Gurgling translate Turkish
127 parallel translation
( WATER GURGLING )
Böyle mi?
- It's gonna try! - ( GURGLING ROAR )
Zıplıyor!
She began gurgling and quoting Baudelaire
Kıkırdamaya başladı
[Gurgling]
- Acı bana. - Hadi, Annabel.
[Water gurgling]
[Su fışkırıyor]
[Water gurgling]
[Suyu pompalıyor]
[Water gurgling]
[Pompalıyor]
[ERIC GURGLING]
Eldivenini unuttuğuna inanamıyorum!
In the square, a fountain was gurgling away.
Meydanda, bir çeşme gürül gürül akıyordu.
STRONG, I BET. [Liquid Gurgling]
Bahse girerim, kuvvetli.
Not if you count the gurgling sound.
Gargara seslerini saymıyorsan hayır.
[Gurgling] Mmm! It's cran-tastic!
Fantastik bir tadı varmış!
Life... flashing... before- - [Gurgling] eyes.
Hayatım... gözlerimin önünden akıyor.
That's what your mom said only I couldn't hear her, she had my sperm gurgling in her mouth
Annen de aynısını demişti. Ama onu duyamamıştım, spermim ananın ağzında lıkırdamakla meşguldü.
It's just gurgling.
Sadece karnı gurulduyor.
Then she started gurgling.
Sonra agulamaya başladı.
[Grunts ] - Look who's a little cowgirl. - [ Gurgling]
Bak kim küçük kovkız olmuş.
My insides are gurgling.
İçim gurulduyor.
- She made a gurgling sound. I took that for an apology. I accepted.
Bunu özür olarak algılayıp kabul ettim.
Her throat gurgling for air... the baby over here, crying in the crib.
Gırtlağı hava için tıslıyor... bebek uzakta, beşiğinde ağlıyor.
- [Gurgling] - Oh! It sounds so real.
Gerçek gibi ses çıkartıyor.
I say that we - [Gurgling]
Derim ki...
No, the shot after all the gurgling, when you say :
Hayır hayır, korkutmak için söyledim. Gülüşmelerden sonraki plandan alacağız.
- [Stomach Gurgling] hungry.
Belki biraz da acıkmıştır.
When the Chinese have a good meal, they do a huge amount of horrendous gurgling and burping.
Çinliler iyi bir ziyafet çektikten sonra, Çok aşırı miktarda çılgınca geğirirler.
- # # [Continues, Indistinct ] - [ Laughing, Gurgling] I first knew the show was a hit when I walked into school... and a kid was wearing a Bart Simpson T-shirt.
Okulda Bart Simpson tişörtü giyen bir çocuk görünce dizinin tuttuğunu anladım.
It was so weird, this hitman, right, he takes this baseball bat - and right when Bobby's on the ground, he's like gurgling like a baby, shootin blood - and his guts were like, hanging out of him.
Çok acayipti ya. Bir de tetikçi vardı, o da beyzbol sopasını aldı ve... Bobby, o sırada yerde, bir bebek gibi gırıldırıyor, her yere kan sıçratıyor ve bağırsakları dışarı sarkıyordu.
( gurgling )
( catirtilar )
We were on our way out and we heard him gurgling and moaning, so Bobby went back in and stabbed him again until he died.
Tam gidiyorduk ki içeriden inleme sesleri geldi, Bobby de yeniden içeri girip adamı ölene kadar bıçakladı.
I don't want to be overstepping, but I could hear a little gurgling sound... coming from the air conditioning unit outside.
İleriye gidiyor gibi olmak istemem, ama dışarıdaki klima ünitesinden... bir ses duyar gibi oldum.
And the streams were gurgling happily.
Dereler mutlulukla çağıldardı.
And I know they're around... ( GURGLING )... because I can hear them.
Ve buralarda olduklarını da biliyorum çünkü onları duyabiliyorum.
Those gurgling noises, believe it or not, are being made by giant earthworms as they squelch along their water-filled burrows.
İster inanın ister inanmayın, duyduğunuz bu gurlama sesleri su ile dolu yuvalarında yürüyen dev yer solucanlarından gelmekte.
The ice machine made this strange kind of gur-gur-gurgling sound and it went... and died.
Buz makinesi garip sesler çıkarıyordu. Guruldar gibi oldu... -... ve bozuldu.
You and your back talk and your gurgling intestines in the principal's office.
Senin, küstahlığının ve guruldayan karnının müdürün odasına gittiğini.
- [Gasping, Gurgling]
Güzell. Yardım!
Fuck, yeah! ( GURGLING )
Benzet!
.. like a gurgling stream, frothing and giggling..
.. çağlayan bir akıntı gibidir, köpüren ve çalkalanan..
Pipe down. If I wanted you dead you'd be gurgling that last sentence through a blood bubble.
Kes, öldürmek isteseydim o son cümleyi söylerken kan kusardın.
I ran, and i tried to help ralphie, but he was making these - - these gurgling sounds.
Ama hırıltılı sesler çıkartıyordu. - Tamam mı?
I was here with two children, one who was gurgling in my arms, the other in Paris under a plastic tent in a sterile room.
İki çocukluydum bir tanesi kollarımda aguluyordu diğeri de Paris'teki steril bir odada plastik tentenin altında yatıyordu.
[gurgling sound ] [ screaming]
[LIKIRDAMA SESİ ] [ ÇIĞLIK ATIYOR]
[gurgling sound ] [ gunshots]
[YARATIK SESİ ] [ SİLAH SESİ]
[grunting ] [ gurgling sound]
[HIRILDIYOR ] [ EMME SESİ]
( WATER GURGLING )
Komşulara mesafeli durmanın doğru olduğunu sanmıyorum.
[Gurgling] Oh!
ÇÖREKLER
[Groans, Gurgling] Uh, shouldn't we help him?
Ona yardım etmeyecek miyiz?
[Gurgling Continues] Oh.! I'm never eating'chili again.
Bir daha acı biber yersem.
We had to do something before- - [gurgling]
Kendimden geçmiştim.
[stomach gurgling ] [ giggles] Wow, you are hungry.
Acıkmışsın.
As the day progressed, he was with nine more families in nine more outfits - the rights to which I doubt he owns - until we found him like this - gurgling... slumped over a teacup, and urinating on a pinwheel.
Sana söyledim, o rom benim değildi. Yalan! Öyle ki, Yaşamak için yalan söylemen gerekiyor sanki.