Handcuffs translate Turkish
1,570 parallel translation
It's handcuffs.
Bunlar kelepçe.
You have a choice whether or not you do it in handcuffs.
Kelepçelerle ya da kelepçeler olmadan gitmek gibi seçeneklerin var.
Because I have a hard time focusing when i'm in handcuffs.
Çünkü ellerimde bu kelepçeler varken Konuya odaklanmak epey zor oluyor.
Oh, that'd explainthe handcuffs.
Ah, bu kelepçeleri açıklıyor.
Well, where elsewould I get handcuffs?
Kelepçeleri başka nereden bulabilirdim ki?
Something to help me put her in handcuffs the next time I see her.
Bu kadını sonraki görüşümde ona kelepçeyi takmama yardımcı olacak bir şey.
Remember, he'll be in handcuffs, leg irons.
Unutma, elleri kelepçeli, ayakları bağlı.
I know that she died with handcuffs around her wrists.
Ve ellerinde kelepçeler ile öldüğünü biliyorum.
Handcuffs, drugs, outdoor clothing.
Kelepçe, uyuşturucu, elbiseler.
The handcuffs.I mean, there are a million easier ways to kidnap someone.
Kelepçeler.Yani, sonuçta birini kaçırmak için milyonlarca kolay yol var.
If you're using handcuffs, you're an amateur.
Eğer kelepçe kullanıyorsa bu bir amatörün işidir.
- You got all that from handcuffs?
- Bunları sadece bir kelepçeden mi türettin?
But it was too late for Randy, who had just been outsmarted by a pair of handcuffs.
Ama bu Randy için çok geç, bir çift kelepçe ile ne kadar zei olduğunu gösterebiliyor.
Then you tied your legs and cuffed your hands with Mr. Woo's handcuffs.
Sonra da kendi ayaklarını bağlayıp, Bay. Woo'nun kelepçeleri ile kendini kelepçeledin.
We ran out of handcuffs today. Smile!
Günümüzde kelepçe yoktu.
Your wrists, for the handcuffs.
Ne istiyorsun? - Kelepçeler için bilekleriniz.
I'm just gonna... get these handcuffs and...
Sadece kelepçeleri takacağım ve...
I'm gonna try to put these handcuffs on you right now, Mikey.
Şimdi sana bu kelepçeleri takmaya çalışacağım, Mikey.
You're going to call your lawyer and I'm going to throw handcuffs on you.
Avukatınızı arayacaksınız ve ben de kelepçeyi takacağım size.
Give me the keys to the handcuffs.
Kelepçenin anahtarını ver.
You, help me with the handcuffs.
Kelepçeler için bana yardım et.
It handcuffs happy, happy life
Mutlu eş, mutlu hayat.
You're good with handcuffs, too, now, huh?
Kelepçeler konusunda da iyisin, ha?
How about you put the teacher in handcuffs?
Öğretmene kelepçe takmaya ne dersiniz?
I studied locks and handcuffs for 5 years solid. I got to know'em all back to front.
Sonra da diğer numaralara çalışıyordum.
Handcuffs - - those are cool.
Kelepçeler... Güzel.
You kept the handcuffs. Yeah.
Kelepçeleri saklamışsın.
The ideal person's in the back of a car in handcuffs.
En uygun kişi bir arabanın arkasında ve elleri kelepçeli.
I was hoping you'd put him in handcuffs, not in traction.
Onun kelepçeleneceğini umuyordum.Çarpılacağını değil.
- Where are the handcuffs?
- Kelepçe nerede?
- Got a pair of handcuffs?
Kelepçe var mı üzerinde?
Why don't you take the man's handcuffs off, my God.
Tanrım, adamın kelepçelerini bir çıkarsaydınız ya.
Handcuffs, Vince.
Kelepçeler Vince.
What are those cuffs for? Handcuffs... handcuffs.
- Kelepçe ne olacak?
The ceiling of these isolation rooms was just a simple metal grate, And it was thick enough you could put handcuffs, you know, through the wires of that... And you just kind of chain them up like that, out to the sides, like this.
Tecrit odalarının tavanları metal parmaklıklardan oluşuyordu ve kelepçelerden uzanan teller o kadar kısaydı ki onları şu şekilde bağlamanız gerekiyordu, işte bu şekilde.
- Take off the handcuffs!
- Kelepçeleri çöz!
Come on, man, I ain't got no metal on, I ain't got no handcuffs.
Yapma dostum, üstümde metal yok. Kelepçe yok.
Lock those gates with your handcuffs.
Kelepçelerinle şu kapıları kilitle.
She... She broke my handcuffs.
Kelepçelerden kurtuldu.
I heard him talking to someone, and then they cut off his handcuffs.
Sonra biriyle konuştuğunu duydum. Kelepçelerini kesip çıkardılar.
You got that cut removing Clavo's handcuffs, didn't you?
O kesik, Clavo'nun kelepçelerini keserken oldu değil mi?
Get your handcuffs out.
Ellerini kelepçele.
And if they find what I think they're going to find, everyone gets to watch Milo hauled out of this building in handcuffs.
Ve eğer bulacaklarını düşündüğüm şeyi bulurlarsa herkes Milo'yu bu binadan kelepçelerle çıkarken izleyecek.
She didn't seem to be struggling even when I put handcuffs and the eye mask on her.
Kelepçeleyip maske taktığımda bile karşı koymuyor gibiydi.
And get me a new pair of handcuffs.
ve bana yeni bir kelepçe bulsun.
Handcuffs are plastic.
Plastik kelepçeler.
Our shop manufactured a bunch of kits, but only-only one included handcuffs.
Dükkanımızda bir çok toplu set üretildi, ama içlerinden sadece birinde kelepçe vardı.
I can't remove these handcuffs, so you're going to have to come with me.
Kira yine ortaya çıkacak ve kurbanlar daha çok artacak.
Where did you get the handcuffs?
Kelepçeleri nereden buldun?
It's legally binding. So are handcuffs.
Yasal olarak bağlayıcı.
If I'm putting on an act, these handcuffs will never come off.
İki tane ihtimal var.