Hand me that translate Turkish
1,466 parallel translation
Hand me that dildo, will you?
Bana şu vibratörü uzatsana.
When the plant's senior electrician is laid off after 35 years what would you call it? I am on my ass. Hand me that dish.
35 yıl sonra fabrikanın en gözde elektrikçisi işten atılırsa, buna ne denebilir ki?
Could you hand me that knife?
Bana o bıçağı verebilir misiniz?
Will you just hand me that plastic bag right there?
Şurdaki torbayı verebilir misin?
Can you hand me that flashlight?
El fenerini verir misin?
Murph, hand me that ball.
Murph, bana o topu ver.
Hand me that cable.
Şu kabloyu ver.
Hand me that, uh... crowbar there, please.
Şu levyeyi bana bir uzatır mısın, lütfen?
Could you hand me that circuit probe? The one with the green handle?
Şuradaki kabloyu verirmisin, yeşil başlı olan?
Hand me that hyperspanner, would you?
Hiper anahtarını uzatabilir misin?
Hand me that, will you?
- Al. Şunu bana versene?
Hand me that brush? - Oh, here.
Fırçayı verir misin?
- Good. - Can you hand me that burger?
- Bana şu burgeri versene.
Can you hand me that deep-socket wrench?
Şu anahtarı verir misin?
Hand me that weight over there.
Şuradaki ağırlığı versene. Ortadakini.
Hey, Bob, hand me that remote there, will ya?
Baksana Bob, şu kumandayı uzatır mısın?
- Hand me that bag.
- Çantayı uzat.
Hand me that Ass Patrol.
Kıç Polisi'ni bana ver.
Hand me that.
Bana ver.
Can you hand me that?
Şunu verebilir misin?
Would you be a dear and hand me that pumice stone?
Bir iyilik yapıp şu sünger taşını verir misin?
Could you hand me that robe over there?
Bana oradaki bornozu uzatır mısın?
Could you hand me that towel?
Şu havluyu uzatabilir misin lütfen?
Don't hand me that, son.
Arkadaş mı?
I'm in charge of this investigation, and you're gonna hand me that envelope right now.
- Bu soruşturmadan ben sorumluyum, ve sen bana o zarfı vereceksin.
She gave me a little smile, and she took my hand, and I knew that I was in love again.
Bana küçük bir gülücük attı ve elimi tuttu. Ben yine aşık olduğumu anladım.
You should know, in your own mind that he never laid a hand on me till I asked him too.
Bunu kendi deneyiminden biliyor olmalısın o, ben istemediğim sürece bana elini bile süremez.
Nothing would make me more proud than to take your hand in friendship... in time... when that trust has been earned.
Hiçbir şey beni, elini dostça sıkmaktan daha mutlu edemez. Zamanı gelip, güven kazanıldığında.
And now that we have finally got rid of this Mr Bunbury, may I ask, who is that young person who's hand Algernon is now holding in what seems to me to be a peculiarly unnecessary manner?
Nihayet bu Bay Bunbury'den kurtulduğumuza göre, size sorabilir miyim Bay Worthing, Algernon'ın şu anda bence oldukça gereksiz bir şekilde elini tuttuğu bu genç insan kim?
But on the other hand... he loved me for opening his eyes and releasing him from the bitter chains of envy that bound him to Phil.
Fakat diğer yandan gözlerini açtığım ve kendini Phil'i kıskanmak zorunda hissettiren acı zincirlerini kırdığım için beni sevmişti.
She left me. Hand me that umbrella so I can hit you again.
Beni terk etti.
You know what.. Once I'd been thinking, that it was your hand that was rambling on me.. It seemed so exciting for me.
Biliyor musun bir defasında vücudumda gezen ellerin seninkiler olmadığını hayal ettim ve bu beni çok heyecanlandırdı.
That hand was so foreign to me..
Elin bana o kadar yabancıydı ki...
Thakur, my father had come to beg your daughter's hand for me - so please give that hand to me.
Thakur, babam sizden kızını istemek için gelmiş, şimdi lütfen onu bana verin gitsin.
What are you doing with that hand, you keep pushing me!
Şu elinle ne yapıyorsun, beni sürekli itiyorsun!
And let me remind you that when I was ten points behind in the polls, I told you I had a plan that on this date we were gonna celebrate, party nomination in hand.
Ve hatırlatırım, anketlerde on puan gerideyken, bugün parti adaylığını elde etmemi... kutlayacağımızı söylemiştim.
You took my hand and walked me through that coronation long before anybody gave you anything to drink.
Elimi tuttun ve taç giydirme töreninde benimle yürüdün biri sana içeceğin bir şey vermeden önce.
Hand me that scanner, captain.
Tarayıcıyı bana uzat Kaptan.
Guy, last week, you told me you were slicing a bagel, and she was babbling on about her boss, and it was so brutal that you actually cut into your hand just to make her stop.
Daha geçen hafta "Simit keserken patronundan bahsediyordu. O kadar çok konuşuyordu ki susturmak için elimi kesmek zorunda kaldım." demiştin be!
- Let me give you a hand with that.
- Gel sana yardım edeyim.
Touch me and that hand will never touch anything again.
Bana dokunursan o elini bir daha asla kullanamazsın.
- lf it were up to me, councillor I'd take every man, woman and child, put a gun in their hand and march them into that dock.
- Eğer bana kalsaydı, senatör her adam, kadın ve çocuğu alıp, ellerine bir silah verir girişe yollardım.
Are you telling me that if Nisha decides to marry Rohit... you will give her hand in Rohit's, despite knowing he's mad?
- Söylediğin bu mu, ya Nisha, Rohitle evlenmeye karar verirse onun deli olduğunu bilmene rağmen kızını Rohite mi vereceksin?
Can you raise your hand and tell me honestly that you know this for a fact?
Elini kaldırıp bunu gerçekten bildiğini dürüstçe söyleyebilir misin?
You get that hand off of me... or we're gonna have one more missing person out here.
Çek elini üstümden... yoksa bir fire daha vereceğiz.
He caught me in the bathroom and I did that thing where I put my hands down fast and he said, "What are you doing there?" But really Norwegian fishermen have used hand cream for centuries.
Beni banyoda yakaladı.. ... ve bende ellerimi hızlıca nereye koyacağımı bilemedim ve dedi ki, "Orda ne yapıyorsun?" Ama gerçekten Norveçli balıkçılar yüzyıllardır el kremi kullanıyorlar.
You wanna give me a hand with that?
Bana yardım edebilir misin?
You jumped on me when that teacher got a pencil stabbed through her hand.
Öğretmenin eline kalem saplandığında ödün koptu.
This shows you that the chemicals on my hand - the sweat and the body odors - are also a very good stimulant for those female mosquitoes to grab me, to get hold of me.
Bundan anlaşılıyor ki, elimin üzerindeki kimyasallar da -... ter ve cilt kokuları yani - dişi sivrisineklerin beni tespit edip, saldırmaları için iyi bir uyarıcıdır.
Let me have that Get your fucking hand off her
Onu alayım.
I'll be making enough money to do that, get you out of hand-me-downs... getJake those new skates, and get that new car we've been saving for.
Bunu yapacak param olacak, senin kozmetiklerin için... Jake'e şu yeni patenleri almak için ve almaya çalıştığımız arabayı almak için.
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161
that all started with a big bang 89
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's great work 19
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's cool 1334
that's good to hear 161
that all started with a big bang 89
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's great work 19
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that's my baby 48
that doesn't seem fair 27
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that's good to know 269
that's for sure 889
that's my baby 48
that doesn't seem fair 27
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16