.
Yo, Groves, go get Dr. Nathan. Tell her Said finally woke up. You're gonna pull something out.
Hey Groves gidip Dr. Nathan'ı getir, ve Said'in sonunda uyandığını söyle.